İSRAF...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

Biz bu dünyaya niye geldik? Ne yapmak için geldik? Gerçekten hiç mi akletmiyoruz? Artık bıraktık mı düşünmeyi, duygulanmayı? Otlamaya mı geldik yeryüzü otlağına, sığır gibi, öküz gibi yemeye mi geldik? Güdülmeye mi geldik koyun gibi? Dünyayı yutmaya mı geldik? Yutabilir misin dünyayı? Şöyle kendi halimize kalıp, bir köşeye oturup, hiç düşünüyor muyuz ne yapıyoruz biz diye? Gerçekten biz ne yapıyoruz? Aklımızı kim aldı da düşünemez olduk? Yoksa suçlarımız bizi şaşırttı mı? Öyle ya, işlediğin günahlardan ötürü Allah öyle bir şaşırtır ki feleğini şaşırsın, yıldızları saydırırlar insana. Böyle olmasaydı, mülk peşinde koşmaz, sadece kendi midemizi düşünmez, her düdüğe göre yönümüzü bulmazdık. Kimiz biz ya? Sefalet, zillet, miskinlik içerisinde yaşayıp gidiyoruz. Fasılasız yiyoruz. Yemeyenler ölmüş gözlerimizde. Yemeği her zaman bulacağımızı ama mideyi bir kaybedersek bir daha bulamayacağımızı bilmiyoruz. Hem yemekte hem de o yemeği indirdiğimiz yerde israf ettiğimizin farkında bile değiliz. Yeter ki mideyi lebalep dolduralım. Her şeyi biz alalım, biz yiyelim, biz giyelim, biz gülelim, biz gezelim istiyoruz. İnsanlığın sorunları bizi zerre ilgilendirmiyor. Neydik, ne olduk be? Kimlerdik biz, kimlerin evlatlarıydık, nereden gelmiştik, ne olmuştuk, nereye gidiyorduk düşünüyor muyuz? Kafa mı var ki düşünecez? Kalp mi kaldı ki duygularımız olacak? Yazıklar olsun. Açlık bizde, ölüm bizde, kardeşkanı bizim elimizde, katliam bizde, köle bizde. Nasıl oldu da böyle oldu? Diller hakikati söylemeye lâl, kalem yazmaya mürekkep bulamaz. Her şeye alışmışız, her şeyi sineye çekmişiz. Söylediğinde suçlusun. Bir tarafta sus diyen putlar, köleler, bir tarafta dosdoğru olmayı buyuran Allah. Hangisi olacaz, neye uyacaz? Niye hep kaybediyoruz? Niye ölen biziz? Vurulan niye biz oluyoruz? Gerçekten hayâmızı da kaybetmişiz. Sonrada efelenmekte üstümüze yok. Neyimize efeleniyorsak. Hayallerle yaşıyoruz, büyüksün diyeni alkışlıyoruz, her denilene inanıyoruz ama elde var sıfır. Olmayana seviniyoruz, olmayanla övünüyor, olmayanla büyük oluyoruz. Gerçeğe uyanınca da apışıp kalıyoruz. Gerçeği ortaya koyuvereni hainlikle damgalıyoruz. Köleyi Bilal yapan din, nasıl oluyor da bizi köleleştiriyor? Olman gerekeni olmazsan, olmak istemediğini oldururlar. Öyle de oluyor. Neye uyacağını bilmezsen, uyman gerekeni önüne koyarlar ve boynunu eğer itaat edersin. Bir daha da boynunu kaldıramazsın. Zevk-i sefa içerisinde dem sürmeyi, lüks ve konfor içinde yaşamayı, milyonluk arabalara binmeyi, şatolarda oturmayı, yatlarda yüzmeyi insanlık sanıyoruz, mal gibiyiz. Buna rağmen mezellet ve meskenet içerisinde yaşadığımızdan haberimiz bile yok. Çünkü dünyayı içmekten, yemekten sarhoş olmuşuz, kendimizden geçmişiz, kim bilir ne zaman kendimize geliriz, tabi kendimize geldiğimiz de kendimizi kaybetmemişsek. Yemin ediyorum boş yaşıyoruz, çelik çomak oynuyoruz, çoluk çocuk gibiyiz, her şeyden bihaberiz. Ivır zıvır şeylerle, malayani ile iştigal ediyoruz. Çünkü elimiz bırakılmış! Başımıza ne geliyorsa kendi ellerimizle işlediğimiz kötülükler yüzündendir, bu hakikati kabul etmeyecek kadar mal olsakta!
Tarih: 15.06.2020 Okunma: 383

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?