NASIL GİRDİĞİMİZ DEĞİL, NASIL ÇIKACAĞIMIZDIR ÖNEMLİ OLAN...

Özgür DENİZ - 04.05.2020

En geri planda, sezdirmeden, hissettirmeden, sorgulatmadan zımnen dikte edilen bir hayatın kıskacında kanadı kırılmış bir kuş gibi çaresizce çırpınıyoruz ya da ıpıssız bir yolda gazı bitmiş bir arabada derin bir endişeyle ve sessiz bir korkuyla beklemek zorunda kalan insan gibi donup kalmış haldeyiz. Birileri bir şeyler yapmak istiyor kuşkusuz ve bu müphem gibi de durmuyor ama hissedebildiğimiz ve sorgulamaya cesaret edebildiğimiz kadarıyla. İnsan ürünü olan hiçbir şey çaresi bulunmadan piyasaya çıkmaz. Çaresi ne zaman ortaya çıkar; istenilen şey büyük oranda tahakkuk ettiği zaman yani ortam altın vuruşa uygun hale geldiği zaman. Neyse mevzumuz bu değil, münhasıran, herkesin bir şeyler söylediği dünyada bizde bir şey söyleyelim istedik. Ama herkes bir şeyleri, her şeyi içinden çıkılmaz bir hale sokmak için söylerken, biz içinden çıkılmayan hale bir soluk borusu açmak için söylüyoruz o bir şeyleri. Tabi hakikattir diyerek değil, naçizane bir öngörü niyetiyle, çünkü bazı şeylerde hakikati bilemeyiz ve bilmekte tehlikelidir. Öyleyse geçelim! Bunalıyoruz, dağlıyoruz, tükeniyoruz, istemediğimiz bir biçime girmek zorunda kalıyoruz, şu kısacık fani ömrümüzde. Çıktığımız ve arada bir girdiğimiz evlerimize çıkmamak üzere geri giriyoruz ve öyle görünüyor ki artık az çıkıp çok gireceğiz. Otelmiş gibi yaşadığımız evlerimiz artık yeniden asli işlevine dönüyor ve evlerimizle bağımızı yeniden kuruyoruz sanki. Belki kimsenin haberi olmadığı bir yerde sıkışmışlığın çaresizliğini yaşıyor olacağız orada ve isyanlar tebeyyün edecek deruni âlemimizde; belki yeni keşiflerin ve yeni bir hayat tarzını doğurmanın laboratuvarı olacak evlerimiz; belki düşünmeyi keşfedeceğiz ve sorularımız çoğalacak, sorgulamaya başlayacağız her şeyi yeniden; belki güçsüz olarak dönmek zorunda kaldığımız evlerimiz güçlü olarak yeniden çıkmanın kuvvet merkezleri olacak; belki de akıntıdan kurtulup durulmanın, arınmanın, değişmenin yeri olacak ve çıkarken her şeyi değiştirmek üzere and içip öyle çıkacağız büyük evimiz olan meydanlara. Gerçek değerlerimizle yeniden buluşmaya vesile olacak belki de ve çıkarken piyasa değerleriyle mücadele etmeye and içerek çıkacağız, çendan içimizdeki kompradoru sorgulamaya, onunla kavga vermeye ve onu yenmeye vesile olacak belki de ve çıktığımızda dışımızdaki kompradorlarla amansız bir kavgaya tutuşacağız. Ruh gibi girip çıktığımız, handiyse duygusal hiçbir bağımızın kalmadığı evlerimizle yeniden ruhsal boyuttan bir duygudaşlık kuracağız büyük olasılıkla. Kalabalığın gürültüsünden, yalnızlığın sakin limanına sığınacağız ve kendimizi dinlemeye zamanımız olacak. Dünyanın ve içindekilerin ne kadar boş ve anlamsız olduğunu, asıl anlamın ve değerin kendimizde bulunduğunu fark edeceğiz, büyük gelgitler yaşayacağız, büyük fırtınalar kopacak küçük dünyamızda ve gemiyi limana nasıl yanaştıracağız onu düşüneceğiz.  İnsanın bitmeyen trajik dramıdır önce kendisiyle, sonrada dışarısıyla savaşımı. Çünkü her insan, anlamaya başladığı andan itibaren insanca varolmanın ve yaşamanın kavgasına tutuşur ve bunun için yeni çarelere başvurur, yeni yollar arar durur. Elbette büyük bedelleri vardır, büyük hayallerin ve ideallerin. Ama bir aşamadan sonra artık göz hiçbir şeyi görmez, gövde hiçbir bedeli ödemekten imtina etmez, zira başka yol kalmamıştır. Çünkü onurlu bir yaşam, bedelleri ödenmeden kendisini sunmaz insana. Evlere, arka planda, farkında olmasakta, tercihte bulunmak, seçim yapmak üzere giriyoruz, çıkarken kaderimizin nasıl olacağına karar vererek çıkıyor olacağız kuvvetle muhtemel. Bilakis dönüşün hiçbir anlamı olmayacaktır, aynı şekilde çıkacaksak. Zaten mühim olanda nasıl girildiği değil nasıl çıkılacağıdır. Çünkü evler değişmeden ve bizleri değiştirmeden, ne biz değişebiliriz ne de dünyayı değiştirebilecek güce erişebiliriz. Birgün bu hayat bittiğinde, bu can bu gövdeyi terk etme sinyali verdiğinde, inanın ki, bu dünyanın ve içindekilerin ne kadar da boş, saçma, anlamsız olduğunu ve mühim olanın insanlık onuruna yaraşır bir şekilde yaşamak olduğunu çok iyi anlayacağız, umarım ki o gün gelmeden anlarız, zira karanlıktan aydınlığa çıkış burada gizli. Girişin acıyla, ıstırapla, çaresizlikle oldu, çıkışın muhteşem olsun ey insançocuğu!

Tarih: 04.05.2020 Okunma: 534

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?