‘’’’Daha güzel, daha mutlu, daha adil, sevgi dolu bir dünya
için, barış için, insanlık için, kardeşlik için batsın bu dünya!’’’’
Orhan Gencebay
Evet, evet, şeksiz ve şüphesiz, hesapsız ve umarsız, tüm
kalbimle ve bilincimle, olabildiğince sarih ve bedihi bir şekilde pervasızca
haykırıyorum; batsın kahrolasıca zalimlerin, hainlerin, namussuzların,
şerefsizlerin, pezevenklerin suç, cinayet, kötülük, zulüm, yalan, düşmanlık,
nefret, kin, sömürü dolu dünyası. Kısaca kimlerdir zalimler (((Mezkûr her kötü
vasfı taşıyanlardır, kötülüğü terviç edenlerdir, iyiliği ıskat edenlerdir, apaçık
hakikati örtenlerdir, olguları ve değerleri menfaatleri uğruna kirletenlerdir.)))?
Kan, ter, yaş emicisi ve emek sömürücüsü, elleri, ağızları, gözleri ve
yürekleri kanlı vampirlerdir. Bunların kimliği ne olursa olsun böyledirler,
çünkü her renge, her kimliğe bürünürler, şu kimlikten olanın böyle olamazlığı
diye bir şey sözkonusu bile olamaz. Ve tüm kurnazlıklarını, kahpeliklerini,
aldatmalarını sembollerle devşirenlerdir. Önce sembollere güç verirler, sonra o
sembollerle narkozlarlar, daha sonra o sembollerin kazandırdığına inandırmak
için o sembolleri kazanma vesilesi kılarlar, en sonunda da semboller üzerinden vahşice
rant devşirirler, sembolleri rezil ve perişan etme pahasına. Ve emdiklerini,
sömürdüklerini, hakları oldukları (((çünkü gerçekten hakları olduklarına
inanmışlardır, zira işledikleri günahlarla kazanmaktadırlar kazandıkları her
şeyi))) varsayımıyla yasallaştıranlardır, normalmiş gibi tolere ettirenlerdir.
Yani Firavun’dur, Karun’dur, Belam’dır. Yani zulmedendir, sömürendir,
aldatandır. Batsın ihaneti yaşam edinmiş hainlerin dünyası. Peki, kimdir hain?
Kök ve temel değerlere taammüden, bile isteye, münhasıran kazanmak uğruna
ihanet edenlerdir. Hakikati çiğneyip yalanı üste çıkaranlardır. Temelleri sarsanlar
ve yıkanlardır. Temiz hayalleri, aydınlık düşleri, büyük umutları yakanlardır.
Doğal ve ortak mülkü (((ki, mülk tüm insanlığındır, zira Allah mülkün malikidir
ve mülkü tüm insanlığa emanet etmiştir, herkesin ortak istifade edebilmesi
için))) özelleştirenlerdir, mutlak şekilde mülkleştirenlerdir yani mülkün
üzerine çöküp insanlığı çökertenlerdir. Allah’ın adıyla, Allah’ın kullarını aldatanlar
ve kullaştıranlardır. Allah’ın ahlakını, adaletini öteleyip kendi ahlakını ve
adaletini ikame edip insanlığa zımnen dikte edenlerdir. Kendi kitabını yazıp
Allah’ın kitabına muhalefet edenlerdir. Doğal-İlahi yasaları yok sayıp, kendi
yasalarını tanzim edenlerdir (((nefislerinden taşan pislikleri
yasallaştıranlardır))). Batsın kan, ter, yaş emicilerin, emek sömürücülerin, aydınlık
ve güzel yarınları yıkıcıların, hayal, umut ve düş çalıcıların dünyası. Yerle
yeksan olsun, yerin dibine batsın zulüm ve kötülük üzerine müesses nizamlar,
saltanatlar, düzenler. Harap olsun
mustazafların emekleri üzerine kurulan aşiyanlar. Haram olsun, yoksulların
ekmekleriyle görkemli hale getirilen aşlar. Kimdir mustazaf? Zaafa uğratılmış,
tahkir ve tezyif edilmiş, susturulmuş, kıstırılmış, hakları çalınmış, suçsuz
iken suçlu olarak damgalanmış, ezilmiş ve sömürülmüş olanlardır. Her şartta ve
koşulda küçük görülenlerdir, haklı oldukları halde hakları verilmeyenlerdir, değer
görmeyenler ve saygı gösterilmeyenlerdir. Bitsin mazlumların kâbuslarla,
azaplarla, ıstıraplarla, acılarla dolu rüyası. Bitsin karanlık ve korku yüklü
geceler. Güneş doğsun üzerimize. Gülsün, gülmeyi unutmuş yüzler. Alevlensin,
küllenmeye yüz tutmuş közler. Işıldasın, ışığı sönmüş gözler. Ortaya saçılsın,
saklı gerçekler. Yıkansın kirlenmiş kalpler. Yumuşasın nasırlaşmış vicdanlar.
Aydınlansın karanlık kafalar. Ve yeni bir dünya kurulsun!
Bu dünyayı kirlettiler, kana buladılar, mahvettiler. Tüm
dünyada genelleşmiş ve genel kabul görmüş sembollerle (((kendi ülkemizde Din, Vatan,
Atatürk gibi yani İslamcılık, Milliyetçilik, Kemalizm gibi argümanlarla))) her
şeyi çökerttiler. Çökertmek adına elbirliği ettiler. Doğmamış çocukların
yaşamlarına ipotek koydular, doğmuş çocukların gülümseyen yüzlerini
soldurdular. Doğan ve ölmeye mahkûm insanların fani dünyadaki bir yudumluk
zevklerini zehirledirler, yaşamak sevinçlerini öldürdüler. Hiçbir zaman
hakikate inanmadılar, tapmadılar, adanmadılar. Belki mutlu olmaya gelmedik bu
dünyaya ama küçücük mutluluklarımızı bile çok gördüler bizlere. Kasalarını ve keselerini,
çaldıkları haram servetlerle doldurdular. Yataklarını şuh kadınlarla
zevklendirmeye yeltendiler. Ne haram yemekten, ne yalan söylemekten, ne de ezip
suyumuzu çıkarmaktan vazgeçmediler. Mazlumlara, mustazaflara, çaresizlere,
kimsesizlere saç, baş yoldurdular. Bütün değerleri paraya tahvil ettiler. Her
şeyi para adına ve para için yaptılar. Parayı Allah bilip taptılar. Allah’ı
bırakıp paranın peşinden koştular. İnsana, insanlığa, insanı insan yapan
değerlere ihanet ettiler. Tüm bunları yaparken de mezkûr argümanları
kullandılar. Ve kazandıkça palazlanıp coştular. Daha da palazlanmak adına aynı
yanlış yolda buluştular. Görüntüde ne de hoştular ama gerçekte bomboştular.
Talihsizliğimizdi ki, bunlar bize baştılar. Mazlumları dinle, vatanla,
Atatürk’le uyuttular. Dini kullanarak, millet üzerinde egemenlik kurdular.
Dindarlığı bırakıpta, dincilikle yol buldular. Vatanı sadece sömürülecek bir
hazine olarak gördüler. Bu milleti sömürmek için vatan adına zincirlediler.
Atatürk’ü kazandırdığı müddetçe yaşattılar. Kazanmak için Atatürk’ü kullanarak
savaştılar. Mülkün sahibi olan Allah’a sığınacaklarına, paranın ve sahte gücün
gölgesine sığındılar. Bütün değerleri tükettiler. Mücadele yaşamın temeliydi,
insanları ninnilerle uyuttular ve mücadeleden uzaklaştırdılar. Ahiret size
yeter dediler ama kendileri utanmadan yediler. Varlığın merkezi insandı ama
bırakın insanı, para en büyük çözücü dediler. Üretim, yaşamsal bir zaruretti ve
üretimden söz ettiler ama bölüşüm adaletin gereğiydi ve insani bir gereksinimdi
fakat reddettiler. Kuzu gibi büyüttükleri milleti koyun gibi güttüler!
Bu millete her şeyi yalan yanlış öğrettiler, yalanı hakikat
diye bellettiler, haramı helal ettiler, fasılasız servet biriktirdiler. Allah’ı
da (cc), Önderi de (sav), dini de, kitabı da, tarihi de, adaleti de, ahlakı da,
sabrı da, şükrü de, vatanı da ve dahi her şeyi de yanlış öğrettiler. Öğretilmiş
yanlışlarla çarklarını döndürdüler. Hakikatten korktular da, yalan söylemekten
uslanmadılar, utanmadılar. Bu milletin çocuklarının en güzel rüyalarını,
hayallerini, düşlerini öldürdüler, umutlarını söndürdüler. Dostlarını
ağlattılar da, mütemadiyen düşmanlarını güldürdüler. Düşmanları
çatlatacaklarına bu milleti çatlattılar. Bu milleti aldatmak uğruna deveye
hendek atlattılar!!! Bu milletin önüne sahte şeyhleri ve bozuk cemaatleri
koydular, milleti manen soydular ve bu milletin aydınlık yarınlarına kıydılar.
Yanlış yazıp, çizdiler; yazıp çizdikleriyle bu milleti ezim ezim ezdiler. Bu
milleti kendi ülkesini gezemeyecek hale getirdiler de, kendileri tüm dünyayı
gezdiler. Millet sürünürken, bunlar devr-i âlem yaptılar. El âlem ne der diye
düşünmediler. Meydanlarda nutuk attılar, meclislerde yan gelip yattılar.
Uyduruk ilkeleri yasa diye dayattılar. Yaptıkları yasaları din gibi gösterip
bizleri aldattılar. Tanzim ettikleri yasalarla, bu milletin mülkünü pervasızca
sattılar. Milletin anasını ağlattılar. Millete dünya fani dediler ama kendileri
dünyayı baki bilip her türlü herzeyi yediler. Milleti susturdular, mazluma kan
kusturdular. Her şeyi bitirip tükettiler. Soluk aldıracak, yaşatacak, var
kılacak, olduracak ne kadar değer varsa hepsini öldürdüler. Hakikat
anlaşıldığında, yalan can verdiğinde ne olacağını düşünmeden yaşadılar. Tüm
insanlığın yaşaması için batsın bu dünya!
Bu milleti yıllarca kuzu gibi büyütmüşler, koyun olması için
çabalamışlar ve başarmışlarda. Hem çoban olmuşlar hem de kurt. Güttükleri
koyunları iyi yemlemişler ve ardı sıra birer birer yemişler. Kendileri yemekle
kalmamış, utanmadan yedirmişlerde! Yemlenen ve palazlanan koyunlar
yenilmelerine ses etmemişler. Birileri dini maske edinmiş. Birileri vatanı
maske edinmiş. Birileri de Atatürk’ü maske edinmiş. Ve bu maskelerin ardında bu
milleti soyup soğana çevirmişler. Bizlerde öylece bakınmışız mal gibi. Yaaa
öyle diyorsunuz da niye böyle oluyor diye sormamış ve sorgulamamışız. Bu kukla
çobanların arkalarında çalınan düdüğe göre yön bulan koyunlar olmuşuz. Birileri
dine karşı duranları bahane ederek milletin oyunu çalmış. Birileri hainleri
bahane ederek milletin oyunu çalmış. Birileri de şeriatı bahane ederek milletin
oyunu çalmış. Ama yaptıkları her şey yalanmış, anlattıkları her şey masalmış.
Ne dindarlığın, ne vatanseverliğin ne de Atatürk maskesinin gerçekliği yokmuş.
Millete hizmet etmek için milletin oyunu alıyorlar ama üstüne üstlük milleti
vicdansızca soyuyorlar. Sanki millete parayla hizmet ediyorlar. Ve asıl acı
yönü millette bu ince noktayı fark edemiyor. Ulan bana parayla hizmet
edeceksen, senin hizmetin yere batsın demiyor. Ben asilim sen vekilsin demiyor.
Bilakis başım üstünde yerin var diyor, sunulan her türlü herzeyi yiyor. Uyuyor,
susuyor, boyun eğiyor. Kapısını açıp buyur ediyor, nereye giderse arkasından
gidiyor. Son tahlilde: Evet, batsın bu rezil dünya, bitsin bu kâbuslarla dolu
karanlık rüya. Ve batacak, kuşkusuz bitecek elbette. Kula kullukta bitecek, kul
tarafından köleleştirilmekte son bulacak. Karanlıkta vurma, millet uyurken malı
kotarma, köşelerde pusu kurma devride tamam olacak. Güzellikle olmazsa şayet illaki
olacak. Yeni bir dünya kurulacak. İnancın gücü bu milleti iyileştirecek, bu
kirli dünyayı değiştirecektir. İnsan olmayı başaranların şerefli mücadelesi bir
gün zafere erecektir. Kararlı mücadelemiz zalimlerin defterini dürecektir.
Yaşamayı hak etmeyenler geberecektir. Bunu yaşayan herkes elbette görecektir.
Büyük insanlık devrimi muhakkak tahakkuk edecek, mustazaflara ait olan ama mustazaflardan
çalınan ne varsa sahibine devredilecektir. Batsın bu dünya, varolsun yeni
dünya, yaşasın insanlık!
‘’’’İncittiğiniz insanın ve kırdığınız gönlün bedduasından
korkun.’’’’
Hz.
Muhammed
‘’’’Canı yanan sabretsin, can yakan canının yanacağı günü
beklesin.’’’’
Hz.
Muhammed
‘’’’En büyük cihad, zalimin karşısına geçip sen ‘’HAKSIZSIN’’
demektir.’’’’
Hz. Ali
‘’’’Elinden geldiği kadar bir gönlü perişan etmemeye çalış.
Çünkü bir ah cihanı alt üst eder.’’’’
Sadi Şirazi
“”Ceza talep ediyorum. Bugün tok olanlara, sefa sürenlere,
milyonların ekmeğini hangi acılarla kazandığını bilmeyenlere,
hissetmeyenlere.””
Rosa
Luxemburg