Bir kere soru sorsan ve bir kere
sorgulasan, inan ki soruların ve sorguların arkası gelecek ve çürümeden
kurtulacaksın kardeş. Ama sormuyorsun ve sorgulamıyorsun. Niye yapıyorsun bunu
kendi kendine? Haddizatında zulmediyorsun insan olan özüne. Hayat senin be
kardeş ve her insan önce kendisi için yaşar öyle deyil mi? Kendisi yaşamayan
neyi yaşatabilir ki? Peki, hakkında
sorun olmayan ve sorgulamadığın hayat yaşanmaya değer mi be kardeş? Sorun yoksa,
var olduğunu nasıl iddia edebilirsin ki? Ölüler sormazlar ve sorgulamazlar
sadece. Sorular uyandırır ve diriltir insanı kardeş. Aldanmaktan,
aldatılmaktan, uyutulmaktan, uyuşturulmaktan korur. Her söylenene inanmaktan,
her gösterilene aldanmaktan korur. Kendi silahınla vurulmaktan korur. Başka
hayatların kurbanı olmaktan korur. Başkalarının aklıyla yaşamaktan korur. Ortak,
kuşatıcı olgularla ve değerlerle sömürülmekten korur. Sorularında ve
sorgularında sınırda tanımamalısın. Herkesi, her şeyi, her olguyu, her olayı
sorgulamalısın. Acımasızca sigaya çekmelisin herkesi, her mekanizmayı ve dahi
her şeyi. Yanlış, yalan olanı reddetmeyi bilmelisin. Aklını kiraya vermemelisin
ve aklına alay ettirmemelisin. Çünkü sen kimsenin umurunda değilsin yaşarken. Kimse
de senin umurunda olmamalı sorarken ve sorgularken. Şu olgu şöyle değilde böyle
olaylaşabilir miydi acaba ve böyle olaylaşınca ne olurdu, öyle olaylaştığında
ne oldu diye sorsana. Şu adam kim diye sorsana. Kim olursa olsun o adam,
sorsana. Ne yapıyor, nasıl yapıyor, niçin yapıyor, ne yapmalı diye sorsana. Şu
şey niye şöyle değilde böyle oluyor diye sorsana. Kulağıma üfürülen şey ya
yanlışsa yahut ya doğruysa ve her iki olasılıkta ben ne yapmalıyım diye
sorsana. Şu kurt kuzu, o kuzu kurt olabilir mi ve kendini bana yanlış gösteriyor
olabilir mi diye sorsana. Gördüklerim gerçek mi yoksa yalan mı diye sorsana. Şu
adam yalan mı yoksa doğru mu söylüyor diye sorsana. O adam kim olursa olsun
sorsana bunu. Bugün ortaya çıkan hareketi çözümlerken geçmişte ortaya konulmuş
hareketi göz önüne getirerek acaba aralarında paradoks bulunuyor mu diye
sorsana. Şu harada ki atlar niye var, bana hizmet için değil mi, öyleyse bana
hizmet mi ediyorlar yoksa ben mi onlara hizmet ediyorum diye sorsana. Yaşadığım
hayat hak ettiğim hayat mı yoksa zımnen bana dikte edilen hayat mı diye
sorsana. Ben niye böyleyim, hep böyle mi kalacam, değişebilir miyim, değişmek
ne demektir, değişmek için ne yapabilirim diye sorsana. Ben köle olmak için mi
yoksa insanca yaşamak ve varolmak için mi doğdum öyleyse niye zincirlendim
benzerlerimce diye sorsana. Bu dünya neresi ve kimin diye sorsana. Dünyanın
lanet düzenine eyvallah mı etmeliyim yoksa değiştirmek için ne yapmam
gerekiyorsa yapmalı mıyım diye sorsana. Kapitalist pezevenklere ve onların
işbirlikçilerine boyun mu eğmeliyim yoksa onlarla insanlık onuruna layık olarak
kavga mı etmeliyim diye sorsana. Ve sorsana daha onlarca, yüzlerce, binlerce,
milyonlarca soruyu ve sorarak dirilip, sorgulayarak dirensene kardeş! Kısa
ömründe kulların kulu ve kölesi olarak yaşamaya değer mi be kardeş, insanca ve
onurluca yaşamak ve kendine özgü özgün bir yeni hayat kurmak varken? Ahhh be
kardeş!
ÇÜRÜYÜŞ...29...
Özgür DENİZ - 14.03.2020
Tarih: 14.03.2020
Okunma: 523
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.