Aç be, damarları tıkanmış ve nefes alamayan beynini ve düşün
ey insan denilen varlık! Nereye gönderdiysen o akıl denilen şeyi, çağır gelsin
geri ve bir zihniyet devrimi gerçekleştir küçük dünyanda, sonra da çık insanlık
meydanına ve bir özgürlük anıtı gibi yüksel, yüksel, yüksel, haykır ve boşalt
içinde ne varsa. Neyi niye anlamıyorsun Allah aşkına? Değişmeden
değiştiremeyeceksin bilmiyor musun? İstemeden (((istemek var, istemek var)))
alamayacaksın anlamıyor musun? Kaderin kendi ellerinde neyini anlamıyorsun? Ve
artık tek başına da kalsan varolabileceğini anla, çünkü varolman için muhtaç
değilsin başkalarına, her şey kendi ellerinde ve varolmak zorunda da değilsin
başkaları uğruna. Geçelim! Ben bir insanım kardeş, ne kulum, ne köleyim, lütfen
anla bunu, o kalın kafana sok! Doğru mu bu? Gözlemlediğim, hissettiğim,
algıladığım ve anladığım kadarıyla doğru. Fiziğim var ve fiziğim derununda
saklı bir metafiziğim var ve muayyen bir fiziğe malik maddi bir dünyada
yaşıyorum, üzerine ayak basıyorum ve çökmüyor yani reel, somut, katı, sert bir
mahiyete haiz ve hayatımı tüm boyutlarıyla onun üzerinde idame ettiriyorum.
Dünya denilen devasa bir mülk üzerinde miyim? Bu mülk bana tevdi edilmiş mi? Bu
mülkün sahibi miyim yani küçücük bir cüzü olduğum insanlık ailesi bağlamında
söylüyorum? Yani bu mülk birkaç tane komprador pezevengin mülkü değil, sadece
bizler onların olduğunu sanıyoruz, onlar bizden bir şekilde çaldıkları için, ki
bu çalmaya bizler tavassut ettik maalesef. Bunun yanında büyük ve üstün
yetilerle mücehhez miyim? Çalışmam, mücadele vermem, hakkımı yedirmemem,
onurumu çiğnetmemem, insanlık onuruna yaraşır bir yaşama kavuşmak için ne
yapmam gerekiyorsa yapmam iktiza ediyor mu? Benim mülkümde hiçbir kimse bana
benim hakkımı sanki hakkım değilmiş gibi veremez. Zaten benim olanı hangi hakla
benim değilmiş gibi bana veriyorsun ve bunu bir de lütufmuş gibi sunuyorsun?
İşte komprador pezevenklerin yaptıkları bundan başka hiçbir şey değildir ve ben
onlardan diğer tanımlamayla dördüncü tür beyinlerden tiksiniyorum, hem bana ait
olanı gasp ettikleri için hem de benim kaderime olmayan akıllarıyla yön
verdikleri için. Mülke konuyorlar, artık mülkün sahipleriymiş gibi bir algı
yaratıyorlar, sonra bunu kabul ettiriyorlar, (((ve elbette bunu yaparken
aldatan ve korkutan diğer iki şebekeyi de kullanıyorlar))) bir kesimi açlığa,
yoksulluğa mahkûm ediyorlar, bu yolla onları mankurtlaştırıyorlar,
sürüleştiriyorlar, köleleştiriyorlar, kullaştırıyorlar, sonra kendilerinden
istimdat umar hale getiriyorlar, en sonunda da her şeyi arzuladıkları gibi
belli bir düzene sokunca istedikleri gibi dem sürüyorlar tüm insanlığa ait olan
mülk üzerinde ve bizler onlara imrenerek, ağzımızın suyunu akıtarak aval aval
bakıyoruz ve bir parça da bize düşer mi diye yaltaklanıyoruz. Bize ait olanın
üstünde, sefil bir şekilde yaşamaya eyvallah ediyoruz. Bize ait olanı geri
almak adına tek bir adım bile atmıyoruz. Onlar tarafından yarınlarımızın ve
büyük kaderimizin şekillendirilmesine eyvallah ediyoruz gönüllü olarak.
İnsanlığımıza veyl olsun! Oysa her bir insançocuğu, kendinde varolan yetileri
istimal ederek bu dünya üzerinde varoluşunu gerçekleştirebilir, kendi ayakları
üzerinde durup kendi kavgasını verebilir ve kendisini sonsuz tutsaklığa mahkûm
eden melun düzeni yerle yeksan eyleyebilir. Geçelim! Aklımı ipoteğe vermemem,
onun özgürlüğünü canım pahasına müdafaa etmem ve hiçbir benzerimin (((bu
benzerim her kim yahut her ne olursa olsun farketmez))) cebine koymamam
gerekiyor mu? Elhak hepsi doğrudur ve hiçbirisine olumsuz yanıt veremeyiz.
Hiçbir şey yapma, olguları doğru okuyup doğru anlama, olaylara onurlu bir tepki
verme, dünyada vuku bulan haksızlıklara isyan etme, insan onuruna yaraşır bir
yaşam nasıl olur sorma ve elde etmek uğruna savaşım verme, sonra da her şeyi
Allah’a hamlet ve üstüne bir de Allah’tan istimdat bekle. Allah, Muhammed,
Kur’an ve Büyük İnsanlık aşkına bu nasıl bir mantıktır? Mezkûr izahat
düzleminde yeniden düşünsene lütfen; bu dünya kimin? Bu mülk kimin? Şimdi sen
bu dünyayı güçlülere bırakıver, bu mülkü güçlüler inhisarlarına alsınlar, sonra
o güçlülere hiçbir şey olmasın, ne olursa ezilenlere olsun (((yıkılan ev onun
olsun, ölen insan ondan olsun, emeği gasp edilen o olsun, her türlü zorlukla
yaşamak zorunda kalan o olsun, çocuğu okuyamayan ve iş bulamayan, arkası
olmadığı için suçsuzken suçlu görülüp acılara gark edilen o olsun))) ve çık her
şey Allah’tandır de, tabir caizse başına gelen her türlü kötülükten Allah’ı
sorumlu tut ve Allah’ım bize yardım et de. Bu ne kadar akılla ilişikli bir
çıkarımdır Allah aşkına? Ya bu dünya ve bu mülk senin, senin ve bu dünyada ne
varsa senin için. Bunu bil bir defa ilk önce. Bilmiyorsan git öğren. Fiziki,
anlaşılabilir, görülebilir, dokunulabilir bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu dünyanın
tek bir öznesi var; insan yani sen. Şimdi sen öylece otur, hiçbir şey yapma,
yaptıklarını da yanlış yap, sonrada da istimdat um, umduğun gelmeyince de;
Allah yardım etmeyince biz ne yapalım de. Bre ahmak, Allah sana akıl verdi mi,
ihtiyar verdi mi, irade verdi mi? Söylesene verdi mi? Birilerinin bu mülkü
inhisarlarına geçirip, istedikleri gibi tasarrufta bulunmalarına hiçbir şey
deme, sonra da açlığı, yoksulluğu, ezilmeyi, felaketlere maruz kalmayı Allah’a
hamlet. Hani nerde adalet? Allah’ın adaletinin böyle mi olduğunu sanıyorsun?
Önce adaletin ne olduğunu öğren (((ki, adalet, insan haysiyetine saygının ta
kendisidir))), sonra gerçekten adil ol, ondan sonrada adalet uğruna canın
pahasına onurlu kavganı vermekten imtina etme ve sana ait olan ama çalınan her
şeyi geri al. Bilakis sefilane, pespaye, müptezel bir şekilde zevzeklik edip
durma ve çokbilmişçesine ahkâm kesme aptalca. Önce insan ol, sonra insanlığının
gereğini yap. İşte böylece gerçekten insan olacak ve insanlık onuruna yaraşır
yaşama kavuşacaksın!
ALLAH-İNSAN-MÜLKİYET...
Özgür DENİZ - 14.04.2020
Tarih: 14.04.2020
Okunma: 382
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.