ÇÜRÜYÜŞ...40...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

Merak ediyorum, insançocukları olarak bir ilkemiz var mı? Bize yön gösteren, bizi disiplinize eden bir programa sahip miyiz? Bir rengimiz, tadımız, kokumuz var mı? Yoksa her türlü renge bürünen, her türlü kılığa giren, her türlü tadı vermeye çalışan, her türlü kokuyu yaymaya çabalayan insanlar mıyız? Yani devre, ortama ve zamana göre konum belirleyen ve yolunu bulan insanlar mıyız? Aynen böyleyiz maalesef. Birazda çarkın dönüş şekline ve düzenin yapısına göre konumumuzu belirliyoruz, ki düzen ve çarkta buna zorluyor insanları (((ya da zorluyormuş gibi düşünmek ve hissetmek istiyoruz, ki kendimizi masum kabul ettirebilelim))), insanlarda dünya nimetlerinin meftunları olunca çok kolay şekilde düzenin ve çarkın işleyişine ayak uyduruyor. Böyle olduğumuz içinde bir türlü yolumuzu bulamıyoruz, çizgimizi çizemiyoruz, tutarlı davranamıyoruz. Bir şeye inandığımızı söylüyoruz ama inanmadığımızı söylediğimiz şeye göre yaşıyoruz. Böylece söylemlerimiz başka, eylemlerimiz başka oluyor. Bu da maalesef işlerin şirazesinden çıkmasına yol açıyor. Ne öğretmen öğretmenliğini, ne hâkim hâkimliğini, ne savcı savcılığını, ne polis polisliğini, ne komutan komutanlığını yapabiliyor böyle olunca; işini namusluca yapanlarda tard ediliyorlar, hesapsız umarsız tecziye edilip ekarte ediliyorlar. Çünkü kime göre, neye göre hareket etmeleri gerektiğini bilemiyorlar, zira hayat çok çabuk ve sürekli değişiyor, eee tabi değişime ayak uydurmakta kolay olmuyor! Sonra sorunlar yumağı içerisinde kıvranıp duruyoruz. Mesela; kendimizin yaşamadığımız şeyi başkalarına yaşatmaya çalışıyoruz. Biz yaşamıyoruz, zorluyoruz. Oysa yaşanmasını istediğimiz şeyi yaşasak ve güzel bir şekilde anlatsak belki de biz kılımızı bile kıpırdatmayacağız ve her şey spontane normal seyrine girecektir ve istenilen hasıl olacaktır. Yaşamak ve tebliğ etmekle, yaşamamak ama yaşamaya zorlamak arasında sonsuz fark vardır. Biz ikincisini yapmaya teşneyiz maateessüf. Oysa netlik her zaman iyidir. Çünkü gerçekçi ilhadlar ve ihtidalar ancak net dünyalarda kabil olabilir ve bunun neticesinde de tutarlı, kaliteli, gerçekçi ve mücadele dolu hayatlar tebeyyün edebilir. Büyük insanlık devrimine giden yolda bu yoldan başkası değildir. Ama biz karışık seviyoruz ve her şeyi karıştırmayı, ortalıkta kaybolmayı seviyoruz!

 

‘’İnsan şerefli halkedilmiştir!’’ Yalan mı gerçek mi? Cevap istiyorum. Sormaya ve cevap istemeye hakkım var. İster cevap verilsin, isterse verilmesin, orasında zorlama olamaz ama hakkımın var olduğu da inkâr edilemez. Cerbezeye, kıvırtmaya, lafı dolandırmaya lüzum yok, cevap çok basit ve bir kelime. Buyur ver. İster inanç bağlamında cevap ver, ister inançsızlık bağlamında, orası bendenizi ırgalamaz, yeterki cevap ver ama ille de insan bağlamında cevap ver. Zira bendeniz insanlığı tefrik etmeden yekpare insanlığa göre konuşuyorum. Yani nesnel temellerde, herkesi ihata edecek şekilde sözümü söylüyorum. Ama bana hakikate göre söyle ha, dünya realizmine göre değil. Senin aşağılık, alçak ve pislik dünyan bendenizi ırgalamıyor, zaten dünya dediğinle mutabık olabilmiş biri de değilim. Bu dünyayla aklen ve ruhen uyuşan biri de değilim. Elimden gelse yerle yeksan eyler yeniden yaratırdım, yoktan var ederdim demiyorum ha. Bana, sana, ona, buna, şuna göre de değil. Ne ise ona göre cevap ver. Bendeniz gerçeği gördüğümde babamda olsa gerçeğe göre yargılarım. Zira an geldiğinde hakikati getirip koyuyorsun önüme. Olgu ne ise olayda o olmalıdır, işte dünya realizmine göre yorumlayıp böyle olmazsa olmuyor, olgular motmot olaylaşmıyor, olaylaşamaz gibi şarlatanlıkları da tolere etmiyorum. Ama dikkatli cevap ver ha, çünkü ona göre söz edeceğim. Gerçek mi diyorsun? İyi düşündün mü, gelecek karşılığı hesap ettin mi? Yalan da diyebilirsin. Kesin olarak gerçek mi diyorsun? O zaman şerefsiz olma ey insançocuğu, olma şerefsiz, şerefli olmayı, şerefini korumayı ve taşımayı, şerefli durmayı ve yaşamayı bil. Bilmiyorsan, bilmeyeceksen cehennem ol git. Kim olursan ol, ne olursan ol cehennem ol git. Canımın, kanımın parçası olan kardeşimsen de cehennem ol git. Şerefsizce yaşarsan, sana şerefli gözüyle bakıp şerefsizliğini görmezlikten gelemem. Ne yani kardeşimsin diye alçaklığını, soysuzluğunu, şerefsizliğini görmeyeceğimi mi sanıyorsun? Kim olursan ol, ne olursan ol, neye sahip olursan ol yapamam bunu. Dünya gerçekliğini ve dünyaya dair çıkarlarımı göz önünde bulundurupta şerefsizliği kanıksayamam. Geçelim! Bendeniz insan mıyım ya da insan nedir, kimdir? Cevap istiyorum. Bak, vereceğin cevaba göre yaşayacağım, ona göre düşün, taşın öyle cevap ver, ki yaşadığım zaman bendenizi itham edecek kadar şerefsiz olma. Çünkü olgu ne ise olay da o olacaktır. Tarifi nasıl yaptıysan ona göre yaşam bulacaksın ve o yaşamı sorgulamaya yeltenirsen senin o arsız suratına tükürürüm. Ki, olgulara ihanet etmekten tiksinirim. Ciddiyetli, dürüst, samimi ol, kahpelik etme. Bir olgu ne ise o mudur yoksa bir olgu nasıl yorumlandıysa o mudur? Cevap istiyorum. Bir olgu öz mahiyeti mucibince mi olaylaşmalıdır yoksa indi mülahazalara göre mi olaylaşmalıdır ve bendeniz bu şekildeki olaylaşmaya eyvallah mı etmeliyim? Cevap istiyorum. Akletmeli miyiz, akletmemeli miyiz? Birilerinin istediği gibi mi akletmeliyiz yoksa kendi düşün âlemimize göre mi akletmeliyiz? Birisi çıkıp insanca ve namusluca konuşmalıdır. Bunu istiyorum, bunu. Çünkü ne kulların kölesiyim, ne kulların kuluyum, ne de kulların köpeğiyim. Ben insanım, insan. Bir aklım var. Bir kalbim var. Bir vicdanım var. Ve insan gibi yaşamak hakkım var. Bir toprak üzerinde doğdum ama doğduğum toprak üzerinde doğmayı ben istemedim. Bir millet içinde doğdum ama içinde doğduğum millet içinde doğmayı ben istemedim. Bir din üzerine doğdum ama üzerinde doğduğum din benim için seçilen dindi ama seçilmiş olduğu halde yine de aklımla, yüreğimle seçen bendim. Gerçeklere gözlerimi, kulaklarımı, aklımı, beynimi kapatmak zorunda mıyım? Ciğerlerime sirayet etmiş ve tüm gövdemi esir almış ve hissettiğim acıyı görmezlikten mi gelmeliyim? Böyle bir şeyi teklif edebilir misin bana? Edemezsin lan şerefsiz! Ciğerlerime sirayet etmiş acıyı görmemeyi, duymamayı, bilmemeyi, hissetmemeyi ve her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi isteyemezsin bendenizden. Bir acı yaşıyorsam, onu hissediyorsam, nasıl olurda yok sayabilirim onu? Çünkü kabul edersem, zımnen kabul etmek zorundasın gibi bir dikte de bulunan şerefsiz gibi şerefsiz olurum. İnsan şerefli halkedilmişti değil mi? o zaman şerefini koru ey insan, kul, köle, köpek olma ama hiçbir kimsenin karşısında böyle olma. Kardeşim diye hiçbir kimsenin pisliğini halının altına süpürme.

Tarih: 15.06.2020 Okunma: 404

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?