Nasıl fertler tek tek ahlaken
yozlaşmaya başladıklarında düşerlerse, çürürlerse ve çökerlerse; aynı şekilde
toplumlarda yekpare olarak ahlaki yozlaşma neticesinde düşerler, çürürler ve
çökerler. Çünkü ahlak bozulduğu zaman silsile halinde her şey bozulur. Ahlaki
bozulma ve yozlaşma neticesinde, değerler, ilkeler, idealler önemini
kaybederler ve çiğnenmelerinde hiçbir beis görülmez. Bir şey mi elde edeceksiniz
ve onu elde etmek uğruna bir değerden feragat mi edeceksiniz ya da bir ilkeyi
mi çiğneyeceksiniz, tereddütsüz feragat edersiniz ve çiğnersiniz. Çünkü ahlak
olgusunda mündemiç olan hayâ duygusu yittiği zaman yapılamayacak hiçbir şey
yoktur. Zaten dememişler midir ki; utanmıyorsan dilediğini yap diye? Tabi
böylesi fertlerin bulunduğu bir toplumun ve böylesi negatif yöne evrilmiş
toplumun yönlendiricisi olan devletin de çürümekten kurtulması kabil değildir.
Zira devletler çürümekten ari değillerdir. Çünkü devletlerde tarihsel süreç
içerisinde varlık kazanırlar ve ortaya koydukları eylemlerle ya varlıklarını
idame ettirirler yahutta varlıklarını yokluğa mahkûm eylerler. İlkeler bir kez
çiğnendi, değerler bir kez örselendi, sınırlar bir kez ihlal edildi mi artık
arkası gelir ve gelecektir de. Böyle bir sürece girildiyse de geri dönüş muhal
ender muhal bir hal alır. Dekadanlığın ve dekadanlık sonucunda ki değerlere
karşı tezahür eden kayıtsızlığın ve ilkelerden, ideallerden inhirafın
kaçınılmaz sonu inhitattır. Gerçekleri ifşa etmekte büyük bir suçtur böylesi
bir dünyada. Çünkü herkesin yalan olduğu ve yalan yaşadığı bir dünyada gerçeği
ifşa etmek hem çok tehlikelidir hem de büyük bir suçtur. Ki, zaten gerçeği
hiçbir zaman ifşa edemezsiniz, ettirmezler. Ettiğiniz an aydınlığa veda edip kendinizi
karanlıkta bulursunuz. Maalesef yaşadığımız dünyada her türlü güzelliği
keyfimize kurban veriyoruz. Gerçeği yalana, iyiyi kötüye, namusluyu namussuza,
şerefliyi şerefsize, güzelliği çirkinliğe kurban verdik, veriyoruz, görüyoruz
ki vereceğiz. Pislik içinde yaşamayı sindirebilmişiz. Yalana alışmışız ve çok
sevmişiz yalanı, artık yalancı yaşamların çocukları olmuşuz. Menfaatlerimizi korumak
uğruna her türlü çirkefliği, pisliği, alçaklığı yapmaya teşneyiz. Çünkü bir kez
düştük mü bugüne kadar örttüğümüz, söyletmediğimiz gerçekler canavar olup bizi
yutacaktır, bunu çok iyi biliyoruz. Düşüş, çöküş ve çürüme nasıl ahlaktan
kopuşla başlıyorsa; yükseliş, diriliş ve yücelişte aynı şekilde ahlaka dönüşle
başlayacaktır. Ahlaksızız! Kesin bu! Aksini ne iddia etmek ne de ispat etmek imkânsızın
imkânsızıdır. Bir kez yalancı mıyız? Şeksiz şüphesiz evet. Bu bile kâfidir
ahlaksız olduğumuza hüccet namına. Yalancı olmayan kim şu âlemde. Her gün bir
yalan savruluyor âlemimizde. Çünkü ancak yalanlarla varlığımı payidar kılmaya
çalışıyoruz. İnsanlar, konumlarımıza, kalıplarımıza bakarak söylediğimiz
yalanlara kolayca inanabiliyorlar, çünkü düşünmeyle, sormayla, sorgulamayla
zerre ilintileri yok. Aklımızla dalga geçiliyor ama biz bundan hazzediyoruz. Yazıklar
olsun insanlığımıza!
ÇÜRÜYÜŞ...28...
Özgür DENİZ - 08.03.2020
Tarih: 08.03.2020
Okunma: 443
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.