Bu ülkede kim savunduğunu yaşıyor? Bu
ülkede kim bir olguyu mahiyeti muktezasınca olaylaştırıyor? Bu ülkede kim
inandığını eyleminde gösteriyor, inandığına adanıyor? Bu ülkede kim gerçekleri
arıyor? Bu ülkede kim gerçekleri bulmak pahasına yüreğinde ki ve aklında ki
soruları sorup, karşısındakini pervasızca sigaya çekebiliyor? Kim inandığının
behemehâl apolojisini yapıyor? Sormayayım mı, sorgulamayım mı? İnanıvereyim mi
her söylenene, önüme konulan her şeye? Önünüze konulan her yemeği yiyor
musunuz? Günahsız hayatların harcanıp gitmesine göz mü yumayım zalimce esen
yalan fırtınalarında, namuslu olanlara ihanet mi edeyim? Yalandan mı yaşayayım?
Tetkik ve tahkik etmeyeyim mi? Ne yani birileri yapmamaya gücü yeterken ve
yapmaması normal şartlarda çok kolayken bile isteye yanlış yapacaklar, sonra
kalkıp insanız ve insan günahla maluldür diyecekler, bendeniz de öylece susup
oturacağım öyle mi? Neyden korkuyoruz ki? Bırakın sorularım özgürce uçuşsunlar
toplum tarlasında, sorgulamalarım demir gibi sert olsunlar gerekirse zalim
yürekler için, kötü mü olur? Kötülük için soru sorulur, sorgulama yapılır mı?
Şimdi bunları söyleyince ben mi kötü oluyorum? Sözünün eri olmayan, sözünde
durmayan, sözüyle eylemi insicam içinde olmayan iyi olacak ama bendeniz
hakikati ortaya koyduğum için kötü olacam öyle mi? Niye? Dünya menfaatlerini
darbeledim diye. Kendi menfaatlerimi yalanlara feda edecem, yalan söyleyenlerin
hakikati boğmasına eyvallah diyecem öyle mi? Bunu gerçekten istiyor musunuz?
Hangi hadle, hangi hakla, hangi şerefle ve namusla? Geçelim! Bu ülkede ne
Kemalistler Atatürkçüdürler, ne İslamcılar İslamidirler, ne Milliyetçiler
İlay-ı Kelimetullahçıdırlar, ne Sosyalistler Anadolucudurlar, ne de Cemaatçiler
İman kurtarıcıdırlar. Hepsi de dünya peşinde koşan, dünya uğruna hakikatleri
örten, insanları aldatan hatta inandıklarını dünya için çok az bir pahaya satan
yalancılardırlar. Yalandır bunlar yalan. Lafla peynir gemisi yürümüyor beyler.
Hayatın tekerleri münhasıran konuşmakla, bağırmakla dönmüyor. Eyleminde samimi
olacaksın, dürüst olacaksın, sana inananı satmayacaksın, hakikati yalanla
örtmeyeceksin. Madem söylediğiniz değilsiniz, o zaman nesiniz, kimsiniz siz
beyler, ne ayaksınız? Yalancısınız yalancı, alışmışsınız yalan yaşamaya,
gerçeklerden korkuyorsunuz, yalan konuşuyorsunuz. İnsanları bölmekten
menfaatleniyorsunuz. Gerçekler insanları birleştireceği için gerçeklerden çok
korkuyorsunuz. Niye korkuyorsunuz ki, neyseniz onu söylemekten? Kızıyorsunuz
hepiniz biliyorum ama sizlerin gerçeklerle yüzleşmenizi de sağlıyorum. Gerçeklerle
yüzleşin beyler. Gerçekler sizi uyandıracak ve yüzünüz varsa utandıracaktır,
nihayet insanlığa yükseltecektir. Sizler düşmüşsünüz ve düşkünsünüz! Siz,
sizlerin peşlerinizden yürüyenleri aldatmaktan, sömürmekten başka hiçbir şey
yapmıyorsunuz. İçinizde gerçekleri haykıran biri olsa hem de gerçekten
inandığına insan gibi inanmış olsa, düşüncelerimi yüceltecek, hareketimizin
zaferle şenlenmesine müzahir olacak diye bakar mısınız, kaç gün
dayanabilirsiniz ona? Her şey dilinizde beyler, gönlünüz boş, bomboş ama
doluymuş gibi yansıtıyorsunuz. Zorunuza mı gidiyor gerçekler! Gitmeli, gidecek,
başka çaresi yok çünkü.
Akademik teraneler üfürmemi mi
istiyorsunuz? Yakın ve uzak tarihten bilgiler getirerek ahkâm kesmemi mi
bekliyorsunuz? Filozoflardan, âlimlerden, aydınlardan iktibaslar yapmalısın mı
diyorsunuz? Hayır, hayır böyle olmayacak. Velakin istersem yakın ve uzak
tarihten yığınla bilgi akışı yapabilirim; istersem filozoflardan, âlimlerden,
aydınlardan mebzul miktarda iktibaslar yapabilirim; akademik dille de bir
şeyler söyleyebilirim. Ki, yapmadığım şeyde değildir. Böyle yapmayınca olmuyor
mu? Kifayet etmiyor mu hakikatlere? İktibaslarla, başkalarının fikirleriyle,
süslü kavramlarla gerçeği örtmeyle bir şey olmaz ve olmuyor beyler. Başkasıyla,
ben, ben olamam, kendim olarak görünemem, kendimi yaşayamam. Oysa bir gün yol
bittiğinde ve göç davuluna vurulduğunda tokmak, geri dönüp baktığım zaman ben
yaşamamışım dememeliyim, yaşamışım ve yaşayan benmişim diyebilmeliyim ki,
gözlerim açık gitmeyeyim. Bu da ancak ve ancak kendim olabilmemle, kendi
duygularım ve düşüncelerimle meydana çıkmamla olabilecek bir şeydir. Bu dünyaya
gelmişim, kendim olup kendimi yaşamamışım, kalbimde başka kalp yaşamış, kafam
da başka kafaların düşünceleri dolaşmış ve ben bu dünyadan ayrılıp gideceğim,
kabil-i mümkün değildir bu beyler. Yalnız kalmak pahasına da olsa yalanlara,
yanlışlara direneceğim ve savaş açacağım. Çünkü aldatılmayı sevmiyorum.
İkiyüzlülükten tiksiniyorum. Birilerinin benim hayatıma ipotek koymasına göz
yumamıyorum. Zulme eyvallah edip, zalime boyun eğemiyorum. Sömürülmekten
iğreniyorum. Biliyorum çünkü hakikati, adaletin ne demek olduğunu biliyorum,
özgürlüğün, barışın, kardeşliğin, eşitliğin ne olduğunu biliyorum ve biliyorum
insanca yaşamanın nasıl olduğunu ve ne şekilde mümkün olabileceğini ve bile
bile de eyvallah edemem bildiklerime aykırı durmayı, yaşamayı. Onurumu çiğnetemem!
İnsanım ben, çürümeye, çürümüşlüğe göz kapayamam.