En geri planda, sezdirmeden, hissettirmeden, sorgulatmadan
zımnen dikte edilen bir hayatın kıskacında kanadı kırılmış bir kuş gibi çaresizce
çırpınıyoruz ya da ıpıssız bir yolda gazı bitmiş bir arabada derin bir
endişeyle ve sessiz bir korkuyla beklemek zorunda kalan insan gibi donup kalmış
haldeyiz. Birileri bir şeyler yapmak istiyor kuşkusuz ve bu müphem gibi de
durmuyor ama hissedebildiğimiz ve sorgulamaya cesaret edebildiğimiz kadarıyla.
İnsan ürünü olan hiçbir şey çaresi bulunmadan piyasaya çıkmaz. Çaresi ne zaman ortaya
çıkar; istenilen şey büyük oranda tahakkuk ettiği zaman yani ortam altın vuruşa
uygun hale geldiği zaman. Neyse mevzumuz bu değil, münhasıran, herkesin bir
şeyler söylediği dünyada bizde bir şey söyleyelim istedik. Ama herkes bir
şeyleri, her şeyi içinden çıkılmaz bir hale sokmak için söylerken, biz içinden
çıkılmayan hale bir soluk borusu açmak için söylüyoruz o bir şeyleri. Tabi
hakikattir diyerek değil, naçizane bir öngörü niyetiyle, çünkü bazı şeylerde
hakikati bilemeyiz ve bilmekte tehlikelidir. Öyleyse geçelim! Bunalıyoruz,
dağlıyoruz, tükeniyoruz, istemediğimiz bir biçime girmek zorunda kalıyoruz, şu
kısacık fani ömrümüzde. Çıktığımız ve arada bir girdiğimiz evlerimize çıkmamak
üzere geri giriyoruz ve öyle görünüyor ki artık az çıkıp çok gireceğiz. Otelmiş
gibi yaşadığımız evlerimiz artık yeniden asli işlevine dönüyor ve evlerimizle
bağımızı yeniden kuruyoruz sanki. Belki kimsenin haberi olmadığı bir yerde
sıkışmışlığın çaresizliğini yaşıyor olacağız orada ve isyanlar tebeyyün edecek
deruni âlemimizde; belki yeni keşiflerin ve yeni bir hayat tarzını doğurmanın laboratuvarı
olacak evlerimiz; belki düşünmeyi keşfedeceğiz ve sorularımız çoğalacak,
sorgulamaya başlayacağız her şeyi yeniden; belki güçsüz olarak dönmek zorunda
kaldığımız evlerimiz güçlü olarak yeniden çıkmanın kuvvet merkezleri olacak;
belki de akıntıdan kurtulup durulmanın, arınmanın, değişmenin yeri olacak ve
çıkarken her şeyi değiştirmek üzere and içip öyle çıkacağız büyük evimiz olan
meydanlara. Gerçek değerlerimizle yeniden buluşmaya vesile olacak belki de ve
çıkarken piyasa değerleriyle mücadele etmeye and içerek çıkacağız, çendan
içimizdeki kompradoru sorgulamaya, onunla kavga vermeye ve onu yenmeye vesile
olacak belki de ve çıktığımızda dışımızdaki kompradorlarla amansız bir kavgaya tutuşacağız.
Ruh gibi girip çıktığımız, handiyse duygusal hiçbir bağımızın kalmadığı
evlerimizle yeniden ruhsal boyuttan bir duygudaşlık kuracağız büyük olasılıkla.
Kalabalığın gürültüsünden, yalnızlığın sakin limanına sığınacağız ve kendimizi
dinlemeye zamanımız olacak. Dünyanın ve içindekilerin ne kadar boş ve anlamsız
olduğunu, asıl anlamın ve değerin kendimizde bulunduğunu fark edeceğiz, büyük
gelgitler yaşayacağız, büyük fırtınalar kopacak küçük dünyamızda ve gemiyi
limana nasıl yanaştıracağız onu düşüneceğiz. İnsanın bitmeyen trajik dramıdır önce
kendisiyle, sonrada dışarısıyla savaşımı. Çünkü her insan, anlamaya başladığı
andan itibaren insanca varolmanın ve yaşamanın kavgasına tutuşur ve bunun için
yeni çarelere başvurur, yeni yollar arar durur. Elbette büyük bedelleri vardır,
büyük hayallerin ve ideallerin. Ama bir aşamadan sonra artık göz hiçbir şeyi
görmez, gövde hiçbir bedeli ödemekten imtina etmez, zira başka yol kalmamıştır.
Çünkü onurlu bir yaşam, bedelleri ödenmeden kendisini sunmaz insana. Evlere, arka
planda, farkında olmasakta, tercihte bulunmak, seçim yapmak üzere giriyoruz,
çıkarken kaderimizin nasıl olacağına karar vererek çıkıyor olacağız kuvvetle
muhtemel. Bilakis dönüşün hiçbir anlamı olmayacaktır, aynı şekilde çıkacaksak.
Zaten mühim olanda nasıl girildiği değil nasıl çıkılacağıdır. Çünkü evler
değişmeden ve bizleri değiştirmeden, ne biz değişebiliriz ne de dünyayı değiştirebilecek
güce erişebiliriz. Birgün bu hayat bittiğinde, bu can bu gövdeyi terk etme
sinyali verdiğinde, inanın ki, bu dünyanın ve içindekilerin ne kadar da boş,
saçma, anlamsız olduğunu ve mühim olanın insanlık onuruna yaraşır bir şekilde
yaşamak olduğunu çok iyi anlayacağız, umarım ki o gün gelmeden anlarız, zira
karanlıktan aydınlığa çıkış burada gizli. Girişin acıyla, ıstırapla,
çaresizlikle oldu, çıkışın muhteşem olsun ey insançocuğu!
NASIL GİRDİĞİMİZ DEĞİL, NASIL ÇIKACAĞIMIZDIR ÖNEMLİ OLAN...
Özgür DENİZ - 04.05.2020
Tarih: 04.05.2020
Okunma: 534
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.