GARİP ŞEYLER...

Özgür DENİZ - 28.04.2020

İnsanlığa bakıyorum Tanrı yok diye haykırıyor, Tanrı’nın düzeninden eser yok. Yörüngesini, rotasını, haritasını, pusulasını kaybetmiş, sersemleşmiş, andavallaşmış bir insanlıkla karşı karşıyayız. Nerden geldiğini, nerde duracağını, nereye gittiğini, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen bir hal içinde insanlık. Pespaye bir kıyl ü k’âl içinde insanlık. Boş bir hayal, kuru bir yal peşinde insanlık. Garip bir karanlığın göğsünde can çekişiyoruz. Tabiata ve kendime bakıyorum Tanrı var diye haykırıyor, her yerde, tenin ve tinin her zerresinde Tanrı’nın emsalsiz, ihtişamlı, görkemli düzeni var. Yerli yerinde olmayan hiçbir şey yok. Ki, tabiat ve kendisi bile insanlığın elinde can çekişiyor. Bu insançocuğu niye böyle anlamıyorum. Gerçekten bir acayip olmuş insan. Yaşadığının, yaşaması gerektiği şey olduğunu sanıyor. Bir şey arıyormuş gibi ama bulamıyor aradığını ama aramıyor, arıyormuş gibi sanıyor kendisini. Yani çözemiyorsunuz, anlayamıyorsunuz olan ne, neler oluyor burada? Anlıyorsunuz da anlamıyorsunuz! Hani hep böyle söylerler ya, o yüzden söylenen böyle oluyor, yoksa anlamıyorum diyen de zaten anlamadıkları gibi olduğu için anlayamamaktadır. Aşikâr olan bir şeyi de anlamıyorsak zaten, anladığımız bir kendimizin bile farkında değilizdir ya da anladığımız bir kendimiz bile yoktur. İflah etmeyen bir boşluğa düşülmüş gibi. Sanki göklerden düşmüşüz ve düşüşteyiz hala yeryüzüne, ordan oraya savrulup duruyoruz hazan yaprağı gibi. Ne düşebiliyoruz, ne de durabiliyoruz durmamız gereken yerde, bırakılıvermişiz yerin karanlık dehlizlerine doğru son sürat düşüyoruz gibiyiz. Ne düşünüyoruz, ne ne yaptığımızı biliyoruz, ne de bastığımız yer sağlam. Heyet-i âleme bakıp seyreyleyemiyoruz hikmetleri, kovamıyoruz dildardan gafletleri, atamıyoruz ruhumuzdan ve gövdemizden ufunetleri. Pislik içindeyiz ama âleme nizâmât vermeye tevessül ederiz. Ne güven kalmış âlemde, ne sevgi, ne muhabbet, ne selam, ne de müebbet dostluklar. Ucub almış başını gidiyor, eden kendine ediyor ama kim biliyor kime ettiğini, niye ettiğini? Başkasının teni acı çeker ama acı çeken tenlerde tinin ölür farkında olmazsın, bela gelince başına donup kalırsın, hiçbir şey yapmadığını sanırsın ama yaptıkların konunca önüne utanırsın, insanlığını öldürmüş olsan da, iraden dışında insan olacağın yerde utanç bulur seni istemediğin halde. Kibrimizden kubura düşmüşüz, bilmeden nerde olduğumuzu dik tutarız başımızı. Sözün özü; dinliymiş gibi gözüken dinsizleriz biz! Beynimizle kabul edermiş gibiyken, kalbimizle inkâr halindeyiz. Tıpkı dilimizle ikrar edip, hareketlerimizle inkâr ettiğimiz gibi. Vesselam!

Tarih: 28.04.2020 Okunma: 502

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?