Bu toprakların çocuklarını iyileştirmeyi düşündük mü hiç? Bu
toprakta doğmuş, bu toprakta yaşayan ve yaşamış, terini, kanını, yaşını bu
topraklara karıştırmış, bu topraklar için güç ve emek harcamış hatta
gerektiğinde can vermiş ama düşmüş, düşürülmüş olan insanları ayağa kaldırmayı,
iyileştirmeyi hiç düşündük mü yoksa hep vurmayı mı denedik, kafalarını ezerek,
gövdelerini parçalayarak, ruhlarını harap ederek adam etmeye mi çalıştık? Yani
kaldıracağımıza bir tekmede biz mi vurduk? Evet, aynıyla böyle yaptık ve
yapmaya da devam ediyoruz. Evlatlarımızı her devirde kendi ellerimizle yiyoruz
ve her defasında ellerimizi kirletiyoruz. Böyle yaparak ne yaptık, ne
yapacağımızı sandık? Ne adına, kim adına yaptık, yapıyoruz? Biz ne yaptık, ne
yapıyoruz gerçekten? Ne oldu, içimize dercedilmiş ve bizi iyi kılan, iyiliğe
yönlendiren kutsal vicdan yasalarına? Biz ne zaman yitirdik insanlığımızı,
insanlık vicdanımızı? Düşen kaldırabilir mi? Düşende merhamet aranır mı? Vuran
hangi merhametle vuruyor? Olandan düşen sorumlu olabilir mi? Niye hep aynı
olanlar düşer de yine de düşenler suçlu olurlar? Niye yaralarız, niye
hastalandırırız insanlarımızı? Günah mı kötüdür yoksa karanlık mı? Niye
karanlığı getireni suçlamayız da günah işleyeni lanetleriz? Oysa karanlık
aydınlığın düşmanıdır ve Allah aydınlığa götürür ama günah insanoğluna mutlak
yasak kılınmamıştır. Biz kimiz sahi? Bize ne oldu böyle? Etmeyin! Bulursunuz!
Acı çektiren mutlaka acı çekecektir. Ağlatan mutlaka ağlayacaktır. Düşüren
mutlaka düşecektir. İşte o vakit merhamet beklemeyin! Başımıza gelen nedir? Kendi ellerimizin ettikleridir.
ELLERİMİZİN ÜRÜNÜ...
Özgür DENİZ - 17.10.2019
Tarih: 17.10.2019
Okunma: 411
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.