Söyleyin eyyy insançocukları! Bu
topraklar kimin? Bir toprak var deyil mi? Üstüne basıyorsun, üstünde
oynuyorsun, tepiniyorsun, gezip dolaşıyorsun, onda ekip biçiyorsun, ondan
biteni yiyorsun, hayvanlarını onun üzerinde otlatıyorsun ve hatta onun için kan
akıtıp can veriyorsun, can alıyorsun deyil mi? Hissettiğimiz, gördüğümüz,
algıladığımız budur öyle mi? Lütfen hissetmeye, algılamaya, anlamaya çalışın. Tamam,
diyelim ki hayal âlemindeyiz ve gördüğümüz her şey birer görüngüden ibarettir,
gerçeğin fotokopisidir ama yaşarken de dokunuyormuşuz gibiyiz deyil mi? Yani
rüyada olsak dahi, şeyler birer görüngüden ibaret olsa bile yine de varız ve
yaşıyoruz bir toprak üstünde. Kimindir öyleyse bu topraklar? Kim vermiştir bu
toprakları bize? Gerçekte Allah’ın deyil mi ya da inancınıza göre doğanın da
diyebilirsiniz. Sonra kimin? Sonra kimin lütfen? İnsanlığın yani sizin deyil
mi? Lütfen korkmayın gerçekten. Size ait olanı, size ait değilmiş gibi
düşünmeyin. Kuşkusuz Allah kullanacak değildir. Çünkü Allah senin için
halketmiştir ya da doğa senin için varetmiştir. Kullan diye, ama insanca kullan
diye. Öyle deyil mi ama? Çünkü sen varolduğunda, bu toprak vardı altında. Sen
toprağın üstüne doğdun, topraktan doğdun ama toprağın üstüne doğdun ve
üstündesin toprağın ama sanki altındaymışsın gibi bir yaşama sahipsin, ki gerçi
yaşatmak için altına giriyorsun. Niçin, kim için girdiğini sormadan,
sorgulamadan giriyorsun? Senin için ve sahibi sensin ama yaşamıyorsun üstünde.
Niye? Şöyle bir bakının etrafınıza lütfen. Sizin olan toprakları, birileri inhisarlarına
geçirmişler, kendilerinin kılmışlar ve seni de senin olan toprağın üzerinde
köleleştirip kendilerine iyi bir yaşam sunman için kullanıyorlar, mukayyet bir
hürriyet sunuyorlar ama sonsuz bir hürriyet sunuyorlarmış gibi algılatıyorlar
ve sizde bunu yiyorsunuz alıkça. Kusura bakmayın ama gerçek budur. Kanunların
gücüyle, silahların gücüyle, servetlerin gücüyle (((ki, bu güçleri verende
topraktır onlara, sizin olan topraklardır, dahası bunlarda sizindir ve size
hizmet için vardır ama ele geçirilmişlerdir))) sizin topraklarınızı ele
geçirmişler, tepe tepe kullanıyorlar. Şöyle bakın bir lütfen, bu ülkenin en
berrak nehirlerinin kıyıları, yemyeşil dağlarının dorukları, mümbit ovalarının
arazileri, mavi denizlerinin adaları kimlerin inhisarlarında ve nasıl
geçirilmiş inhisarlarına ve biz olduğu gibi tolere edecek miyiz böyle bir gaspı?
Göz göre göre topraklarımıza el koyuyorlar ama biz bakınıyoruz, susuyoruz,
bizim önümüze koyacakları kemikleri bekliyoruz. Bize yakışıyor mu? İnsanlık
onuruna yaraşır bir yaşamı bile alamıyoruz, hakkımız olduğu halde. Bırakacak
mıyız onlara bizim olan şeyi? Ölen sensin, yaşayan onlar. Peki, nasıl
olabiliyor böylesi bir amansız çelişki? Her türlü dalavere ile bu ülkenin en
mümbit arazilerine çöküyorlar, oralara büyük binalar, iş merkezleri dikiyorlar
ve edindikleri servetin gücüyle seni acılardan acılara sürgün ediyorlar ve sana
ölümden başka hiçbir şey bırakmıyorlar. Üreten sensin tüketen onlar, ölen
sensin yaşayan onlar, çalışan sensin yatan onlar, yorulan sensin eğlenen onlar.
Peki, bu amansız paradoksu ne vakit fark ve idrak edeceksin de; HAYIR
diyeceksin? Hüküm Allah’ındır ama hükmü kendileri veriyorlar. Elbette Allah
hükmü uygulayacak olan değildir ama sana uygulaman için akıl, vicdan vermiştir
ve uygula demiştir ama adilane bir şekilde ve tüm insanlığın hayrına olacak
şekilde. Peki, böyle mi oluyor gerçekte? Elbette ki hayır, böyle olan bir şey
yoktur. Allah’ın, tüm insanlığın ortak kullanımına sunduğu ne varsa, kendi
inhisarlarına geçirmişler ve insanlığı bunlar tavassutu ile kendilerine kul,
köle eylemişler. Sen cahil bırakmışlar ve ne söylerlerse inanacak şekilde
yeniden kurgulamışlar yanı insan olan senden insana benzeyen kurgu bir insan
üretmişler. Acı olan ise, insanlığın bunu içselleştirmesi, sindirmesi ve
gönüllü olarak tolere etmesidir. Allah’ın özgürleştirici dinini bile seni
tutsak kılmak için kullanacak kadar zıvanadan çıkmış tiplerdir bunlar. Eyyy
insançocukları! Sizin için varedilen ve size ait olan şeyleri geri almak
istemiyor musunuz, ne zaman geri alacaksınız? Üstad Ali Şeriati ne diyordu;
‘’mülk Allah’ındır Karun’u vurun, iktidar Allah’ındır Firavun’u vurun, din
Allah’ındır Belam’ı vurun.’’ Bu sözü kalıpsal bir söz olarak algılamayın,
klişeleşmiş bir söz olarak görmeyin, derinliklerine inin, çözümlemesini yapın,
gerçeği görmek için analizini yapın. Analitik ve senkronize düşünün. Karl Marx’ın
dediği gibi kapitalist gölgesinden faydalanmıyorsa, o ağacı kesmekten çekinmez.
İşte sizin kesilmedik hiçbir şeyiniz kalmadı, hayatınız paramparça edildi ve
sizler de bunu göre bile eyvallah ediyorsunuz. Senin çocukların aç, sen açsın
ama bir kişi on aileyi doyuracak yemeğe utanmadan el uzatıyor dahası el
uzatmasına eyvallah ediliyor. Yazıklar olsun!
ÇÜRÜYÜŞ...58...
Özgür DENİZ - 23.06.2020
Tarih: 23.06.2020
Okunma: 372
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.