ÇÜRÜYÜŞ...19...

Özgür DENİZ - 01.02.2020

Gerçekten öyle bir hayat yaşıyoruz ki, tamamen teslim olmuşluğun çaresizliği içerisindeyiz. Kapitalist siteme teslim olmuşuz ve artık kurtulabilmemizin imkânı yokmuş gibi bırakıvermişiz ipin ucunu. Çünkü biz dünyaya dışarıdan ve münhasıran dış cephesi boyutundan bakıyoruz ve bu bizi umutsuzluğa, korkaklığa sevkediyor ama içeriden ve batıni cephesi boyutundan bakmıyoruz ve o cephe yönünde gafil kalıyoruz. Ve böylesi sakat bir bakış bize dünyada ki egemen güçleri korkunç olarak gösteriyor ve biz onları sanki tüm varlığın mutlak sahipleriymiş gibi algılıyoruz yani işin özünde görünüşe aldanarak hayat istikametimizi tayin ediyoruz. Oysa bugünkü güçlü görünenlerden daha güçlü olan nicelerine mezar olmuştur bu yeryüzü ve silinip gitmişlerdir yeryüzünden hatta isimleri dahi hatırlanmamaktadır. Kavgaya atılıp atılmayacağımızı gözlerimizin gördüğü resim belirliyor. Ama gözün her şeyi görmeyeceğini bilemiyoruz. Hadi halkı geçiyorum da, kallavi laflar edip ama namusluca kavga vermeyenlere noluyor? Şu şeyhlere, allame geçinenlere, aydınımsılara gerçekten acıyorum. Politikacılar zaten zavallının zavallısı. Onların derdi insanlık değil, çelik çomak oynamak. Onlar kendi cehennemlerine odun hazırlıyorlar. Hayır, şaşırdığım yer şurası; hadi biz normal insanlar yani maişetinin derdinde olan insanlar bir nebze de olsa haklıyız ve gerçeği çıplak şekilde ortaya koyarak kavga veremeyiz. Vermek isteriz ama maalesef bizden olduğunu ve bizim olduğunu sandığımız şeylerin kıskacında yok ediliriz. Ama toplumun önüne geçmiş, bir şekilde görünür olmuş, artık kasayı da doldurmuş ve herhangi bir olumsuzlukla karşılaşsa bile arkalarında bir dayanak oluşturmuş şeyhler, aydınlar, âlimler neyden imtina ederlerde namusluca kavga vermekten korkarlar?  Ya kavga veriyormuş gibi davranmamalıdırlar ya da teslim olduklarını itiraf etmelidirler yani samimi ve dürüst olmalıdırlar. Hepimizin malumudur ki, bugün aydın olarak tavsif edilen yahut politik arenada at koşturan birinin başına bir şey gelse tüm dünya ayağa kalkıyor ve o aydın ya da politikacı ziyansız kurtulabiliyor, keza şeyhi de öyle, âlimi de öyle. Maddiyat dersen kahir ekseriyetinde sülalesine yetecek kadar sermaye var. Politikacılar zaten çeşmenin başındalar, tüm kasa onlara çalışıyor. Peki, neyden korkuyorlar, tırsıyorlar da onurluca kavga vermekten kaçıyorlar? Çünkü hepsi kapitalizmin hadimi, hepsi kapitalizmin payandası, hepsi karşı çıkıyormuş gibi görünseler de filhakika kapitalizmin teknesini yüzdürmek için efor sarf etmekte ve mücadele veriyorlarmış gibi yaparak halkları aldatmaktadırlar. Nasıl hesap verecekler gerçekten merak ediyorum. Göz göre göre suspus oluyorlar yeryüzünde ki kapitalist sisteme ve o sistemin kodamanlarına ve marabalarına. Gerçi kendileri zaten marabaların marabaları oluyorlar ama neyse. Her şeyi zahirine göre çözümlüyoruz, değerlendiriyoruz, ne şeylerin batınına bakıyoruz ne de olayların batınını görebiliyoruz. Bu da bizim suçumuz!

Tarih: 01.02.2020 Okunma: 509

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?