İnsanlığa bakıyorum Tanrı yok diye haykırıyor, Tanrı’nın
düzeninden eser yok. Yörüngesini, rotasını, haritasını, pusulasını kaybetmiş,
sersemleşmiş, andavallaşmış bir insanlıkla karşı karşıyayız. Nerden geldiğini,
nerde duracağını, nereye gittiğini, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeyen bir
hal içinde insanlık. Pespaye bir kıyl ü k’âl içinde insanlık. Boş bir hayal,
kuru bir yal peşinde insanlık. Garip bir karanlığın göğsünde can çekişiyoruz.
Tabiata ve kendime bakıyorum Tanrı var diye haykırıyor, her yerde, tenin ve
tinin her zerresinde Tanrı’nın emsalsiz, ihtişamlı, görkemli düzeni var. Yerli
yerinde olmayan hiçbir şey yok. Ki, tabiat ve kendisi bile insanlığın elinde
can çekişiyor. Bu insançocuğu niye böyle anlamıyorum. Gerçekten bir acayip
olmuş insan. Yaşadığının, yaşaması gerektiği şey olduğunu sanıyor. Bir şey
arıyormuş gibi ama bulamıyor aradığını ama aramıyor, arıyormuş gibi sanıyor
kendisini. Yani çözemiyorsunuz, anlayamıyorsunuz olan ne, neler oluyor burada?
Anlıyorsunuz da anlamıyorsunuz! Hani hep böyle söylerler ya, o yüzden söylenen
böyle oluyor, yoksa anlamıyorum diyen de zaten anlamadıkları gibi olduğu için
anlayamamaktadır. Aşikâr olan bir şeyi de anlamıyorsak zaten, anladığımız bir
kendimizin bile farkında değilizdir ya da anladığımız bir kendimiz bile yoktur.
İflah etmeyen bir boşluğa düşülmüş gibi. Sanki göklerden düşmüşüz ve düşüşteyiz
hala yeryüzüne, ordan oraya savrulup duruyoruz hazan yaprağı gibi. Ne
düşebiliyoruz, ne de durabiliyoruz durmamız gereken yerde, bırakılıvermişiz
yerin karanlık dehlizlerine doğru son sürat düşüyoruz gibiyiz. Ne düşünüyoruz,
ne ne yaptığımızı biliyoruz, ne de bastığımız yer sağlam. Heyet-i âleme bakıp
seyreyleyemiyoruz hikmetleri, kovamıyoruz dildardan gafletleri, atamıyoruz
ruhumuzdan ve gövdemizden ufunetleri. Pislik içindeyiz ama âleme nizâmât
vermeye tevessül ederiz. Ne güven kalmış âlemde, ne sevgi, ne muhabbet, ne
selam, ne de müebbet dostluklar. Ucub almış başını gidiyor, eden kendine ediyor
ama kim biliyor kime ettiğini, niye ettiğini? Başkasının teni acı çeker ama acı
çeken tenlerde tinin ölür farkında olmazsın, bela gelince başına donup
kalırsın, hiçbir şey yapmadığını sanırsın ama yaptıkların konunca önüne
utanırsın, insanlığını öldürmüş olsan da, iraden dışında insan olacağın yerde
utanç bulur seni istemediğin halde. Kibrimizden kubura düşmüşüz, bilmeden nerde
olduğumuzu dik tutarız başımızı. Sözün özü; dinliymiş gibi gözüken dinsizleriz
biz! Beynimizle kabul edermiş gibiyken, kalbimizle inkâr halindeyiz. Tıpkı dilimizle
ikrar edip, hareketlerimizle inkâr ettiğimiz gibi. Vesselam!
GARİP ŞEYLER...
Özgür DENİZ - 28.04.2020
Tarih: 28.04.2020
Okunma: 502
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.