Ezeli ve ebedi bir uyarıdır bu. Geçelim! Devleti (((ki, olgu
olarak mücerret bir şey olsa da, politika üstü uygulayıcıları, derin etki
elemanlarını ve üst aklı, kendisinin yerine koyarak söylüyoruz))) ve
politikacıları ((( kendilerine emredilenleri emredicileri, gündelik hayatı
tanzim edicileri, kanun yapıp uygulayıcıları, kadere tesir edicileri, köle
oldukları halde köleci telakki ile hareket edicileri))) açıkça, net bir
şekilde, aleni ve kati olarak uyarıyorum; ALLAH’tan (((inancınıza göre nasıl
tanımlama yaparsınız yahut neyi böyle görürsünüz orasını bilemem insançocukları)))
daha güçlü değilsiniz ve görünmez de değilsiniz. Ve yine mutlak ve muhakkak
hakikat temelinde kati surette ifade ediyorum ki; “mazlum-mustazaf (((tahkir ve
tezyif edilmiş, gadre uğramış, zulme maruz kalmış, ezilmiş, sömürülmüş,
acılardan acılara sürgün kılınmış, suçsuz iken suçlu sayılarak yaşama sevinci
zehirlenmiş, çaresizliğe mahkûm edilmiş, kolu kanadı kırılmış))) insan ile
Allah arasında perde yoktur.” Direkt olarak iletişim vardır yani talep doğrudan
ulaşır. Bunun ne demek olduğunu ve buradaki vahameti algılamak ve anlamak
zorundasınız, algılayamıyor ve anlayamıyorsanız, insanım ya da kuvvet benim diye
ortalıkta gezinmeyin zaten ve neticelerine de katlanmak zorundasınız, isteseniz
de istemeseniz de. Zira kimsenin ve hiçbir şeyin algılamama, anlamama lüksü
yoktur. Ettiğini bulduğunda da ağlamaya hakkı yoktur. Ki, elbette eden
bulacaktır (((Men Dakka Dukka))). Devletin yaptıklarıyla, liderlerinizin söyledikleriyle
hareket etmeyin, günaha girmeyin, kimseyi itham edip, kimseye iftira atmayın.
Devlet kendini koruma refleksiyle, liderlerinizde çıkarları mucibince hareket
ederler. Onlar günah işliyorlar diye sizin de o günahlara ortak olmak gibi bir
sorumluluğunuz yoktur. Öyle bir şey yaptığınız takdirde sonuçlarına
katlanırsınız, sonra da ağlamayın. Çünkü Yüce Adalet şaşmaz, şaşmamıştır,
şaşmayacaktır. Amma velakin, uyulur uyulmaz orasına müdahil olmamız kabil-i
mümkün değildir fakat uyarmak insani ve kutsal vazifemizdir. Her söz, her
hareket amansız ve fasılasız bir murakabeye tabi olmalıdır. Nedamet gözyaşları
ve mürai çırpınışlar fayda etmedi, etmez ve etmeyecektir. Öngörüsüz olanların,
hissetmeyenlerin, akletmeyenlerin ve umarsızca davrananların sonu berbat
olmuştur, olur ve olacaktır. Herkes, her şey kaderini kendisi çizecektir; aklı,
ihtiyarı, iradesi, kararları ve seçimleri tavassutu ile! Son söz; neyle
karşılaşıyorsanız, kendi ellerinizle ettikleriniz sebebiyledir! Tabi idrak edecek
zekâya malikseniz. Gerisi angaryadır, lafı-ı güzaftır.
APAÇIK UYARI...
Özgür DENİZ - 19.04.2020
Tarih: 19.04.2020
Okunma: 362
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.