ARINMA VAKTİ...

Özgür DENİZ - 03.04.2020

İçi temiz olmayanın dışı temiz olabilir mi? İçinde nizam kuramayan bir birey, dışında nizam kurabilir mi? Geçelim! Böylesi bir saklanmayı, sığınmayı, kaçışı arınma fırsatına tedvir eyleyebilir miyiz acaba? Birazcık akletme imkanı sunar mı hücrelere mahkum olmak? Nihayetinde dünya denilen devasa evde küçücük evlerimiz adeta birer hücreye döndü. Zerre misali bir virüs hayatımızı cehenneme, evlerimizi zindana, bizleri birer zavallı tutsağa tedvir eyledi, karşısında bir hiç olduk, gerçek açlığa mahkûm olmalarına ya direkt ya da endirekt şekilde tavassut olduğumuz açlara nazaran asıl açın kendimiz olduğunu farkettik ve yağmalamadık hiçbir şey bırakmadık, hülasa; adeta aciz, zavallı, acınası bir duruma düştük. Kimlik, servet, makam, kudret tanımadı, önüne geleni vurdu. Maddeyi tabir caizse anlamsızlaştırdı, boşa çıkardı. Adeta kıyameti yaşıyor gibiyiz, sokaklar, şehirler hayalet bir görünüme büründü. Geçelim! Hani emrolunduğumuz gibi dosdoğru olabilmek, ruhlarımızı ve tüm gövdemizi kötülüklerden geri çekebilmek adına neler yapabiliriz üzerine kafa yorabilir miyiz, inzivaya çekilmeye zorunlu olduğumuz şu günlerde? Misal; ilk evvelde insan olduğumuzu tahattur eylemekte, sonra vicdanımızı yeniden canlandırmakta, nihayet merhametli ve adaletli olmakta, ahlakı kuşanmakta, müfteri olmaktan ve haset etmekten korkmakta, her türlü kötülükten el çekmekte, rızka tasallut etmekten hazer etmekte, kul ve yetim hakkı yememekte, sürekli zannetmemekte, zulmetmemekte, sömürme hırslarımızı budamakta ve yok etmekte, rüşvet almamakta, torpil yapmamakta, mazluma el uzatmakta, düşeni kaldırmakta, uyarma vazifemizi bihakkın ifa etmekte, faizden ve tefecilikten kurtulmaya azmetmekte, doğayı rant uğruna tahrip etmemekte, hayvanların doğasını ve yuvasını bozmamakta, kaynakları yağmalamamakta ve komprador pezevenklere peşkeş çekmemekte, uhuvveti perçinlemekte, hakikati haykırmakta, güçlüye kuzu güçsüze aslan kesilmemekte, çaldığımız ve metazori gasp ettiğimiz mülkü sahibine tevdi etmekte, ruy-i zeminde ki yoksulluğu ve açlığı bitirmeye and içmekte, tefrikaya nihayet vermekte, güzel dille konuşmakta, hiçbir insançocuğu hakkında kötü düşünmemekte kendimizi zorlayıp, temize çıkarıp, arınıp ve çıkış vakti geldiğinde toplum içine bu şekilde çıkmakta inat ve ısrar edebilir miyiz? Bilakis hala insan olamamışız, ıslah olmamışız ve yeni felaketlere davetiye çıkarıyoruz demektir. Zira insançocukları olarak çok kirlendik, temiz değiliz, kendi kendimizi avutmamıza lüzum yoktur, maalesef kirlendik, kirliyiz, arınmadan arındıramayız, temizlenmeden temizleyemeyiz, kurtulmadan kurtaramayız. Ruhlarımızı temizlemeden semaya açılan ellerimizin hiçbir faydası olmayacaktır. Suçlarımızı ve günahlarımızı itiraf edebilirsek, suçlardan ve günahlardan imtina edebiliriz ancak. Tamamen insan bazlı konuşuyorum, yani din içi din dışı olarak algılamayın. Zira artık biliyorsunuz ki, önce insan ve insanlık diyorum, insan olamayanın bir şey olabileceğine inanmıyorum, bu sebeple de münhasıran insan odaklı hareket ediyorum, gerek sözlerimde gerekse eylemlerimde. Nihayetinde kul hakkı yemekten hazer etmek ne kadar din içi bir yasa olarak görülse de, din dışında olan birisi içinde cari bir yasadır zannımca. Çünkü insan için bir mikrop mahiyetindedir ve böylesi bir pisliği yapan her kim olursa olsun telin edilir, ister din dairesi içerisinde olsun, isterse din dairesi dışında kalsın farketmez. Binaenaleyh nesnel temelde ve insani bazlı olarak söylüyorum söyleyeceklerimi, ki hedef kitle olarak dışarı da kalan bulunmasın. Biz insançocukları ruhlarımızı yıkamalıyız önce. Hep bedensel temizlikten dem vuruyoruz ama ruhsal temizlikten pekte söz edenimiz yok sanki. Oysa kirlenen ruhlarımız gövdelerimizi de kirletti ve tüm virüslere karşı tesirsiz, savunmasız bıraktı bizi. İnsançocuklarına evleri hücre oldu. Bir virüs, hissettirmeden sızdı ve konforlu hayatlarımızı, her türlü zevklerimizi zehirledi, alt üst etti. Resmen bir heyula gibi çöktü dünyamıza ve yaşamlarımızın insicamını tarumar eyledi. Tabir caizse insanlık inzivaya mahkum oldu. Ölüm korkusu böyle bir şey. Ama gerçekten korktuğumuzu sanmıyorum, münhasıran dünyalıklarımızı kaybettiğimiz, kaybedeceğimiz ve maddi kayıplar yaşayacağımızın korkusudur bizi kuşatan. Ama ne ediyorsak kendi ellerimizle, kendi kendimize ediyoruz. Kimsenin bize bir şey ettiği yok. Ne ekiyorsak onu biçiyoruz. Şekvacı olmak sahtekârlıktan başka hiçbir anlam ifade etmiyor. Şeytanlaşmış ve insan görünümüyle tecessüm etmiş bir virüsün, böyle bir virüsü üretip insanlık toprağına atmış olması, o virüsü, başımıza, bizim yaptığımız kötülüklerin davet etmiş olması gerçeğini değiştirmez. Birazcık akledelim ama derinlemesine akledelim ve artık vakit arınma vakti diyelim!

 

BİR SÖZ

 

‘’’’Beyaz adam, annesi toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir. Beyaz adamın kurduğu kentlerde huzur ve barış yoktur. Bu kentlerde, bir çiçeğin taç yapraklarını açarken çıkardığı tatlı sesler ve bir kelebeğin kanat çırpınışları duyulamaz. Beyaz adam, paranın yenmeyen bir şey olduğunu, son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde anlayacak...’’’’

 

Kızılderili Şefi

Tarih: 03.04.2020 Okunma: 475

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?