Bugün yaşadığımız dünyanın şöyle bir
gerçekliği vardır; malumdur ki toplumda yoksullar ve varsıllar bulunmaktadır.
Böyle bir toplumda yoksul biriyle karşılaşır ve ona yardımcı olursanız (((ki
lanet olası kapitalizme inat gücünüz oranında mutlaka olunuz, pezevenk
kompradorları geçiniz, aksi takdirde boş edebiyat yapmayınız))) şayet,
harikasınızdır, iyisinizdir, birileri sizi güzel sözlerle taltif ederler, ne
kadar da yardımsever biri oluvermişsinizdir bir anda. Zaten herkeste yoksullara
yardım etmek gerektiğinden dem vururlar, iyilik edebiyatı yaparlar ama
yapmaları gerekeni yapmazlar ya da yapmış gibi görünmek için yaparlar
yaptıkları fazla anlam ifade etmeyen yahut bir yaraya merhem olmayan şeyleri
veyahut olmayan kalplerini tatmin edecek ucuzlukta ki sözde eylemlerdir
yaptıkları. Amma velakin, yoksulluğun kaynağını ve niçin yoksulların
varolduklarını, birileri nasıl ultra lüks hayatlar yaşarken birilerinin nasıl
bir dilim ekmeğe muhtaç olduğunu sorguladığınız zaman (((ki bu sorgulamayı tüm
samimiyetinizle ve iyi niyetinizle yaptığınız halde, ki yapmakta zorundasınız insan
yüreğine sahipseniz))), sizden kötüsü, suçlusu, tehlikelisi yoktur ve
susturulması gereken birisinizdir. İlkini yaparsanız kahraman, ikincisine
tevessül ederseniz hain oluverirsiniz bir anda. İşte dünya dediğimiz yer böyle
bir yerdir! Aşağılık, namussuz ve ikiyüzlü insanların dünyasıdır, kapitalizmin
egemen olduğu çürümüş bir dünyadır. Lanet olasıca kapitalizmin yarattığı, çürümüş,
bencil ve sefil insanlık âlemi! Suya sabuna dokunmadan yaşayıp gitmenizi ve
keyiflerini kaçırmamanızı isterler bazıları. Oysa keyifler kaçmalıdır ki,
kaçırılan keyifler yerine gelsin. Misal; sizi de ilgilendiren bir durum vardır,
birileriyle aynı ortak mülk üzerinde yaşıyorsunuzdur, ödevlerinizi harfiyen ifa
ediyorsunuzdur, yapmanız gereken ne varsa milimi milimine gerek isteyerek,
gerekse de zorlamayla da olsa yapıyorsunuzdur ama o birileri sizlerin
üzerinizden geçinmek isterler, ortak mülkten dilediklerince çalmak, almak
isterler, kendilerini haklı çıkaracak hiçbir sebepleri de yoktur hatta
yaptıklarını dayandıracakları hiçbir beşeri ya da kutsal yasa da
bulunmamaktadır, münhasıran hayatlarınız üzerinde etkin olmalarını gösterirler
haklı olduklarını ortaya koymak için ama yine de haklı değillerdir. Siz böylesi
bir durumun derin ahlaksızlık, azim adaletsizlik olduğunu söylediğiniz zaman
hain olursunuz ama onlar böylesi bir ahlaksızlığı ve adaletsizliği yaptıkları
zaman yaptıklarının haklı olduğunu haykırırlar ve kendilerini masum göstermeye
çalışırlar. Kimse de böylesi bir ahlaksızlığa ve adaletsizliğe söz etmez. O,
saçma sapan, ipe sapa gelmez her konuda ahkâm keseneler bir anda suspus
oluverirler ve bir de çıkarlar kendilerine itibar etmemizi, saygı duymamızı,
kendilerini dikkate almamızı beklerler. Diyorum ki, onlara; önce insan olun ey
insan görünümlü adi yaratıklar!
Birinci sınıf insanlığa egemen olan
dördüncü tür yaratıklara inat düşününüz, sorunuz ve sorgulayınız ey
insançocukları! Fasılasız sorunuz ve sorgulayınız. Üzerinize ölü toprağı
serpilmiş gibi olan insanlar olmaktan kurtulunuz. Kendinizi gönüllü olarak
çürümeye terketmeyiniz. Ne oluyor böyle yapınca demeyiniz. Hiçbir şey
yapamasanız da yine de yapınız bunu. Bir şeyler yapabildiğimiz için yapmıyoruz
ki zaten bunu. Eyleme dökemesekte en azından kalbimizde ve beynimizde yüce bir
isyanımız olur. Kalp toprağımızda haklı bir isyanın filizlenmesi, vicdanımızın
uyanması kötü bir şey midir? Haksızlık karşısında, niçin, içimizde kalacak olsa
bile kutsal bir kinimiz, isyanımız olmasın? Hakkınızı alamasanız da hakkınızın
yenildiğinin bilinmesi mutlaka iyi bir şeydir inanın. Unutmayın; isyan eden
vicdanlar bir gün mutlaka birleşecektir! Niçin bizi ölü bir cana döndürecek
suskunun mahkûmu olalım? Bize vereceği bir sıkıntı, bir zahmet mi vardır ki?
Gerçeğin ne olduğunu fark etmemiz kötü bir şey midir? Kulluktan, kölelikten
kurtulmaktan, ağır ve derin uykumuzdan uyanmaktan daha güzel ne olabilir ki?
Yoksa nasıl insan olabiliriz? Bizi bir yerlere bağlayan zincirlerimizi nasıl
kırabiliriz? Çendan aldatıldığımızın farkına varmanın neresi yanlıştır,
kötüdür, olumsuzdur? Bir şeyler yapacağınızda ne yapmanız gerektiğini ihsas
edersiniz en basit sonucuyla. Sizi çamur içinde yaşamaktan kurtarır ve korur
böyle yapmak. Bilmek acıda olsa güzeldir be insançocuğu! İsyanına güç verir,
diriltir seni, yol ve yön gösterir. Kötü şeyler yapmaktan, kötülüğü
üretenlerden korunmanı sağlar. Lanet olası kompradorların cehenneminde
yanmaktan kurtarır. Neyi, niçin, kimin için yaptığını bilmekten daha güzel ne
olabilir ki? Komprador pezevenklerin sömürü ve soygun düzenlerinin tevlit
ettiği sonuçları görmek elbette çok acıdır, acı verir ama insanca bir isyanı da
doğurur ve bu senin için ne kadar muhteşem bir şeyse, onlar için o kadar
korkutucu ve rahatsız edici bir şeydir. Bu bile kifayet etmez mi bilmenin,
sormanın ve sorgulamanın yüce bir şey olduğunu anlamak için? Ki, onların
yüreklerine korku salabilmek, tadına doyulmaz bir şey değil midir? Onları,
küçücük bir karaltıdan ürkmüş eşeklere döndürmek zevk vermez mi sana?
Acizliklerini görürsün, korkaklıklarını farkedersin ve aslında hiçte
yenilmeyecek olmadıklarının idrakine varmış olursun ve bu cesaret aşılar
yüreğine. Hadi be insançocuğu, oku, bil, merak et, düşün, sor ve sorgula ki
yeni ve insanca bir hayata merhaba diyebilmenin yolunu açabilesin, vahşi
kapitalizmin yarattığı cehennemden kurtulabilesin!
2020
Yıl aynı, zaman aynı ve aslında hep
aynı günler. Biz değiştiğini sanıyoruz değiştiğimiz için. Değişen rakamlardan
başka bir şey değil. Ve yıllar insanları değiştirmez, insanlar yılları
değiştirir. Var mı değişmeye ve değiştirmeye cesaretiniz? Keza yılların
getireceği hiçbir şey yoktur, gelecek bir şey varsa onu da insandan başka kimse
getirmeyecektir. Konuşmakla, temenniyle, kuru dileklerle olmaz, dileklerinizi,
temennilerinizi yapmaya söz verebiliyor musunuz yürekten? Aynı kalacaksan da
niye kuru gürültü yapıyorsun ki? Saat doldu, gece oldu, çıkarsak sabahtayız,
değişen ne? Değişen senden başka bir şey olmayacak. Klişeleşmiş, yeknesak bir
hayat yaşıyoruz ve hep aynı türküyü terennüm edip duruyoruz. Neymiş efendim; mutlu
yıllarmış, sağlıkmış, barışmış, bilmem neymiş. Yıllar mı getirecek bunu bize?
Yoksa bizim elimizle mi gelecek? İnsanların mutlu yaşamasına da, sağlıklı
olmasına da, barış, kardeşlik, eşitlik içerisinde yaşamasına da vesile olacak
olan sensin, yapacak mısın bunları, yoksa başkalarına ve yıllara mı havale
edeceksin ey insan? Değişmeyeceksen ve yapmayacaksan da hiçbir şeyin anlamı
yok. Yılların adı değil insanlığın tadı değişir İnşaAllah. Çünkü gelip geçiyor
da yıllar, insanlık çürüyor ve çürütüyor her şeyi. İnsanlık dolu (((insanlığa
ait erdemlerin egemen olduğu))) bir yıl olması umudu ve dileğiyle, rakamları
değişecek olan ama bizim bir yıl daha kaybedeceğimiz, eskiyeceğimiz yılınızı
kutluyorum İnşaAllah saygıdeğer güzel insanlar.
Odun gibi konuşuyor olabilirim.
Estetiği, edebiyatı olmayabilir sözlerimin. Ama önemli olan bunlar değildir.
Hani büyük adam Mehmet Akif Ersoy
diyor ya; ‘’şudur cihanda benim en
beğendiğim meslek; sözüm hakikat olsun, odun gibi olsun tek.’’ Vesselam.