ÇÜRÜYÜŞ...60...

Özgür DENİZ - 25.06.2020

Bugüne kadar ki, olabildiğince derinlemesine yaptığım okumalarımdan, sorgulamalarımdan, çözümlemelerimden, düşünlerimden, duygulanımlarımdan çıkarımım şudur ki; tüm yaşamımız boyunca, net olarak farkında olduğumuz, farkına vardığımız, algıladığımız, anladığımız, dokunduğumuz, hissettiğimiz, ancak ve ancak içinde bulunduğumuz şimdiki andır. Yarını net olarak bilmemiz, kestirmemiz, öngörmemiz kabil-i mümkün değildir. Hatta bir dakika sonrasını dahi bilmemiz muhal ender muhaldir. Ne yaparsanız yapınız bunu mümkün kılamıyorsunuz. Yarın bilinmezdir, karanlık bir kuyudur. Belki yitik bir cennettir, ya kavuşursunuz ya da kavuşamadan kendiniz yitip gidersiniz; belki de henüz kavuşulamayan ama kavuşulduğu anda kavuşanı yutacak olan karanlık bir cehennemdir. Bir milyon boyuttan, bir milyon pencereden baksanız, bir milyon çıkarımda bulunsanız yine de yarını bilmeniz muhal ender muhaldir. Yarın şu olacak diyemiyorsunuz kesin olarak. Aklınız da kifayet etmiyor böyle bir şeyi net olarak bilmeye. Yaşamımız boyunca elimizde olan tek an şimdiki andır, başkaca da hiçbir an yoktur. Ne yaparsak, ne edersek, ne söylersek ancak ve ancak şimdiki anda yapabiliriz, söyleyebiliriz, eyleyebiliriz ve bir anlama sahip olan bir şey olacaksa da, bu şey, şimdiki anda yapılan şey olacaktır. Çünkü ulaşıp ulaşamayacağınızın belli olmadığı yarınlar şimdinin üzerine bina edilecektir. Şimdiki anda yapılmayan ya da yanlış yapılan bir şey için, faraza mülaki oldunuz diyelim, yarınlarda nedamet gözyaşları dökmek faydasızdır yahut riyakârlıktır. Yapmadan ya da kötü olarak yapmış olduğunuz hal içinde toprakla buluşmuşsanız da zaten yapacak bir şeyiniz yoktur. Her iki durumda da kayıptasınız. İşte bu yüzden şimdiki an altın değerindedir ve onu harcarken olabildiğince hassasiyetli olmanız icap eder. Bir insan olarak, ilk evvelde, önümüze baktığımızda çok uzun bir yarını görüyoruz, algılıyoruz ama şayet ulaşabilirsek, bir sona varıp ardımıza baktığımızda da çok uzun bir geçmişi bıraktığımızı müşahede ediyoruz. Ama tüm bunlar, her şey olup bittikten sonra oluyor yani önceden olacağını bilemiyorsunuz. Binaenaleyh, ne yaşarsanız şimdiki anda yaşayacaksınız, ne yaparsanız şimdiki anda yapacaksınız, ne söylerseniz şimdiki anda söyleyeceksiniz ve anlamlı olacak olan hatta sizin varolduğunuzu ispat edecek olan şey; bilinmez yarınlarda, şayet o yarınlara mülaki olursanız, makes bulacak olan şey; şimdiki anda ortaya koyduklarınız olacaktır. Bu sebeple diyorum ki, içinde bulunduğunuz anın kıymetini bilin, o anı heba etmeyin, o ana dair ne sevinçlerinizi erteleyin, ne de acılarınızı ucuza satmayın. Kendinizin ve zamanınızın değerini bilin ve insanlığınızı ispatlayacak eylemler ortaya koyun. Soru sormadığınız, sorgulamadığınız, cevabını aramadığınız hiçbir şey olmasın. İster şahıs, ister mekanizma, ister topluluk, ister düşünce, ister güruh, ister kimlik hiç farketmez. Her olguyu derinlemesine çözümleyin, okuyun. Her olayı tüm boyutlarıyla, bin pencereden izleyin ve okuyun. Çünkü sorularınız, sorgularınız kaderinizin ağlarını örmektedir tedricen ama şimdiki eylemlerinizle. Zira kaderinizi kendiniz çiziyorsunuz, bilseniz de bilmeseniz de, farkında olsanız da, olmasanız da. Bu dünyaya bir kere geliyorsunuz, bir kere gelinen ve her boyutuyla yaşanmak için varolan o sürecin içerisinde en kıymetli an şimdiki andır. Her anınızı, ya insanca eylemler ortaya koyarak insan gibi yaşarsınız, ya insanlığa mugayir eylemler ortaya koyarak ve hayvani güdülerinizin esiri olarak pespaye eylemler ortaya koyarak yaşarsınız, ya da bir ot gibi yaşar gidersiniz, görmeyerek, duymayarak, bilmeyerek. Tercihte, kararda, kaderde sizindir ve ne yaparsanız yapınız yaptığınız her şeyi önce kendiniz için yapacaksınız. Bir insan olarak, asla ve kata, benzerlerinize mutlak tabi olmayınız. Her başınıza geleni kader olarak görmeyiniz. Hiçbir şahsa ya da mekanizmaya suç ortağı olmayınız kesinlikle ve kesinlikle. Ne yoksulluğa kader deyiniz, ne varlığı kadere bağlayıp eyvallah ediniz. Önce kavganızı veriniz, sonuna kadar gidiniz, sonra da neticeye sabrediniz. Her şeyi kadere bağlayıp ya da her şeye kader diyenlere aldanıp sefilane bir şekilde yaşamayınız. Çünkü zalimlerin en büyük kozlarından birisi kader olgusudur. Her şeye kader nazarıyla bakıp, baktırıp, suskuya mahkûm ederler sizi. Şimdiki anda yapılana bakınız, yarınlarda yapılacak olana ya da yarın yapacağız diyenlere değil. Her güzel şeyi, her umutlu şeyi yarına erteleyene asla ve kata inanmayınız. Çünkü bunu söyleyenler kendileri şimdiyi yaşarlarken, sizlere yaşamanız için bilinmez yarınları vaat etmektedirler yani sizleri aldatmaktadırlar. Sizin yaşadığınız acılarınıza, yoksulluğunuza kaderdir derler ama diğer yanda kendilerinin şatafatlı yaşamaları da onların kaderidir, kader telakkilerine göre. Böylece sizler susup kalırsınız, onlarda keyiflerince yaşayıp giderler. Tabi sizlerin müsaade ettiğiniz kadar. Oysa Allah her bir insan tekine akıl, irade, ihtiyar vermiştir. Dünya sofrasını da insanların önlerine sermiştir ve demiştir ki; herkese kazandığı vardır. Yani sömürdüğü, çaldığı, gasp ettiği, el koyduğu değil.  Sömürülen, çalınan, gasp edilen haklarınızı da behemehâl almanızı buyurmuştur ama layığıyla ve layık olduğunuz hal içinde. Lütfen değerinizi biliniz ey insançocukları, kendinizi değersizleştirmeyiniz, değersizleştirmeye yeltenenlere hadlerini bildirmekten zerrece imtina etmeyiniz!

Tarih: 25.06.2020 Okunma: 350

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?