HADDİNİZİ BİLECEKSİNİZ...

Özgür DENİZ - 28.09.2019

RESİM: Resmi koyamadım ama Allah adına yemin ederim ki gerçek. Bir dostum gönderdi. Kendi gözlerim şahit. Bir Pazar yerinden. Pazar yarın kurulacak. Ama bugünün sabahının sessizliğinde bir teyze, yarına hazırlık için bugünden Pazar yerine gelen kamyonlardan düşen sebzeleri ve meyveleri topluyor. Misal; düşen bir domatesin ne halde olduğunu düşünün artık. Geçelim!

 

Bakınız efendiler! Bana süslü nutuklar çekmeyin, boş masallar okumayın, yalan hikâyeler anlatmayın. Çünkü böylesi şeylere karnım o kadar tok ki, yiyecek bir zerre boşluğum yok. Ki, sizleri de o kadar iyi biliyorum ki, diyecek hiçbir şeyiniz olamaz. Eğer birazcık insansanız onurlu olun. Hiçbirinizin pislikleri bendenizi ilgilendirmiyor. Ki, zaten pisliklerinize gömülüp kalırsınız birgün, gömülüp kalacaksınız elbette. Çünkü herkesin başına kendi elleriyle işlediği pisliklerin yansıması muhakkak gelecektir. Belki de geleni fark etmeyecek kadar taş kafalısınız, ki taş kafalısınız. Bendeniz, karşımdaki sert, katı, acımasız gerçeğe mıh gibi çakmışım gözlerimi, kapatmışım dışarıdaki tüm etkilere beynimi, örtmüşüm kalbimi sığ duygulara. Bu gördüğünüz manzara karşısında ne düşünüyorsunuz, ne yaptınız, ne yapacaksınız onu söyleyin. Yahut bu toprakların çocukları nasıl bu hale düştü anlatın. Yoksa anlatalım mı? Kader mi diyorsunuz?!!!? Bu gördüğünüz manzara bugünün manzarası. Bir Pazar yeri ve Pazar yarın kurulacak. Ama Pazara yanaşan kamyonlardan dökülen sebzeleri toplayan bir insan var burada, sabahın sessizliğinde ve kimsesizliğinde. Ve şu insanlar kadar gerçek ve sahici, ne derece acıtıcı da olsa. Bir insan! Anlıyor musunuz? İnsan mısınız? Bir domatesin kamyondan düştükten sonraki halini düşünebiliyor musunuz? Bir dostum çekmiş göndermiş. Dostun ne yapmış mı, önemli olan şikâyet etmek değil çare bulmak mı diyorsunuz. Orasını sadece Allah bilecek! Ya siz efendiler, asıl bir şeyler yapması gereken sizler ne yaptınız? Bunu söylemek kötü mü, çirkin mi? Sizlerden daha kötü, daha çirkin, daha tiksindirici bir manzarayla hiçbir zaman karşılaşmadı bu gözler. Haydin bağıralım hep bir ağızdan; Tanrı Dağı Kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslümanız diye, Tek Yol İslam diye, Mustafa Kemal’in Askerleriyiz diye. Ne geçti elinize? Yok mu ettiniz yoksulluğu, doyurdunuz mu karnına taş bağlayan açları? Kimi mutlu ettiniz papağan gibi aynı şeyleri terennüm ederek? Bugüne değin dillere pelesenk edilmiş ve terennüm edile gelmiş klişe laflar bunlar, peki bunları fasılasız terennüm ederek ne yaptınız bugüne kadar? Hangi işsize iş, aşsıza aş, yuvasıza yuva verdiniz? Bana şunu yaptık deyin canımı yiyin ama yok, tek bir şey bile gösteremezsiniz. Şayet gösterilebilecek bir şeyiniz olsaydı, çendan bunu hissederdik. Soruyorum herhangi bir allame geçinene, normal mi bu? Bir izahınız olacak mı? Yoksa şarlatanlık yapmanın, hakikati örtmenin getirisi daha mı iyi? Normal diyebiliyorsanız, o zaman başka sorulara, sorgulamalara yönelir bu vicdan. Bu gördüğünüz, sessizliğe mahkûm ama yanardağ gibi olmuş yüreklerden fışkıran volkanlar yakacak sizleri birgün, ey zalimler, ey vicdansızlar, ey yürekleri kurumuş, beyinleri dumura uğramış asalaklar! Yiyin efendiler yiyin, aksırıncaya, tıksırıncaya, kusuncaya kadar yiyin. And olsun ki, bir gün kıstırılacak ve kusturulacaksınız! Yemin ediyorum acınmayacaksınız! Veyl olsun sizlerin insanlığınıza, veyl olsun biriktirdiğiniz haram servetlerinize, veyl olsun odun kütükleri gibi olan görkemli kalıplarınıza, veyl olsun cahil beyinlerinize ve hissiz yüreklerinize. Haddinizi mutlaka bileceksiniz!

Tarih: 28.09.2019 Okunma: 563

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?