İnsançocukları, kapitalizmin tefessüh
etmiş kültürüyle öyle bir uyuşmuşlar ki, uyandırabilene aşk olsun. Çürümenin
başlangıcı da bu kültürün sindirilmesiyle start almıyor mu zaten ama fark etmek,
hissetmek, idrak etmek ne mümkün. Çünkü beyinlerimiz ve kalplerimiz ölmüş. Kapitalizmin
kültürü her yeri kuşatmış, esir almış ama biz her şeyin ve her yerin normal
seyrinde varolduğunu sanıyoruz. Kendi özümüzü kaybettiğimiz ve kendi özümüzden
bihaber yaşadığımız için her şeyin de kendi özü üzerinde varolduğunu
düşünüyoruz. Yaşamın normal seyrinde ilerlemediğini, insanın hak ettiği yaşamı
yaşamadığını bir türlü idrak edemiyoruz. Kendimizi de inandırmışız her şeyin
normal olduğuna, çünkü kendimizin normal olduğumuza inanmışız ilk evvelde. Oysa
ne hiçbir şey ne de kendimiz normal değiliz. Önce hasta olduğumuzu bileceğiz ve
iyileşmek yönünde samimi çaba sarf edeceğiz. Kapitalizmin tefessüh etmiş
kültürü ruhumuzu yaktığı içinde önümüze konulan her şeyi öyle sahiplenmişiz ki,
bu şey bozuk diyeni hain olarak damgalayabilecek ve en ağır şekilde tecziye
edebilecek haldeyiz, ki öyleyiz de zaten. Olguları öyle sahiplenmişiz ki, şu
olgu yanlış düzlemde olaylaştırıyor kendisini yahut yanlış düzlemde
olaylaştırılıyor başkalarınca dediğimiz de inanasımız gelmiyor, aksine o olguyu
ölümüne sahipleniyoruz ve savunuyoruz. Oysa bir şeyi sevmek yahut kendini ona
ait hissetmek, o şeyin yanlışlarını sarf-ı nazar eylemeyi gerektirmez. Bir şey
yanlışsa yanlıştır ve yanlış olana yanlış demek haddizatında o şeyi sahici
olarak korumaktır ama biz yanlışını örtmekle güya o şeyi koruduğumuz
zannediyoruz, oysa filhakika ölümünü çabuklaştırmaktan başka bir şey
yapmıyoruz. Bugün insanlık acımasız bir sınıf ayrımının kıskacındadır ama bunun
normal olduğunu varsayıp, bulunduğu ya da konumlandırıldığı yeri hak ettiğini
düşünmektedir, bu tam anlamıyla zihinsel bir sefalettir ve kendi mezarını kendi
elleriyle kazmaktır. Kapitalizm insanı hem öldürmekte hem de mezarını kendine
kazdırmaktadır. Sizlere kendilerinin üstün olduklarını metazori yahut zımnen
tolere ettirmiş bulunan kompradorların-para babalarının sizden aşağıda
olduklarını tolere etmedikçe yahut onları hak etmedikleri yerden hak ettikleri
yere indirmedikçe hiçbir zaman hak ettiğiniz yeri alamayacaksınız ey
insançocukları. Hak ettiğin yeri almak ve hak ettiğin yerde durmak için diren
ey insançocuğu!
Kapitalizm, yaşamı öyle bir esir
almış, insanlığı öyle bir kuşatmıştır ki, insanlık en ufak bir direniş emaresi
bile ortaya koymaktan şok edici düzeyde korku duymaktadır. Handiyse, korkusuyla
korkutmaktadır benzerlerini bile! Peki, kapitalizm neyin, kimin, hangi olgunun
tavassutu ile bu korkuyu salmaktadır insançocuklarının üzerine, yüreklerine,
kafalarına ve insançocukları o şey her ne ise o şeyi olduğu haliyle tolere
etmek mecburiyetinde midirler, o şeyi kendilerine aitmiş gibi yahut kendilerini
o şeye aitmiş gibi hissetmek zorunda mıdırlar? Tüm gövdemizi korkunun ağları
sarsmış durumdadır. Çünkü kompradorlar-para babaları lanet sömürü düzenlerinin
çökmemesi ve çaldıkları, üzerine çöktükleri mülkiyetin asıl sahibine geri
dönmemesi uğruna insanı katletmekten bile imtina etmemektedirler. İnsanın ödü
patlamaktadır duyumsadığı korkudan dolayı, hayatı şöyle derinlemesine temaşa
ettiği zaman. Gözleri büyümekte, kalp atışları hızlanmakta, beyni çatlayacak
hale gelmektedir, oturduğu yerde hop oturup hop kalkmaktadır. Çünkü insana
acımayın diye yazılmıştır kapitalizmin kara kitabına! Peki, insan niye
acımaktadır kapitalizmin kara barbarlığına? İnsanın korkusu vahşi
bireyciliktir. Çünkü bireycilik hayata egemen olmuş, insançocuklarını
birbirinden koparmış, birbirilerinin dertlerine duyarsız kalmalarına yol açmış
hatta birbirilerini birbirlerine düşman kılmıştır. Böyle olunca kuşkusuz
birleşik güç olan kompradorlar-para babaları insançocuklarını acımasızca
ezmekten imtina etmemişlerdir, etmeyeceklerdir de. İnsançocuklarının bunu
bilmeleri icap ederdi şüphesiz ama bilecek, fark edecek bilinçten yoksundurlar,
zira bilinçleri çalınmıştır. Ey insançocuğu! Çalınan bilincini ve gasp edilen
mülkiyetini geri almak için diren!