Merak ediyorum, insançocukları olarak
bir ilkemiz var mı? Bize yön gösteren, bizi disiplinize eden bir programa sahip
miyiz? Bir rengimiz, tadımız, kokumuz var mı? Yoksa her türlü renge bürünen,
her türlü kılığa giren, her türlü tadı vermeye çalışan, her türlü kokuyu yaymaya
çabalayan insanlar mıyız? Yani devre, ortama ve zamana göre konum belirleyen ve
yolunu bulan insanlar mıyız? Aynen böyleyiz maalesef. Birazda çarkın dönüş
şekline ve düzenin yapısına göre konumumuzu belirliyoruz, ki düzen ve çarkta
buna zorluyor insanları (((ya da zorluyormuş gibi düşünmek ve hissetmek
istiyoruz, ki kendimizi masum kabul ettirebilelim))), insanlarda dünya
nimetlerinin meftunları olunca çok kolay şekilde düzenin ve çarkın işleyişine
ayak uyduruyor. Böyle olduğumuz içinde bir türlü yolumuzu bulamıyoruz,
çizgimizi çizemiyoruz, tutarlı davranamıyoruz. Bir şeye inandığımızı söylüyoruz
ama inanmadığımızı söylediğimiz şeye göre yaşıyoruz. Böylece söylemlerimiz
başka, eylemlerimiz başka oluyor. Bu da maalesef işlerin şirazesinden çıkmasına
yol açıyor. Ne öğretmen öğretmenliğini, ne hâkim hâkimliğini, ne savcı
savcılığını, ne polis polisliğini, ne komutan komutanlığını yapabiliyor böyle
olunca; işini namusluca yapanlarda tard ediliyorlar, hesapsız umarsız tecziye
edilip ekarte ediliyorlar. Çünkü kime göre, neye göre hareket etmeleri
gerektiğini bilemiyorlar, zira hayat çok çabuk ve sürekli değişiyor, eee tabi
değişime ayak uydurmakta kolay olmuyor! Sonra sorunlar yumağı içerisinde
kıvranıp duruyoruz. Mesela; kendimizin yaşamadığımız şeyi başkalarına yaşatmaya
çalışıyoruz. Biz yaşamıyoruz, zorluyoruz. Oysa yaşanmasını istediğimiz şeyi
yaşasak ve güzel bir şekilde anlatsak belki de biz kılımızı bile
kıpırdatmayacağız ve her şey spontane normal seyrine girecektir ve istenilen
hasıl olacaktır. Yaşamak ve tebliğ etmekle, yaşamamak ama yaşamaya zorlamak
arasında sonsuz fark vardır. Biz ikincisini yapmaya teşneyiz maateessüf. Oysa
netlik her zaman iyidir. Çünkü gerçekçi ilhadlar ve ihtidalar ancak net
dünyalarda kabil olabilir ve bunun neticesinde de tutarlı, kaliteli, gerçekçi
ve mücadele dolu hayatlar tebeyyün edebilir. Büyük insanlık devrimine giden
yolda bu yoldan başkası değildir. Ama biz karışık seviyoruz ve her şeyi
karıştırmayı, ortalıkta kaybolmayı seviyoruz!
‘’İnsan şerefli halkedilmiştir!’’ Yalan
mı gerçek mi? Cevap istiyorum. Sormaya ve cevap istemeye hakkım var. İster cevap
verilsin, isterse verilmesin, orasında zorlama olamaz ama hakkımın var olduğu
da inkâr edilemez. Cerbezeye, kıvırtmaya, lafı dolandırmaya lüzum yok, cevap
çok basit ve bir kelime. Buyur ver. İster inanç bağlamında cevap ver, ister
inançsızlık bağlamında, orası bendenizi ırgalamaz, yeterki cevap ver ama ille
de insan bağlamında cevap ver. Zira bendeniz insanlığı tefrik etmeden yekpare
insanlığa göre konuşuyorum. Yani nesnel temellerde, herkesi ihata edecek
şekilde sözümü söylüyorum. Ama bana hakikate göre söyle ha, dünya realizmine
göre değil. Senin aşağılık, alçak ve pislik dünyan bendenizi ırgalamıyor, zaten
dünya dediğinle mutabık olabilmiş biri de değilim. Bu dünyayla aklen ve ruhen
uyuşan biri de değilim. Elimden gelse yerle yeksan eyler yeniden yaratırdım,
yoktan var ederdim demiyorum ha. Bana, sana, ona, buna, şuna göre de değil. Ne
ise ona göre cevap ver. Bendeniz gerçeği gördüğümde babamda olsa gerçeğe göre
yargılarım. Zira an geldiğinde hakikati getirip koyuyorsun önüme. Olgu ne ise
olayda o olmalıdır, işte dünya realizmine göre yorumlayıp böyle olmazsa
olmuyor, olgular motmot olaylaşmıyor, olaylaşamaz gibi şarlatanlıkları da
tolere etmiyorum. Ama dikkatli cevap ver ha, çünkü ona göre söz edeceğim.
Gerçek mi diyorsun? İyi düşündün mü, gelecek karşılığı hesap ettin mi? Yalan da
diyebilirsin. Kesin olarak gerçek mi diyorsun? O zaman şerefsiz olma ey insançocuğu,
olma şerefsiz, şerefli olmayı, şerefini korumayı ve taşımayı, şerefli durmayı
ve yaşamayı bil. Bilmiyorsan, bilmeyeceksen cehennem ol git. Kim olursan ol, ne
olursan ol cehennem ol git. Canımın, kanımın parçası olan kardeşimsen de
cehennem ol git. Şerefsizce yaşarsan, sana şerefli gözüyle bakıp şerefsizliğini
görmezlikten gelemem. Ne yani kardeşimsin diye alçaklığını, soysuzluğunu,
şerefsizliğini görmeyeceğimi mi sanıyorsun? Kim olursan ol, ne olursan ol, neye
sahip olursan ol yapamam bunu. Dünya gerçekliğini ve dünyaya dair çıkarlarımı göz
önünde bulundurupta şerefsizliği kanıksayamam. Geçelim! Bendeniz insan mıyım ya
da insan nedir, kimdir? Cevap istiyorum. Bak, vereceğin cevaba göre
yaşayacağım, ona göre düşün, taşın öyle cevap ver, ki yaşadığım zaman bendenizi
itham edecek kadar şerefsiz olma. Çünkü olgu ne ise olay da o olacaktır. Tarifi
nasıl yaptıysan ona göre yaşam bulacaksın ve o yaşamı sorgulamaya yeltenirsen
senin o arsız suratına tükürürüm. Ki, olgulara ihanet etmekten tiksinirim.
Ciddiyetli, dürüst, samimi ol, kahpelik etme. Bir olgu ne ise o mudur yoksa bir
olgu nasıl yorumlandıysa o mudur? Cevap istiyorum. Bir olgu öz mahiyeti
mucibince mi olaylaşmalıdır yoksa indi mülahazalara göre mi olaylaşmalıdır ve
bendeniz bu şekildeki olaylaşmaya eyvallah mı etmeliyim? Cevap istiyorum. Akletmeli
miyiz, akletmemeli miyiz? Birilerinin istediği gibi mi akletmeliyiz yoksa kendi
düşün âlemimize göre mi akletmeliyiz? Birisi çıkıp insanca ve namusluca
konuşmalıdır. Bunu istiyorum, bunu. Çünkü ne kulların kölesiyim, ne kulların
kuluyum, ne de kulların köpeğiyim. Ben insanım, insan. Bir aklım var. Bir
kalbim var. Bir vicdanım var. Ve insan gibi yaşamak hakkım var. Bir toprak
üzerinde doğdum ama doğduğum toprak üzerinde doğmayı ben istemedim. Bir millet
içinde doğdum ama içinde doğduğum millet içinde doğmayı ben istemedim. Bir din
üzerine doğdum ama üzerinde doğduğum din benim için seçilen dindi ama seçilmiş
olduğu halde yine de aklımla, yüreğimle seçen bendim. Gerçeklere gözlerimi,
kulaklarımı, aklımı, beynimi kapatmak zorunda mıyım? Ciğerlerime sirayet etmiş
ve tüm gövdemi esir almış ve hissettiğim acıyı görmezlikten mi gelmeliyim? Böyle
bir şeyi teklif edebilir misin bana? Edemezsin lan şerefsiz! Ciğerlerime
sirayet etmiş acıyı görmemeyi, duymamayı, bilmemeyi, hissetmemeyi ve her şeyi
olduğu gibi kabul etmeyi isteyemezsin bendenizden. Bir acı yaşıyorsam, onu
hissediyorsam, nasıl olurda yok sayabilirim onu? Çünkü kabul edersem, zımnen
kabul etmek zorundasın gibi bir dikte de bulunan şerefsiz gibi şerefsiz olurum.
İnsan şerefli halkedilmişti değil mi? o zaman şerefini koru ey insan, kul,
köle, köpek olma ama hiçbir kimsenin karşısında böyle olma. Kardeşim diye
hiçbir kimsenin pisliğini halının altına süpürme.