Bugüne kadar ki, olabildiğince
derinlemesine yaptığım okumalarımdan, sorgulamalarımdan, çözümlemelerimden, düşünlerimden,
duygulanımlarımdan çıkarımım şudur ki; tüm yaşamımız boyunca, net olarak
farkında olduğumuz, farkına vardığımız, algıladığımız, anladığımız,
dokunduğumuz, hissettiğimiz, ancak ve ancak içinde bulunduğumuz şimdiki andır.
Yarını net olarak bilmemiz, kestirmemiz, öngörmemiz kabil-i mümkün değildir.
Hatta bir dakika sonrasını dahi bilmemiz muhal ender muhaldir. Ne yaparsanız
yapınız bunu mümkün kılamıyorsunuz. Yarın bilinmezdir, karanlık bir kuyudur.
Belki yitik bir cennettir, ya kavuşursunuz ya da kavuşamadan kendiniz yitip
gidersiniz; belki de henüz kavuşulamayan ama kavuşulduğu anda kavuşanı yutacak
olan karanlık bir cehennemdir. Bir milyon boyuttan, bir milyon pencereden
baksanız, bir milyon çıkarımda bulunsanız yine de yarını bilmeniz muhal ender
muhaldir. Yarın şu olacak diyemiyorsunuz kesin olarak. Aklınız da kifayet
etmiyor böyle bir şeyi net olarak bilmeye. Yaşamımız boyunca elimizde olan tek
an şimdiki andır, başkaca da hiçbir an yoktur. Ne yaparsak, ne edersek, ne
söylersek ancak ve ancak şimdiki anda yapabiliriz, söyleyebiliriz,
eyleyebiliriz ve bir anlama sahip olan bir şey olacaksa da, bu şey, şimdiki
anda yapılan şey olacaktır. Çünkü ulaşıp ulaşamayacağınızın belli olmadığı
yarınlar şimdinin üzerine bina edilecektir. Şimdiki anda yapılmayan ya da
yanlış yapılan bir şey için, faraza mülaki oldunuz diyelim, yarınlarda nedamet
gözyaşları dökmek faydasızdır yahut riyakârlıktır. Yapmadan ya da kötü olarak
yapmış olduğunuz hal içinde toprakla buluşmuşsanız da zaten yapacak bir şeyiniz
yoktur. Her iki durumda da kayıptasınız. İşte bu yüzden şimdiki an altın
değerindedir ve onu harcarken olabildiğince hassasiyetli olmanız icap eder. Bir
insan olarak, ilk evvelde, önümüze baktığımızda çok uzun bir yarını görüyoruz,
algılıyoruz ama şayet ulaşabilirsek, bir sona varıp ardımıza baktığımızda da
çok uzun bir geçmişi bıraktığımızı müşahede ediyoruz. Ama tüm bunlar, her şey
olup bittikten sonra oluyor yani önceden olacağını bilemiyorsunuz. Binaenaleyh,
ne yaşarsanız şimdiki anda yaşayacaksınız, ne yaparsanız şimdiki anda
yapacaksınız, ne söylerseniz şimdiki anda söyleyeceksiniz ve anlamlı olacak
olan hatta sizin varolduğunuzu ispat edecek olan şey; bilinmez yarınlarda,
şayet o yarınlara mülaki olursanız, makes bulacak olan şey; şimdiki anda ortaya
koyduklarınız olacaktır. Bu sebeple diyorum ki, içinde bulunduğunuz anın
kıymetini bilin, o anı heba etmeyin, o ana dair ne sevinçlerinizi erteleyin, ne
de acılarınızı ucuza satmayın. Kendinizin ve zamanınızın değerini bilin ve
insanlığınızı ispatlayacak eylemler ortaya koyun. Soru sormadığınız,
sorgulamadığınız, cevabını aramadığınız hiçbir şey olmasın. İster şahıs, ister
mekanizma, ister topluluk, ister düşünce, ister güruh, ister kimlik hiç
farketmez. Her olguyu derinlemesine çözümleyin, okuyun. Her olayı tüm
boyutlarıyla, bin pencereden izleyin ve okuyun. Çünkü sorularınız, sorgularınız
kaderinizin ağlarını örmektedir tedricen ama şimdiki eylemlerinizle. Zira
kaderinizi kendiniz çiziyorsunuz, bilseniz de bilmeseniz de, farkında olsanız
da, olmasanız da. Bu dünyaya bir kere geliyorsunuz, bir kere gelinen ve her
boyutuyla yaşanmak için varolan o sürecin içerisinde en kıymetli an şimdiki
andır. Her anınızı, ya insanca eylemler ortaya koyarak insan gibi yaşarsınız,
ya insanlığa mugayir eylemler ortaya koyarak ve hayvani güdülerinizin esiri
olarak pespaye eylemler ortaya koyarak yaşarsınız, ya da bir ot gibi yaşar
gidersiniz, görmeyerek, duymayarak, bilmeyerek. Tercihte, kararda, kaderde
sizindir ve ne yaparsanız yapınız yaptığınız her şeyi önce kendiniz için
yapacaksınız. Bir insan olarak, asla ve kata, benzerlerinize mutlak tabi
olmayınız. Her başınıza geleni kader olarak görmeyiniz. Hiçbir şahsa ya da
mekanizmaya suç ortağı olmayınız kesinlikle ve kesinlikle. Ne yoksulluğa kader
deyiniz, ne varlığı kadere bağlayıp eyvallah ediniz. Önce kavganızı veriniz,
sonuna kadar gidiniz, sonra da neticeye sabrediniz. Her şeyi kadere bağlayıp ya
da her şeye kader diyenlere aldanıp sefilane bir şekilde yaşamayınız. Çünkü
zalimlerin en büyük kozlarından birisi kader olgusudur. Her şeye kader
nazarıyla bakıp, baktırıp, suskuya mahkûm ederler sizi. Şimdiki anda yapılana
bakınız, yarınlarda yapılacak olana ya da yarın yapacağız diyenlere değil. Her
güzel şeyi, her umutlu şeyi yarına erteleyene asla ve kata inanmayınız. Çünkü
bunu söyleyenler kendileri şimdiyi yaşarlarken, sizlere yaşamanız için bilinmez
yarınları vaat etmektedirler yani sizleri aldatmaktadırlar. Sizin yaşadığınız
acılarınıza, yoksulluğunuza kaderdir derler ama diğer yanda kendilerinin
şatafatlı yaşamaları da onların kaderidir, kader telakkilerine göre. Böylece
sizler susup kalırsınız, onlarda keyiflerince yaşayıp giderler. Tabi sizlerin
müsaade ettiğiniz kadar. Oysa Allah her bir insan tekine akıl, irade, ihtiyar
vermiştir. Dünya sofrasını da insanların önlerine sermiştir ve demiştir ki;
herkese kazandığı vardır. Yani sömürdüğü, çaldığı, gasp ettiği, el koyduğu
değil. Sömürülen, çalınan, gasp edilen
haklarınızı da behemehâl almanızı buyurmuştur ama layığıyla ve layık olduğunuz
hal içinde. Lütfen değerinizi biliniz ey insançocukları, kendinizi
değersizleştirmeyiniz, değersizleştirmeye yeltenenlere hadlerini bildirmekten
zerrece imtina etmeyiniz!
ÇÜRÜYÜŞ...60...
Özgür DENİZ - 25.06.2020
Tarih: 25.06.2020
Okunma: 341
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.