Bakınız efendiler! Bidayette söyledim,
ilanihaye söyleyeceğim. Bendeniz, hemcinslerimden gelen hiçbir şeye hiçbir
zaman tam bir inanışla inanmayacağım. Tanrı’dan mutlak beyyinelerlemi geldiler
ki inanayım? Peygamber midirler ki, Kur’an mı vardır ellerinde? Niçin ve nasıl
inanayım bendeniz gibi aciz, muhtaç, cahil, nankör olana? Ta ki maddi hayatımı
tüm boyutlarıyla ihata eden, mukadderatıma tesirde bulunan, vatandaş olmam
hasebiyle ittiba etmek zorunda olduğum yasalar üreten mekanizma da olsa ondan
gelen hiçbir şeye de tam bir inanışla inanmayacağım. Böyle bir mecburiyetim yok
ve olamaz. Ne herhangi bir insanteki ne de herhangi bir mekanizma Tanrı
değildir ve olamaz. Öyleyse inanmak zorunda değilim. İnanmadığım bir şeye göre
de ne maddi ne de manevi bir eylem ortaya koyamam. Şüphe ederim, sorarım,
sorgularım, tüm boyutlarıyla, tafsilatlı olarak dip derinliğine değin tetkik ve
tahkik ederim, çözümlemesini yaparım ve bana sunulanlar bendenizi ıskat ederse
işte ancak o zaman inanabilirim inansam dahi. Aksi takdirde ne o mekanizmanın
kudreti, ne de herhangi bir insantekinin konumu bendenizi metazori de olsa tam
bir inanışa zorlayamaz hiçbir şeye dair. Zira
ne bu dünya baki, ne de bendeniz bu dünyada bakiyim. Günah yüklenecek takatim
de yok. Güneş gibi gerçekliğine şahit olmadığım hiçbir şeye inanmak ve bu
yüzden de haksız, yersiz, ahlaksız ithamlarda bulunmak istemiyorum hiçbir
benzerime karşı. Kul hakkından ödüm patlar zaten. Başkalarının söylediklerine
inanmak zorunda da değilim. Tanrı mısın ki be kardeşim, her söylediğine
sorgusuz, sualsiz, tam bir inanışla inanayım? Nereden bileyim yalan
söylemediğini? Nereden bileyim çıkarların uğruna hakikati yalanla örtmediğini? Nerden
bileyim türlü tezgâhlarla bir şeyler kotarmak derdinde olmadığını? Görmem
lazım, bilmem lazım, hissetmem lazım. İster bir insanteki olsun bu, isterse
kudretli bir mekanizma olsun, isterse herhangi bir politik yapı, isterse de bir
sivil toplum örgütü denilen yapı. Başkasının günahına giremem ve günahını yüklenemem.
Kimse de benim günahımı yüklenmeyecek. Hayır, niye inanayım ki? Sen bir şey
oldu diyorsan bendeniz oldu dediğin şeyin olduğuna ya da senin dediğin gibi
olduğuna inanmak zorunda mıyım? Soru sordurdun mu bana, sorgulattın mı, şüphe
etmeme imkân verdin mi? İnan dedin ve inanmak zorunda mıyım? Kimsin sen? Tanrı
mısın ki her dediğini sorgusuz sualsiz kabul edip boyun eğeyim? Peygamber misin
ki, mutlak beyyinelerle hakikati mi getirdin ve söyledin ki inanayım? Kur’an’ı
mı tebliğ ediyorsun, Kur’an’dan ayetler midir söylediğin ki inanayım? O zaman
inanmıyorum, inanmak zorunda değilim ve kimseyi de suçlamayacağım, suçlayamam.
Sizlere diyorum ki; sizleri bilmiyorum, tanımıyorum, sizlerle aynı sofrada
ekmek yemedim, aynı tasta çorba içmedim, sizlerle aynı gökyüzünü temaşa
eylemedim, aynı toprakta oyun oynamadım,
bendenizden uzak olun ey kötülük yapanlar, vicdansızlar, zalimler!
ÇÜRÜYÜŞ...46...
Özgür DENİZ - 15.06.2020
Tarih: 15.06.2020
Okunma: 443
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.