Bendeniz bu dünyaya niye geldim? Evet,
yine cevap istiyorum. Eee, akledecez ya, akleden kafa sorar ya, soran kafa
sorgular ya, o zaman sormam ve cevap istemem gayet tabiidir ve kızılmamalıdır.
Şüphe etmeden, sormadan, sorgulamadan, körü körüne inanmam beklenmiyordur
herhalde değil mi? Hele hele herkes tarafından ve hep bir ağızdan ‘’okuyun!’’
diye haykırılan bir dünyada ve çağda başka bir şey beklenemez de öyle ya. Yanılıyor
muyum? Okuduklarım aklımda ve kalbimde kalacaksa, eylemimde ortaya çıkmayacaksa
ya da çıkmasına müsaade edilmeyecekse, niye okuyun denilsin ki değil mi? Ama
deniliyor işte, zira düşünmek yasak yahut düşündüklerini dile getirmek. Kayıtsızca,
şerefsizce, umarsızca, it gibi, köle gibi yaşamaya mı yoksa insan olmaklığım
temelinden çıkıp, nasıl insan olabilirim sorusunu sorup, buradan insan gibi
nasıl yaşarım sorgulamasına geçip ve aradığım cevabı bulup insanlık onuruna
seza bir şekilde yaşamak için mi geldim? Cevabınızı çok iyi düşünerek verin.
Çünkü karşılığı hiç beklemeyeceğiniz biçimde olacaktır emin olun buna. Ne
olarak varım bu dünyada ve varolduğum şeye göre nasıl davranmalıyım? Dünya
çıkarlarına göre mi davranmalıyım yoksa hakikatin özüne göre mi davranmalıyım?
Pezevenkliğe lüzum yok, dürüst olacaz, emin olacaz, emin olunan olacaz. Öyle
ucuz kahpeliklere, üçkâğıtlara gelemem ben. Hakikatin özüne göre davranmalısın
diyorsanız, o zaman derim ki; ulan pezevenk hakikatin özüne göre davrandığım
zaman bana nasıl davranacaksın? Detaya girmiyorum ha, çünkü nasıl
davranılacağını çok iyi biliyorum. Kendimi bildim bileli önüme konulan şey;
dünya hali bu, böyle olmazsa şöyle olur, fazla idealizme gerek yok gibi
teranelerdir duyduğum ama elde var sıfır, hayır şahsiyetim ve maddiyat
bağlamında söylemiyorum, insanlık menfaati bağlamında söylüyorum. Bakınız bana
inanmadığınız şekilde konuşmayın. İnandığınız şekilde konuşursanız da ve ona
göre yaşarsam da kalkıp şerefsizce muamele etmeyin. Açı görüp doyurmayacaksam,
çıplağı görüp giydirmeyeceksem, suçsuzu savunmayacaksam, suçluyu ifşa
etmeyeceksem, hakikat ne ise olduğu gibi haykırmayacaksam, iyi ve kötüyü tefrik
etmeyeceksem ve işte iyi bu, kötü budur demeyeceksem, doğruya doğru yanlışa
yanlış demeyeceksem, yalanları afişe edip hakikatleri gözlere sokmayacaksam,
haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmayı reddetmeyeceksem, adil olmayacaksam,
adalet ne ise olduğu haliyle ikame etmeyeceksem, hülasa; insanca yaşamayacaksam
niye geldim bu dünyaya? Hep şikâyet etmek, hep başkalarını suçlamak için mi? Bana;
sen dünyaya git, yaşama ama yaşamayanları sürekli suçla ve hiçbir zaman da
hakikat işte budur deme mi dendi? Hayvan gibi yaşamaya mı geldim dünyaya?
Bil ve unutma! Çünkü bir gün mutlaka
hatırlatılacaktır! Bir tek yaratıcım var ve kul değil, bir tek peygamberim var
ve kul ama seçilmiş, bir tek kitabım var ve yaratanın gönderdiği ama seçilmişin
getirdiği. Şimdi böyle bir düzlemden yola çıktığımda, bu dünya düzleminde
sorgulamayacağım tek bir kul yoktur ve olamaz. Olmadı, olamaz, olmayacak,
oldurulamaz, zira benim gibi olan böyle bir kul yok. Yok kardeşim. Var
dediysen, insanlık orada ölmüştür! Buyurun gömelim… Kes kafanı, çıkar kalbini
at gitsin çöplüğe! Çünkü o kafa da, o kalpte bilmem bir neye yaramaz. Çünkü
insanlık onuruna layık bir yaşamı hak ediyorsam, hak ettiğime inanıyorsam,
gereğini de yapmalıyım. Sormadan, sorgulamadan da istediğim yaşama erişemem. Layığım
dediğim yaşama gerçekten layık olduğuma inanıyorsam o yaşamı istemeliyim ve
almak için onurlu bir şekilde kavga vermeliyim. Bu yaşamı benden çalan kardeşim
de olsa fırlatıp atmalıyım onu. İnsanlık onuruna yaraşır şekilde bir yaşam sunulmuyor
da, sessiz kalıyorsam, filhakika istediğim yaşamı zaten hak etmiyorumdur ama
güya hak ediyormuşum gibi ikiyüzlü bir şekilde davranıyorumdur. Çünkü herkes
hak ettiği muameleyi görür, görecektir. Var diyorsam da şayet, haddizatında ben
insan değilim ve insan onuruna layık yaşama layıkta değilim diyorumdur. Bir
kurtarıcım da bulunamaz, ki onu bekleyeyim. Beni, benden başkası
kurtaramayacaktır. Çünkü ben değişmeden değiştirilmeyeceğimdir! Sorgudan,
sualden muaf biri de yoktur, olmamıştır, badema da olmayacaktır. Sorularımı ve
sorgularımı da dünya realizmine ve çıkarlarına göre yapamam. Şöyle olmazsa
böyle olur, böyle olmazsa şöyle olur gibi absürtlüklere göre de sorular sorup,
sorgulamalar yapamam. Bana ne kardeşim! İstiyorsan, istediğine layık ol ki,
layık olduğun sana gelsin. Sen layık olma ama layık olmadığına seni ben layık
göreyim öyle mi? Böyle mi diyorsun? Hadi ordan! Sen insanca yaşama ve yaşatmak
için savaşma ama sana insanca bir yaşam bahşetmemi iste beden, her şeyimi
vermemi iste. Biraz pezevenk misin nesin sen?
Kimseye göre ve kimsenin istediği gibi
insan olmak gibi bir ödev verilmedi bana. Verildi mi? Buyurun cevap verin.
Buyurun lütfen tereddüt etmeyin. Verildiyse bilelim ve sadede gelip yola
girelim. Hakikate karşı boynumuz kıldan incedir merak etmeyin ve olguları da
özleri mahiyetinde tolere etmeye eyvallah olsun. Öyle ikircikli davranacak
kadar da kahpe değiliz. Ama yalana karşıda yüreğimiz pektir, alnımız aktır,
kafamız diktir. Tek başıma geldim, tek başıma yaşıyorum, tek başıma öleceğim,
tek başıma sigaya çekileceğim. Öyleyse ben ancak ben olabilirim, başkası
olamam. Çünkü kendime ait bir kafa ve kalp taşıyorum. O kafanın yerine
başkasının (((politikacı, âlim, aydın, şeyh, gazeteci vs.))) kafasını, o kalbin
yerine başkasının kalbini koyarak yaşayamam, yaşarsam da ben yaşamış olmam ama
ben, beni, ben yaşamak istiyorum. Hadi cevap verin kim olacak yanımda? Söyleyin
lütfen kim olacak? Korkuyor musunuz söylemekten? Söylerseniz yer mi kayar gider
altınızdan? Söyleyemezsiniz, çünkü kimsecikler olmayacak ve siz de bunu çok iyi
biliyorsunuz. Öyle ya, sen, o, bu, şu, onlar, bunlar, şunlar mı olacak? Peki,
bendeniz niye yanımda olmayacakların yalanlarına ortak olayım, yanlışlarını yok
sayayım ve onların yanında bulunayım? Bu dünyada sorgusuz, sualsiz layüsel
görüp taptıklarım mı, Rabler edindiklerim mi olacaklar? Kötülüklerini,
pisliklerini, yalanlarını, yanlışlarını görmezlikten gelip kendileri uğruna tüm
insanlığın iyi yaşama hakkını çaldıklarım mı? Buyurun cevap verin, korkmayın
lütfen, varsa cevabınız verin, ki her şey netlik kazansın. Olgular ne ise
olduğu haliyle olaylaşmalıdır. Olgulara ihanet ettiysen benden sadakat bekleme.
Şayet olduğu haliyle olaylaştırılmıyorsa olgular, bana o olgulara inanmaktan
bahsedilmesin. Olguları olduğu gibi olaylaştırmayanların da nezdimde bir gram
itibarları yoktur, olamaz ve badema da olmayacaktır (((konumları ne olursa
olsun))). Bendeniz münhasıran hakikatle olacağım ve hakikat olacak yanımda.
Öyleyse hakikatli iseniz buyurun gelin, canımı isteyin, sökün alın ama
yalansanız yanıma yaklaşmayın.