İnsan, insanlığını çaldırdı ama hala
insan olduğunu, insan gibi yaşadığını sanıyor, aynada gördüğü insan silüetine
kanıyor. Artık ne haysiyetli yaşamak ne de saygı duyulacak bir varlık olduğunu
düşünmek umurunda bile değil. Bilakis, saygı duyanlara hakaret edecek kadar
haysiyetinden tecerrüt etmiş olan ama bir canlıymış gibi görünen ölü o. Çünkü
insani yanına dair ne varsa ya da onu insan kılan ne varsa sömürüldü kapitalizm
tarafından ve kapitalizmin acımasız, vahşi bir canavarına dönüştürüldü, kan
içen, et yiyen bir vampire döndü adeta ve bunu kanıksadı, bunun suç olmadığını
sandı ve alıştıkça inandı buna. Oysa kutsal bir kini olur insanın. Kızmıyorsa,
öfkelenmiyorsa, başkaldırmıyorsa, susuyorsa, düşmanını bilmiyorsa nasıl insan
olabilir insan? Hiçbir şey olmasına lüzum görülmeden onurlu bir hayatı hak
ettiğine inanılması gereken bir varlıktır insan; insan doğduğu için. Üzerine
hiçbir şey yapıştırmadan ve tanımlamaya gerek duyulmadan kabullenilmesi gereken
ve hak ettiği ne ise bihakkın kendisine iade edilmesi gereken bir varlık. Ama
istemesi gerekiyordu insanın. O ise verilmesini bekledi. Çünkü verileceğine
inandırılmıştı, şartlandırılmıştı, alıştırılmıştı. İsteme denmişti, isyan etme
denmişti, efendilerin isteklerine uy ve terbiyeli ol denmişti. Ama sanıldığı
gibi olmayacaktı, olmazdı, olmadı. Zira her şey alıştırılasıya kadardı. İnsanı,
alışmak çürüttü. Önce olguları tersyüz ettiler, sonra istendik olaylar
yarattılar, sonra hayattan birazcık koklattılar, önce beyin ölümü gerçekleşti,
ardından ruhunu bir fanusun içine koydular, alışasıya kadar bu halde
bıraktılar, nihayet bıraktılar ama artık o denizden çıkarılmış bir balık
gibiydi, belki çırpınır gibiydi ama nafileydi. Ama insanın bir şeye kesin
olarak inanması gerekiyordu; insan olduğuna ve her ne pahasına olursa olsun
insan olmaktan, insanca yaşamaktan vazgeçmeyeceğine ve kendisini bundan
vazgeçirenlere, vazgeçirmeye çalışanlara ve kendisine insanlık dışı muameleyi
hak görenlere karşı kutsal bir kin, bitmeyen bir öfke duyması gerektiğine ve
mutlaka ama mutlaka, gerekiyorsa, insanca yaşamak uğrunda başkaldırmasının bir
insanlık ödevi olduğuna.
İnsan, varoluşundan bu yana putlar
edinmiştir ve alışmıştır putlara kayıtsız, şartsız tapmaya. Bu yüzden de
gerçeklere her çağda kör kalmıştır, yalanlarına da kendince bahaneler
bulmuştur. Hiç kimsenin varlığını inkâr etmediği hatta etmeye tevessül dahi
edemediği aklını hiçbir zaman kullanmamıştır. Kullanmaya çalışanlar olduysa
bile bunlar kötülük çiçekleri olarak görülmüşler ve ezilmişlerdir. Kapitalizm
buradaki açıktan içeriye sızmış ve onun için sürekli yeni putlar icat etmiştir.
Edindiği putlara benzerlerini de tapmaya zorlamıştır insan ve bu uğurda kan
dökmekten dahi imtina etmemiştir. Tabi bunun karşısında put kırıcılarda olmamış
değildir. Ama her zaman lanetlenmişlerdir putları reddettikleri için. İnsan
kendisine hak görmediğini putlara hak görmüştür. Onlar için ölmüştür ama onlar
insan için kıpırdamamışlardır bile. Haddizatında kapitalizmden de nefret
etmektedir insan ama onun sunumlarını da reddetmek nefsine ağır gelmektedir
yahut onu yok etmeye çalıştığı halde aynı zamanda varolması için de elinden
geleni yapmıştır. Yani hem beslemiştir hem de kesmek istemiştir, fakat
beslediği kendisinden daha kuvvetli hale geldiği için kendisi kurban olmuştur. Çünkü
sunulan şeyler cezbedicidir, gönül okşayıcıdır ve güç istencini karşılamaktadır.
Putlar her zaman sahte mutluluk reçeteleri sunar ve sunduklarıyla kendilerine
bağlarlar ve eylemlerin yönlerini belirlerler. İnsan, insanlığını tedricen
kaybeder, anladığında geri dönüşün imkânsız olduğunu farkeder. Artık saflığını
kaybetmiş ve yaşadıklarını inanca dönüştürmüş olan insan sessizce çürümeye
başlamıştır. Çürüdükçe içinde yaşadığı koşullara uyum sağlamış, uyum sağladıkça
alışmış, alıştıkça da, gerçeğin, yaşadığı hayat olduğunu sanmıştır. İnsan
düşmüş, düşüncede çürümeye başlamış ve el uzatan kimse olmayınca da (((ki, kim
el uzatabilirdi ki?))) insanlıktan çıkmış bir varlık olarak ama en tehlikeli
varlık olarak tarih sahnesinde tebeyyün etmiştir. Yaşadığımız çağda ise kokusu
hissedilmeye başlamıştır. Ve insanın kokusu çok tiksindiricidir.