Maalesef fertler ve toplum olarak hem
dürüst değiliz hem de işini namusluca yapmaya çalışanı sevmeyiz, ona karşı
gizli bir nefret duyarız. Ki, devlet dahi maalesef kendi bekası uğruna onurluca
çalışanı takdir etmekten yana kusurludur. Bu gerçektir, inkarı imkânsızdır,
inkar etmek için kallavi yürek gerekir, ki inkar edilse hemen hakikatle
çürütülür o temelsiz inkar. Derinlemesine çözümlemeye ise gerek yoktur!!! Zira
içinde yaşadığımız toplumun gerçeklerine bigâne değiliz, hiçbir zaman da
olmayacağız. Aksi yöne matuf tüm retorikler de anlamsızdır, absürttür ve
yalandır. Hiçbir kutsalı olmayan, hiçbir sevdası, ideali ve davası bulunmayan,
değer yargılarından mahrum olan tiplerin her devir de köşe başlarını
tutuklarını görürüz, hususen monte edilirler bulundukları yerlere, zira bozuk
düzenin idamesi icap etmektedir. Kapitalizm yaşamalıdır ve yaşasın Kapitalizm!
Namuslu insanlar ise o yerlerin yakınına yaklaştırılmazlar hatta muhtelif tezgâhlarla
pasifize edilirler. Böyle bir yerde de, dıştan içe doğru yönelmiş bulunan
tazyikatlara karşı ne devlet ne de millet düzeyinde direnç noktası olabilecek
tek bir unsur olamaz. Yahut içeriden dışarıya yapılacak haklı hamlelere güç
olacak hiçbir unsur bulunamaz. Çünkü herkes kendisine çalışacak olana yer açar,
kendisine çalışmayacak ve yanlışa göz yummayacak olanlara kapıları kapatır.
Oysa bir insanın en büyük insanlık ödevi; amme menfaatine hizmet etmektir,
devlet çıkarını gözetmektir (((devletin mevcudiyetini müzakere etmek ayı bir
mevzudur, varolan devlet telakkisi minvalinde söylüyoruz))). Böyle yaşayanı da
onore etmektir. Tabi burada ideal devletten bahsediyoruz. İnsanına saygı duyan,
insanını yaşatan ve insanlık onuruna layık bir yaşamı behemehâl vatandaşlarına
sunan devletten. Hiçbir devletin böyle olmadığını söylemiyoruz ama ideal
devletinde böyle olması iktiza ettiğini ifade ediyoruz (((bir devlet olacaksa
madem, o devlet böyle olmalıdır çendan))). Misal; son günlerde mütemadiyen
gündem de olan bir olay var; şu bilmem ne bacalarının kapatılması olayı ve
herkeste hem fikir bu konuda, hem politik yapılar hem de toplum olarak ama
maalesef yapılması icap eden şey yapılmamaktadır. Oysa insanların sağlıklı
yaşamı her şeyin önündedir. Zira insanları sağlıklı olmayan bir toplumun da,
devletinde payidar olması muhaldir. Öyleyse bir gün bile beklenmeden yapılması gereken
yapılmalıdır ama sanki umursanmamaktadır, peki niçin beklenmektedir? İnsançocuklarının
sağlığı konusunda ki hassasiyetimizde samimi isek, sağlığı hercümerç eden böyle
bir şeye eyvallah edilmemelidir ve insanlık namına yapılması gereken behemehâl
yapılmalıdır. Emrolunduğu gibi dosdoğru olmalıdır insan denilen şey!
İnsançocukları hakikatten ne kadar
uzaklaşırlarsa dünya konusunda o kadar avantajlı konuma geçtikleri için, hayat;
ya hakikate dair hiçbir bilgisi ve fikri olmayan ya da hakikate dair bilgisi ve
fikri olanları ıskat ve pasifize etmeye çabalayan insanlarla lebalep dolmuştur
maalesef. Bu da tedricen çürümeye götürmüştür insançocuklarını, toplumları,
devletleri. Bugün herkes münhasıran olguları kavramsal olarak bilmektedirler
ama olguların mahiyetlerine bigânedirler, binaenaleyh olguların nasıl
olaylaşmaları gerektiğini bilmedikleri için yalan yanlış olaylaştıranlara
kanmaktadırlar ve sömürünün sefil birer nesnesi olmaktadırlar. Bugün insanlık
için olguların ne oldukları, ne anlam ifade ettikleri, nasıl olaylaştıkları
kesinlikle anlam taşımamaktadır ve kendilerini ilgilendirmemektedir. Şunu kabul
edelim namusluca; bugün hakikat ve insanlık onuruna yaraşır yaşam kaybettirdiği
için hakikate sırtımızı dönüyoruz ve insanlık onuruna yaraşır yaşam için kavga
vermekten korkuyoruz. Çünkü böyle bir yaşam sonucunda hayattan izole
edileceğimiz ve hak ettiğimiz her şeyden mahrum kalacağımız muhakkaktır. Gerçek
dinin kaybettirdiği için (((tabi dünya bağlamında))) gerçek dinden kaçıp yeni
dinler ürettiğimiz gibi. Bugün İslam’a gerçekten inanan kaç kişi vardır diye
sorsak, kaç kişi çıkar ya da gerçek İslam’ı ortaya koysak kaç kişi tamam işte
budur der. Vallahi, billahi, tallahi trajikomik bir neticeye vasıl oluruz. Çünkü
inanıyoruz diyenler münafıktırlar ve dinle herhangi bir merbutiyetleri yoktur,
münhasıran Allah ile aldatmak için inandıklarını ifade etmektedirler. Zira
İslam’a mugayir hareketleri bile söylemeye takatimiz, cesaretimiz yoktur. Çünkü
neticesinin ne olacağı konusunda fikrimiz vardır. İşte bizler böyle bir dünyada
varolma kavgası vermeye çalışıyoruz. Keza böyle bir dünyada insandan yana umut
beslemeye çalışıyoruz. Ne kadar acı bir şey de mi?