Uyanın ey insançocukları derin
uykunuzdan ve kalkın kıyama! Hak olun, hakikat olun, hakkı haykıran dil olun,
mazluma uzanan ve adaletin kılıcını tutan el olun, aşılmaz bentleri yıkan sel
olun, dilsiz şeytan olmayın, ruha dokunmadan geçip giden yel olmayın, kula
kulluk etmeyin, kul önünde eğilmeyin. Noldu sizin ferasetinize, basiretinize,
cesaretinize? Ölücanlara dönüşmüşsünüz. Gözlerinizin önünü görmüyor,
kulaklarınızın dibinde ki çığlıkları işitmiyor, teninize dokunan ateşi
hissetmiyorsunuz. Aklınız uyuşmuş, kalpleriniz zehirlenmiş, gövdeniz kof bir
çuvala dönüşmüş. Kafanıza ve nefsinize göre ahkâm kesiyorsunuz, kesip
biçiyorsunuz, ne hak tanıyorsunuz, ne hukuk biliyorsunuz. İnsanlığı
öldürüyorsunuz ama farkında değilsiniz, ölen insanlıkla birlikte öldüğünüzün.
Nerede adalet, nerede merhamet, nerede hamiyet? Bir gün sessizliğinizin
hatırlanacağını ve sessizliğiniz yüzünden yargılanacağınızı bilmiyorsunuz.
Geçelim! ‘’Hakkı batılla karıştırıp, bildiğiniz halde bile bile hakkı batılla örtüp
gizlemeyin.’’ Diyor kutsal yasa, Bakara Suresi 42. Ayettir bu. Şimdi söyleyin
bre gafiller, hainler, cahiller, sefiller, namussuz bir Türk-Kürt yahut
şerefsiz, riyakâr bir Müslüman mı olmamı istiyorsunuz? İstediğiniz hiçbir dem
olmayacak. Hakikat hiçbir dem batılla örtülmeyecek, bile bile gizlenmeyecek.
Güya hak delisi, hakikat sevdalısısınız öyle mi? Kim buyuruyor mezkûr yasayı?
Bendeniz mi? Bir mekanizma mı, bir insançocuğu mu? Hayır, hayır maalesef
bildiğiniz ya da bilmek istediğiniz gibi değil. Ama tam aksini yapıyorsunuz,
namussuzca davranıyorsunuz. Dünyaya perestij ediyorsunuz, kulları Rabler
ediniyorsunuz, insançocuklarını aldatıyorsunuz. Hakikati çok az bir pahaya
satıyorsunuz. Zalimlerin zulmüne ortak oluyorsunuz. Ölümden korkuyorsunuz ama
öleceksiniz bre cahiller, gafiller, hainler, sefiller. Korku bizim
cehennemimizdir! Korku ölümden beterdir. Korkuyu yenin, ölüm korkusunu yenmeniz
kolay olacaktır. İşte o vakit varolduğunuzu, yaşadığınızı hissedeceksiniz.
Gerçekleri gözlerinizin önünde göreceksiniz, kulağınızın dibinde işiteceksiniz,
kalplerinizin derinliklerinde hissedeceksiniz. Bilakis, pisipisine geberip
gideceksiniz!
Ne diyor kutsal yasa? ‘’Şüphe yok ki
iyilik kötülüğü bertaraf edecektir.’’ Elbette ki şüphe yok ki, iyilik kötülüğe
mağlup oluyor gibi görünse de, mutlaka iyilik kötülüğe galebe çalacaktır.
Şaklabanlığa, soytarılığa, laubaliliğe lüzum yoktur. Yaşamak ciddiyet ister
behey maymun! Yeterki iyi iyi olsun, iyilikte iyilik olarak tezahür etsin. Can
özünde sağlam olmayan hiçbir şey sağlıklı neticeyi intaç etmeyecektir, etmemesi
de bu yüzdendir ama bilen kimdir? Sen iyi olduysan, niye kötülük bırakmaz seni?
Sen kötüysen, iyilik arzunda ki samimiyetin derecesi nedir? Sen, sen olduysan
ama kötülükler seni bulduysa, sorun nerededir? Senin özün neyse, seni bulacak
olan şey o özle mütenasip olacaktır. İstediğini bulamıyorsan, bulmak istediğini
aramıyorsundur! Şikâyetlerin samimiyetsizdir, dilinden akan yalandır, gözlerin
bakarken görmeyendir, gönlüne hâkim olan dünyadır. Zaten doğru olaydın, güneş
batıp karanlık seni bulmazdı. Gönül bahçende ki güller solmazdı. Evvelinde
bahtiyarken ahirin berbat olmazdı. Kimdedir sorun, nerededir yanlış behey
ahmak? Sen neysen bulduğunda o olacaktır. Olduğundan başka şeyi bulacağını mı
zannedersin? Layık olmadığını zorla mı alacaksın? Layık olaydın da bulaydın!
Zorla aldığın şeyin gönüllü olarak sende kalacağını mı düşünürsün? Zaten böyle
olduğun için değil midir bunca zaman sürünmen, sürünerek yaşaman, yaşamadığın
halde yaşadığını zannetmen ve zannettiğin yaşam dolayısıyla doğru yolda
olduğunu sanman ve hiçbir şey yapmaya gerek duymadan olduğun yerde yığılıp
kalman? Layıksan, layık olan seni bulacaktır; aksi takdirde havanda su dövüp
durma boş yere sahtekârca.