ÇÜRÜYÜŞ...27...

Özgür DENİZ - 06.03.2020

İdeallerin tahakkuku belki kabil olmayabilir ama kabil olan hangi şey ideal olandır, değerlidir? Lütfen dürüst olun! Keşke olmamız gereken şekilde olabilsek ve keşke gerçekleri olduğu haliyle nezaket temelinde namusluca konuşabilsek ama ne mümkün. Çünkü dünyaya egemen olanlar hem dördüncü sınıf yaratıklar hem de yalancılar. Egemenliklerinin sarsılmasını isterler mi? Öyleyse hakikati severler ve hakikatli olana eyvallah ederler mi? Fakat biz insançocukları, maalesef hiçbir zaman belki gerçekleşme imkânı olmayacak olan ama güzel olan, değerli olan şeylere gönül vermeyiz de, gideriz gerçekleşmesi kolay olan ama değersiz olan şeylere gönül veririz. Akla hayale gelmeyecek, yapılabilirliği muhal olan her şeyi yaparız bu uğurda. Her türlü pislik bir heyula gibi çöker kalır toplumun üzerine ve çürütür herkesi. Her türlü kötülüğün yolu ve kötülüğe giden her türlü yol sonuna kadar açılır. Herkes birbirini yemeye ve birbirinin kuyusunu kazmaya çalışır. Çünkü artık ideal ve değerli olandan yüz çevirip, yüzünü mümkün olarak görülene çeviren insançocuklarının damarlarında bir uyuşturucu gibi yayılmaya başlar muhtelif mikroplar ve tüm bünyeyi işgal eder. Bugün yaşayan hangi değerden söz edilebilir? İnsanlığı kalmayanın değeri mi kalır ki? Maalesef her güzel şeyi öldürdük, tükettik. Artık çürümemeye çare yoktur. Çürümeye doğru evrilmiş bir bireyin, toplumun, devletin her eylemi anlamını kaybetmiş ve hedefini yitirmiştir. Artık bataklığın dibe doğru çekmekte olduğu da fark edilemez hale gelir. Çürüyen toplumun bireyleri müraidirler, sahtekârdırlar, şarlatan ve dalkavukturlar, sultanı sitayişe boğan vezir gibidirler,  her ne pahasına olursa olsun ve hangi değerlerden feragat neticesinde gerçekleşecekse gerçekleşsin yücelme, yükselme, ilerleme uğruna her şey feda edilir bir hal alır. Çürümüş toplumlar dekadanlaşmış bireylerden müteşekkil toplumlardır. Yalanlar hakikattir orada, yalancılar en doğru kimselerdir; düşüş ve alçalış ivme kesbetmiştir; adam yerine konulmayanlar kendilerini adam yerine koymayanları sitayişe boğarlar; hurafeler hedefe götüren pusula olurlar; din ölmüş ideoloji egemenliğini ilan etmiştir; ahlak iflas etmiştir ahlakçılık baş tacıdır; adaletin yerini nepotizm almıştır ve nihayet, çürüme zirve yapmıştır. Çünkü birey değil toplum kirlenmiştir artık ve temizlik münhasıran ağızlarda tiksindirici bir gevişten ibaret olarak kalmıştır ve kötülüğün, kirliliğin gizlenmesi için kullanılmaya başlanmıştır. Böyle bir toplum olmadık mı sizce de? Peki, nasıl geldik bu hale? Kim düşürdü bizi bu duruma? Hakikati seveni, söyleyeni ve hakikate gönül vereni kim hain ilan etti? Gerçeği söyletmemek ve söyleyeni hain ilan edip tecziye etmek, belki muayyen bir süreliğine bize yol verebilir ama gerçek bir ortaya çıktı mı yürünecek bir metre yol kalmaz!

Tarih: 06.03.2020 Okunma: 418

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?