ÇÜRÜYÜŞ...49...

Özgür DENİZ - 15.06.2020

Akıl verilmiş, akledin denmiş akleden yok. Her yerde, her yönde, her kulvarda bağnazlıktan, sekterlikten kırılıyoruz. Her alanda çürümüşüz tel tel dökülüyoruz. Her yerde, her yönde, her kulvarda batılın, bidatlerin, hurafelerin, taassubun dibine gömülmüşüz. Öz yok, kalıbın mahkûmu olmuşuz ve görüntüye tapıyoruz. Tapıyoruz derken de yalan söylüyoruz, O’ndan gayrı herkesten istimdat umuyoruz, sonra da inanıyoruz diyoruz, yap denileni biliyoruz ama her türlü naneyi yiyoruz. Tarihi soranlar ve sorgulayanlar yapmışlar, soran ve sorgulayan yok, sorana ve sorgulayana ruhsat ve tahammül yok. Tek bir soru sormaktan korkuyoruz, Allah’tan korkar gibi korkuyoruz. Okuyun denmiş ama okuyandan korkuluyor. Çünkü kitabın düzen bozuculuğu biliniyor. Zaten öylesine okuyun deniyor. Okuyana kıymet veren mi var? Zerre miskal yok. Çünkü okuyun diye haykıran herkes düzenbazlık, madrabazlık yapıyor. Kitap yasak meyve adeta, yersen ölüyorsun. Akıl var kullanan yok. Kalp var hisseden yok. Vicdan var merhameti yok. Nasıl bir dünya lan bu? Söyleyince düşman oluyorsunuz. Niye düşman oluyorsunuz? Hamasete teslim olmadığınız için. Koşulların gücüne boyun eğmediğiniz için. Körü körüne inanmadığınız için. Gerçeklerin peşine düştüğünüz için. Kahir ekseriyetin birleşik sıradanlığına teslim olmadığınız için. Dışarıyı kazanmak pahasına içeriye ihanet etmediğiniz için. Doğru söylüyorsan, gerçekleri haykırıyorsan vurulmalısın. Yalan diyen namussuzdur. İyiysen ezerler, kötüysen karşında sıra sıra dizilirler. İnsançocuğunun hali pür melalidir bu. Sussan olmuyor, susmasan olmuyor, söylesen tesiri olmuyor. Üstelik ithamlara maruz kalıyorsun. Niye? Düzen bozuyorsun, çarka çomak sokuyorsun diye. Ne yapmalıydım? Boyun mu eğmeliydim, yalanlara mı inanmalıydım, gerçekleri gözlerimde öldürmeli miydim? İnsanım ben, çendan insan olmaya çalışan bir faniyim. Bu yüzden de susku yazmaz benim kitabımda ve son nefesimde bile soru olacak!

 

Davranışlarımızda şerefsizlik çukurunda debeleniyoruz ama servetimizle şerefliyiz, kudretimizle şerefliyiz, kimliğimizle şerefliyiz, mevkiimizle şerefliyiz, sahip olduklarımızla şerefliyiz. Peki, nasıl kabil olabiliyor böyle bir şey? Şerefsizken şerefli olmak, nasıl bir şeydir bu ve nasıl yani nasıl? Cahil bir insansak ve toplumsak kabil olabiliyor işte. Çünkü sende ne varsa karşındakinde de onu görürsün ve ona göre muamele de bulunursun. Şerefsizlikten pay sahibiysen şerefsizlere de paye vermekte cömert davranırsın, şerefliye de güya elindeymiş gibi şereften zerre koklatmamaya yeltenirsin. Oysa dünya tarihinde hiçbir insan topluluğu kuvvetle muhtemel şahit olmamıştır ki, davranışlarıyla şerefsizlikte demir atmış birey ya da toplum, kudretiyle, kimliğiyle, servetiyle, mevkiiyle ve malik olduklarıyla şereflenebilsin ve şereften behresi olsun. Gerçekten şerefli olana şeref bahşetmeyiz ama şerefsize şeref bahşetmekte gayet cömerdiz. Kimin şerefini kime bahşediyoruz oysa? Niye böyle yapıyoruz? Çünkü bizim de sahip olduğumuz şeref şerefsizlerin elinde de ondan. Şerefi dünyalıklarla satın alınabilecek ya da dünyalıklara sahip olmakla sahip olunabilecek bir şey olarak görüyor ve satın almaya, sahip olmaya yelteniyoruz. Şerefli olana şeref bahşetmekten imtina ederiz ama gideriz şerefsizin önünde şaklabanlık yaparız. Acaba dışımızdakilerden soyunuversek geriye ne kalır? Şereften kaç okka kalır gerçekten? Davranışlarımızla alçaklarda isek, sahip olduklarımızla yükseklere çıkamayız ey insançocukları! Binaenaleyh yükselmek mi istiyoruz, davranışlarımızı murakabe etmek mecburiyetindeyiz ve davranışlarımızda ayıklama yapmak zorundayız, zira yükselmek, insan olmak için mübrem olan yegâne şey budur. Davranışlarını insanlaştır ey insançocuğu, gör bak o vakit sahip olduklarında şerefine şeref katacaktır!

Tarih: 15.06.2020 Okunma: 400

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?