ÇÜRÜYÜŞ...58...

Özgür DENİZ - 23.06.2020

Söyleyin eyyy insançocukları! Bu topraklar kimin? Bir toprak var deyil mi? Üstüne basıyorsun, üstünde oynuyorsun, tepiniyorsun, gezip dolaşıyorsun, onda ekip biçiyorsun, ondan biteni yiyorsun, hayvanlarını onun üzerinde otlatıyorsun ve hatta onun için kan akıtıp can veriyorsun, can alıyorsun deyil mi? Hissettiğimiz, gördüğümüz, algıladığımız budur öyle mi? Lütfen hissetmeye, algılamaya, anlamaya çalışın. Tamam, diyelim ki hayal âlemindeyiz ve gördüğümüz her şey birer görüngüden ibarettir, gerçeğin fotokopisidir ama yaşarken de dokunuyormuşuz gibiyiz deyil mi? Yani rüyada olsak dahi, şeyler birer görüngüden ibaret olsa bile yine de varız ve yaşıyoruz bir toprak üstünde. Kimindir öyleyse bu topraklar? Kim vermiştir bu toprakları bize? Gerçekte Allah’ın deyil mi ya da inancınıza göre doğanın da diyebilirsiniz. Sonra kimin? Sonra kimin lütfen? İnsanlığın yani sizin deyil mi? Lütfen korkmayın gerçekten. Size ait olanı, size ait değilmiş gibi düşünmeyin. Kuşkusuz Allah kullanacak değildir. Çünkü Allah senin için halketmiştir ya da doğa senin için varetmiştir. Kullan diye, ama insanca kullan diye. Öyle deyil mi ama? Çünkü sen varolduğunda, bu toprak vardı altında. Sen toprağın üstüne doğdun, topraktan doğdun ama toprağın üstüne doğdun ve üstündesin toprağın ama sanki altındaymışsın gibi bir yaşama sahipsin, ki gerçi yaşatmak için altına giriyorsun. Niçin, kim için girdiğini sormadan, sorgulamadan giriyorsun? Senin için ve sahibi sensin ama yaşamıyorsun üstünde. Niye? Şöyle bir bakının etrafınıza lütfen. Sizin olan toprakları, birileri inhisarlarına geçirmişler, kendilerinin kılmışlar ve seni de senin olan toprağın üzerinde köleleştirip kendilerine iyi bir yaşam sunman için kullanıyorlar, mukayyet bir hürriyet sunuyorlar ama sonsuz bir hürriyet sunuyorlarmış gibi algılatıyorlar ve sizde bunu yiyorsunuz alıkça. Kusura bakmayın ama gerçek budur. Kanunların gücüyle, silahların gücüyle, servetlerin gücüyle (((ki, bu güçleri verende topraktır onlara, sizin olan topraklardır, dahası bunlarda sizindir ve size hizmet için vardır ama ele geçirilmişlerdir))) sizin topraklarınızı ele geçirmişler, tepe tepe kullanıyorlar. Şöyle bakın bir lütfen, bu ülkenin en berrak nehirlerinin kıyıları, yemyeşil dağlarının dorukları, mümbit ovalarının arazileri, mavi denizlerinin adaları kimlerin inhisarlarında ve nasıl geçirilmiş inhisarlarına ve biz olduğu gibi tolere edecek miyiz böyle bir gaspı? Göz göre göre topraklarımıza el koyuyorlar ama biz bakınıyoruz, susuyoruz, bizim önümüze koyacakları kemikleri bekliyoruz. Bize yakışıyor mu? İnsanlık onuruna yaraşır bir yaşamı bile alamıyoruz, hakkımız olduğu halde. Bırakacak mıyız onlara bizim olan şeyi? Ölen sensin, yaşayan onlar. Peki, nasıl olabiliyor böylesi bir amansız çelişki? Her türlü dalavere ile bu ülkenin en mümbit arazilerine çöküyorlar, oralara büyük binalar, iş merkezleri dikiyorlar ve edindikleri servetin gücüyle seni acılardan acılara sürgün ediyorlar ve sana ölümden başka hiçbir şey bırakmıyorlar. Üreten sensin tüketen onlar, ölen sensin yaşayan onlar, çalışan sensin yatan onlar, yorulan sensin eğlenen onlar. Peki, bu amansız paradoksu ne vakit fark ve idrak edeceksin de; HAYIR diyeceksin? Hüküm Allah’ındır ama hükmü kendileri veriyorlar. Elbette Allah hükmü uygulayacak olan değildir ama sana uygulaman için akıl, vicdan vermiştir ve uygula demiştir ama adilane bir şekilde ve tüm insanlığın hayrına olacak şekilde. Peki, böyle mi oluyor gerçekte? Elbette ki hayır, böyle olan bir şey yoktur. Allah’ın, tüm insanlığın ortak kullanımına sunduğu ne varsa, kendi inhisarlarına geçirmişler ve insanlığı bunlar tavassutu ile kendilerine kul, köle eylemişler. Sen cahil bırakmışlar ve ne söylerlerse inanacak şekilde yeniden kurgulamışlar yanı insan olan senden insana benzeyen kurgu bir insan üretmişler. Acı olan ise, insanlığın bunu içselleştirmesi, sindirmesi ve gönüllü olarak tolere etmesidir. Allah’ın özgürleştirici dinini bile seni tutsak kılmak için kullanacak kadar zıvanadan çıkmış tiplerdir bunlar. Eyyy insançocukları! Sizin için varedilen ve size ait olan şeyleri geri almak istemiyor musunuz, ne zaman geri alacaksınız? Üstad Ali Şeriati ne diyordu; ‘’mülk Allah’ındır Karun’u vurun, iktidar Allah’ındır Firavun’u vurun, din Allah’ındır Belam’ı vurun.’’ Bu sözü kalıpsal bir söz olarak algılamayın, klişeleşmiş bir söz olarak görmeyin, derinliklerine inin, çözümlemesini yapın, gerçeği görmek için analizini yapın. Analitik ve senkronize düşünün. Karl Marx’ın dediği gibi kapitalist gölgesinden faydalanmıyorsa, o ağacı kesmekten çekinmez. İşte sizin kesilmedik hiçbir şeyiniz kalmadı, hayatınız paramparça edildi ve sizler de bunu göre bile eyvallah ediyorsunuz. Senin çocukların aç, sen açsın ama bir kişi on aileyi doyuracak yemeğe utanmadan el uzatıyor dahası el uzatmasına eyvallah ediliyor. Yazıklar olsun!

Tarih: 23.06.2020 Okunma: 372

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?