İŞSİZLİĞE VE ADALETSİZ GELİR DAĞILIMINA ÇÖZÜM

İsmail Hakkı CENGİZ - 03.12.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.



Kriz denilen hadisenin en korkunç tarafı insanları işsiz bırakmasıdır.

Zaten yaygın olan işsizlik, krizle birlikte ulusal ve uluslar arası bir felaket haline geliyor.

Yine, zaten bir felaket olan gelir dağılımı, her krizle birlikte faciaya ve “facialara” dönüşüyor.

Defaten ve ısrarla diyoruz ki; bu dünyada, herkese yetecek kadar iş, aş ve kaynak mevcuttur.

Fazlasıyla mevcuttur.

Öyleyse, sıkıntı ne?

Sıkıntı şu; meselâ, Türkiye'de milyonlarca insan işsizken, yüzbinlerce diğer insan 3, 5,10 kişinin yapacağı işi tek başına yapıyor. Tabii o 1 kişi, yine 3, 5, 10 kişinin alacağı ücreti tek başına alıyor. Elbette bazen de alamıyor.

Diyelim ki, şu son paragrafta söylediklerimi abartılı buldunuz!

Ama şu gözleme ne dersiniz?

Bir işyerinde veya şirkette işiniz var. Gidiyorsunuz şirkete; sizin işinizi yapacak kişinin işi başından aşkın. Hele işi bitirecek kişi yönetici pozisyonundaysa, zavallının bunalmış olduğunu görüyorsunuz ve ona bir türlü ulaşamıyorsunuz. İşi başından aşkın olan bu kişilerin son derece sinirli, yüzleri asık bir vaziyette çalıştıklarını ve verimsiz olduklarını gözlemliyorsunuz. Çünkü böyle boğulmuş bir şekilde çalışma sağlıklı olmuyor. Şirket içinde de bir takım yatay ve dikey ilişkiler olacak, koordineler yapılacak ama herkes çok meşgul olduğu için yapılamıyor. İşler verimsizleşiyor, ilişkiler kalitesizleşiyor.

Bunlardan başka, bazı kişilerin, haftanın 6 veya 7 günü, günde 13-14 saat çalışmakta olduğunu, yıllık tatillerine çıkamadıklarını öğreniyoruz. Bunlar genelde yönetici ve liderlerdir.

Yönetici ve liderlerin her şeyden önce sağlıklı kararlar vermeleri beklenir. Gelişen ve değişen dünyada, şirketi ve işlerini büyütmeleri, geliştirmeleri beklenir. Bütün bunlar için de sağlıklı ve rahat düşünecek zaman ve zemine ihtiyaç vardır.

Böyle bir tempoda çalışan insanlar sürekli gergin olmazlar mı? Onların uzun vadede verimli olabileceklerini bekleyebilir miyiz? Sağlıklı düşünebileceklerini kabul etmemiz mümkün müdür?

Krizlerin bir sebebi de, sakın, çözüm üretemeyen bu sağlıksız “liderler” olmasın!

* * *

Neticede...

Bir yanda çok kazanan ama kendilerine hiç vakitleri kalmayanlar; diğer yanda bütün vakitleri zorunlu olarak kendilerine kalan ama hiç kazancı olmayanlar.

Çok fazla kazananlar, çok fazla da israf ediyor veya gelirlerinin büyük bir bölümünü lüks tüketime harcıyorlar. Bu israf ve lüks tüketim, ekmek alabilmekte zorlanan işsizleri çıldırtıyor.

Küresel bir açmazın içindeyiz!...

Bu açmaz nasıl açılacaktır? Bu büyük kriz nasıl aşılacaktır?

Bizim, bu akıl almaz açmaza karşı, 8 senedir savunduğumuz bir reçete var.

Son zamanlarda, büyük kuruluşların yöneticilerinin de, benzer çözümleri uygulamaya başlamaları, bu reçetemizi tekrar gündeme getirmemiz konusunda, bizi cesaretlendirdi.

* * *

İşte çözüm

Bize göre bu açmaza; şu andaki istisnai çalışma şekli olan “yarım gün” (part time) çalışma usulünün genel çalışma biçimi haline getirilmesi çıkış yolu olabilir.

Bugün, bir kişinin çalıştığı ve çalışma düzenini bozmayacak, hattâ verimi artıracağı görülen her kadroya iki kişinin atanmasını; çalışma süresinin ve ücretin de bu iki kişiye paylaştırılmasını öneriyorum.

Bu sayede, şu anda bir felaket olan gelir dağılımımız da biraz daha adaletli hale gelebilir.

Tabii ki bazı sektörlerde ve bazı kadrolarda bunun uygulanması zordur. Ama süreçleri gözden geçirirsek işlerin büyük bir çoğunluğunda “yarım gün” usulü rahatlıkla uygulanabilir.

Elbette “yarım gün” ibaresine takılıp kalmamalıyız. Sektörün ve kadronun özelliğine göre bu çalışmayı “yarım hafta”, “yarım ay” hattâ “yarım yıl” biçiminde uygulayabiliriz.

Bu çalışma şekline göre, aynı iş için görevlendireceğimiz iki kişiden biri tatil yaparken diğeri mutlak surette işinin başında olacaktır.

Böylece; bu çalışma şeklinin uygulamaya geçirilmesiyle, bir kadroya iki eleman tahsis edilmiş olduğundan, her fırsatta yaptığımız tatillerden dolayı ikide bir kapanan müesseselerimizin de artık, yılın çok özel bir iki günü hariç, hiç kapanmamasını teklif ediyorum.

Kurumlar tatil yapmamalı, insanlar tatil yapmalı.

Hem de bol ve iyi tatil yapmalı. Bu çalışma şekline göre, insanların hayatlarının yarısı zaten tatil. Eh diğer yarısında da sıkı bir şekilde çalışmalıyız. Bu düzende, sağlık ve yakınlarının ölümü gibi çok olağanüstü sebepler dışında izin uygulamaları da tarihe karışacak.

Sosyal barış için, bütün insanların ruh ve beden sağlığı için, suç oranlarının azaltılması için, gelir dağılımının daha vahim olmaması için...

Bireyin ve toplumun huzuru için...

Başka bir çözümü olan varsa, söylesin!

* * *

Üstatlardan

          Ağzımızdan Düştü Bakla.. (Dünden devam)

Bu sistemde bozukluk var
Doğruların dünyası dar
Karıştır bak cılkı çıkar
Her taşın altını yokla

Çok yorulduk koşa koşa
Emeğimiz çıktı boşa
Artık gitmese de hoşa
Ağzımızdan düştü bakla

Seyfeddin Karahocagil


Önceki Yazılar

Tarih: 03.12.2008 Okunma: 725

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

27.10.2008 - 18:24

ALLAH razı olsun canım abim. bilgilendim coştum düşündüm. sonsuz sağolunuz. yazı ve şiir muhteşemdi. ALLAH zihninize zindelik yüreğinize ferahlık kaleminize keskinlik bahşetsin. saygılarımla.en baştaki FOTOĞRAFIN SOYLULUĞU kafidir her şeye. AHHHHHHHHHHHHHHHHH OSMANLI....yağız atların binicileri yağız delikanlılar özledim sizleri yemin ediyorum özledim. her birinize rahmet diliyorum.

TOLGA UNUTMAZ

28.10.2008 - 21:55

Saygıdeğer üstad, bağışlayınız ama osmanlı özlemi nedendir diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum... ayrıca şuraya takıldım "Bu gün bile dünyanın neresinde bir çıban çıksa, çözümünün Osmanlı metodu ile mümkün olduğu ifade edilmektedir." bence osman bey falan değil, sorunları ULU ÖNDER ATATÜRK ün yaptıklarına bakarak çözmeliyiz. osmanlıyı özleyen çok. tabi ki atalarımızdır oradan geliyoruz. ama hangi osmanlıyı özleyelim. Atatürk bize cumhuriyeti getirmek için uğraş verirken osmanlı idam edilmesini istedi. bu çelişkilerle yaşanmaz. Bir kusurum olduysa affola... SAYGILAR,SELAMLAR.....

özgür deniz

27.10.2008 - 18:24

ALLAH razı olsun canım abim. bilgilendim coştum düşündüm. sonsuz sağolunuz. yazı ve şiir muhteşemdi. ALLAH zihninize zindelik yüreğinize ferahlık kaleminize keskinlik bahşetsin. saygılarımla.en baştaki FOTOĞRAFIN SOYLULUĞU kafidir her şeye. AHHHHHHHHHHHHHHHHH OSMANLI....yağız atların binicileri yağız delikanlılar özledim sizleri yemin ediyorum özledim. her birinize rahmet diliyorum.

TOLGA UNUTMAZ

28.10.2008 - 21:55

Saygıdeğer üstad, bağışlayınız ama osmanlı özlemi nedendir diye sormaktan kendimi alıkoyamıyorum... ayrıca şuraya takıldım "Bu gün bile dünyanın neresinde bir çıban çıksa, çözümünün Osmanlı metodu ile mümkün olduğu ifade edilmektedir." bence osman bey falan değil, sorunları ULU ÖNDER ATATÜRK ün yaptıklarına bakarak çözmeliyiz. osmanlıyı özleyen çok. tabi ki atalarımızdır oradan geliyoruz. ama hangi osmanlıyı özleyelim. Atatürk bize cumhuriyeti getirmek için uğraş verirken osmanlı idam edilmesini istedi. bu çelişkilerle yaşanmaz. Bir kusurum olduysa affola... SAYGILAR,SELAMLAR.....