ÇÜRÜYÜŞ...31...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

Maalesef fertler ve toplum olarak hem dürüst değiliz hem de işini namusluca yapmaya çalışanı sevmeyiz, ona karşı gizli bir nefret duyarız. Ki, devlet dahi maalesef kendi bekası uğruna onurluca çalışanı takdir etmekten yana kusurludur. Bu gerçektir, inkarı imkânsızdır, inkar etmek için kallavi yürek gerekir, ki inkar edilse hemen hakikatle çürütülür o temelsiz inkar. Derinlemesine çözümlemeye ise gerek yoktur!!! Zira içinde yaşadığımız toplumun gerçeklerine bigâne değiliz, hiçbir zaman da olmayacağız. Aksi yöne matuf tüm retorikler de anlamsızdır, absürttür ve yalandır. Hiçbir kutsalı olmayan, hiçbir sevdası, ideali ve davası bulunmayan, değer yargılarından mahrum olan tiplerin her devir de köşe başlarını tutuklarını görürüz, hususen monte edilirler bulundukları yerlere, zira bozuk düzenin idamesi icap etmektedir. Kapitalizm yaşamalıdır ve yaşasın Kapitalizm! Namuslu insanlar ise o yerlerin yakınına yaklaştırılmazlar hatta muhtelif tezgâhlarla pasifize edilirler. Böyle bir yerde de, dıştan içe doğru yönelmiş bulunan tazyikatlara karşı ne devlet ne de millet düzeyinde direnç noktası olabilecek tek bir unsur olamaz. Yahut içeriden dışarıya yapılacak haklı hamlelere güç olacak hiçbir unsur bulunamaz. Çünkü herkes kendisine çalışacak olana yer açar, kendisine çalışmayacak ve yanlışa göz yummayacak olanlara kapıları kapatır. Oysa bir insanın en büyük insanlık ödevi; amme menfaatine hizmet etmektir, devlet çıkarını gözetmektir (((devletin mevcudiyetini müzakere etmek ayı bir mevzudur, varolan devlet telakkisi minvalinde söylüyoruz))). Böyle yaşayanı da onore etmektir. Tabi burada ideal devletten bahsediyoruz. İnsanına saygı duyan, insanını yaşatan ve insanlık onuruna layık bir yaşamı behemehâl vatandaşlarına sunan devletten. Hiçbir devletin böyle olmadığını söylemiyoruz ama ideal devletinde böyle olması iktiza ettiğini ifade ediyoruz (((bir devlet olacaksa madem, o devlet böyle olmalıdır çendan))). Misal; son günlerde mütemadiyen gündem de olan bir olay var; şu bilmem ne bacalarının kapatılması olayı ve herkeste hem fikir bu konuda, hem politik yapılar hem de toplum olarak ama maalesef yapılması icap eden şey yapılmamaktadır. Oysa insanların sağlıklı yaşamı her şeyin önündedir. Zira insanları sağlıklı olmayan bir toplumun da, devletinde payidar olması muhaldir. Öyleyse bir gün bile beklenmeden yapılması gereken yapılmalıdır ama sanki umursanmamaktadır, peki niçin beklenmektedir? İnsançocuklarının sağlığı konusunda ki hassasiyetimizde samimi isek, sağlığı hercümerç eden böyle bir şeye eyvallah edilmemelidir ve insanlık namına yapılması gereken behemehâl yapılmalıdır. Emrolunduğu gibi dosdoğru olmalıdır insan denilen şey!

 

İnsançocukları hakikatten ne kadar uzaklaşırlarsa dünya konusunda o kadar avantajlı konuma geçtikleri için, hayat; ya hakikate dair hiçbir bilgisi ve fikri olmayan ya da hakikate dair bilgisi ve fikri olanları ıskat ve pasifize etmeye çabalayan insanlarla lebalep dolmuştur maalesef. Bu da tedricen çürümeye götürmüştür insançocuklarını, toplumları, devletleri. Bugün herkes münhasıran olguları kavramsal olarak bilmektedirler ama olguların mahiyetlerine bigânedirler, binaenaleyh olguların nasıl olaylaşmaları gerektiğini bilmedikleri için yalan yanlış olaylaştıranlara kanmaktadırlar ve sömürünün sefil birer nesnesi olmaktadırlar. Bugün insanlık için olguların ne oldukları, ne anlam ifade ettikleri, nasıl olaylaştıkları kesinlikle anlam taşımamaktadır ve kendilerini ilgilendirmemektedir. Şunu kabul edelim namusluca; bugün hakikat ve insanlık onuruna yaraşır yaşam kaybettirdiği için hakikate sırtımızı dönüyoruz ve insanlık onuruna yaraşır yaşam için kavga vermekten korkuyoruz. Çünkü böyle bir yaşam sonucunda hayattan izole edileceğimiz ve hak ettiğimiz her şeyden mahrum kalacağımız muhakkaktır. Gerçek dinin kaybettirdiği için (((tabi dünya bağlamında))) gerçek dinden kaçıp yeni dinler ürettiğimiz gibi. Bugün İslam’a gerçekten inanan kaç kişi vardır diye sorsak, kaç kişi çıkar ya da gerçek İslam’ı ortaya koysak kaç kişi tamam işte budur der. Vallahi, billahi, tallahi trajikomik bir neticeye vasıl oluruz. Çünkü inanıyoruz diyenler münafıktırlar ve dinle herhangi bir merbutiyetleri yoktur, münhasıran Allah ile aldatmak için inandıklarını ifade etmektedirler. Zira İslam’a mugayir hareketleri bile söylemeye takatimiz, cesaretimiz yoktur. Çünkü neticesinin ne olacağı konusunda fikrimiz vardır. İşte bizler böyle bir dünyada varolma kavgası vermeye çalışıyoruz. Keza böyle bir dünyada insandan yana umut beslemeye çalışıyoruz. Ne kadar acı bir şey de mi?

Tarih: 15.06.2020 Okunma: 403

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?