Ey insançocukları! Unutmayın ve bilin
ki; siz değişmedikçe hiçbir şey sizi değiştirmeyecek, siz de hiçbir şeyi
değiştiremeyeceksiniz. Çünkü ancak değişmek isterseniz değişeceksiniz ve
değişirseniz değiştireceksiniz. Değişimde, onurlu yaşamak arzusundan doğar. Eğer
ki onurlu yaşamak istiyorsanız değişmekten ve değiştirmekten korkamayacaksınız.
Çünkü korku değişimin ecelidir. Ve görüyorum ki, değişiyorsunuz sanki ve
değiştirmekten de imtina etmeyecek gibisiniz kendinizi, hayatınızı, her şeyi. Hiçbir
şey yapmıyoruz, tek bir adım atmıyoruz, öfkemiz yok, isyan etmiyoruz, suskuya
teslim oluyoruz, sonra da kaderdir deyip geçiyoruz ve her şeyi kadere
hamledenlere teslim oluyoruz. Teslim olmayacaksınız! Cesur olacaksınız, biraz
daha cesur olacaksınız. Onlar istedikleri gibi hareket ettiklerinde ve
arzuladıkları yaşamı yaşadıklarında bu onların kaderi oluyor, bizler de bize
denilenlere itaat edip sefalete mahkûm olduğumuz zaman bu bizim kaderimiz
oluyor. Ölen mazlumsa ölüm takdir-i ilahi oluyor, komprador kazanıyorsa yine
takdir-i ilahi oluyor. Oh ne ala memleket! Burada amansız bir dilemma yok
mudur? Vardır ve görmelisiniz! Bana kutsal yasalarda böyle bir kader izahını
gösterebilir misiniz Tanrı ve İnsanlık aşkına? Geçelim! Gerçekte kurt olup ama
sizlere kuzu postuyla gelenlere aldanıp, önlerinize koydukları şeylerin ne
olduğunu anlamadan saldırmayın. Ya da size söylenilenlere göre hemen uygulamaya
geçmeyin. Önce şüphe edin, sonra tahkik edin, sonra aklınız ıskat olsun,
nihayet tatbik edin, bilakis pişman olmaktan kurtulamazsınız. Analitik ve senkronize
düşünmekten behemehâl feragat etmeyin. Kaya üzerine tesis edilen yapı ile kum
üzerine tesis edilen yapı bir olur mu? Siz sağlam zemine basmazsanız, zemin
üzerinde tepetaklak olmanız kaçınılmazdır. Yanlış zemin üzerinde yürüyoruz, ayağımız
kayıp düşünce de kaderdir diyoruz, bu nasıl bir zihniyettir, anlayıştır Tanrı
aşkına? Buz üzerinde yürürsen kayar ve düşersin. Başka türlü düşünmek
irrasyonel düşünmektir yani düşünmemektir, akılsızlıktır. Kum üzerine ev
kurarsan sel yutar, götürür ama kaya üzerine kurarsan evini hiçbir fırtına, sel
tesir edemez. Biz kum üzerine dam yapıyoruz sel alıp götürünce de ah çekiyoruz
ve suçu kadere hamlediyoruz. Zaten bizi zincirlemek isteyenlerde kaderi ön
plana çıkarıyorlar ya bu yüzden, çünkü kolayca oltaya takılacağımızı çok iyi
biliyorlar. Biz suskuya teslim olursak, bizi sömürmekten kim hayâ edecek ki?
Sen isyan edeceksin ki, dağlar sarsılacak, denizler köpürecek, ovalar harekete
geçecek, göklerde yıldırımlar çakacak. Ama biz hem suskuya teslim olmak, hem de
her şeyi önümüze koydurmak istiyoruz. İşte biz bu kadar samimiyetsiz,
ciddiyetsiz ve riyakârız. Kötülükleri beynimize ve kalbimize yüklüyoruz,
bataklık içine düşüncede bağırıp çağırıyoruz, başkalarını suçluyoruz. Gurbete
mahkûm olup bitevi gurbet türküleri terennüm ediyoruz ama aynı zamanda memleket
hasreti çektiğimizi de söylemekten geri durmuyoruz, ne gariptir ki memlekete
gelmek için tek bir adımda atmıyoruz. Biz nankörüz, cahiliz, ahlaksızız,
vicdansızız, merhametsiziz ve zalimiz! Şu dağların görkemine baksana bir, şu
çağıldayan ırmakların sesini duysana, şu göğün maviliğini görsene, şu ovaların
yeşilini hissetsene, niçin yapmıyorsun bunları? İçimizde ki devi niye
uyandırmıyoruz? Bizi bekleyenlere kavuşmak için niçin harekete geçmiyoruz? Birileri
sizlerin mallarınıza çöküyorlar, çörekleniyorlar ama siz bakıyorsunuz. Onlar
sefa sürerlerken siz size ait olanın üzerinde cefa çekiyorsunuz hem de asla ve
kata hak etmediğiniz halde ama buna kader deyip geçiyorsunuz. Böylesi bir
yaşamla mı, yeryüzünün önderliğine talip oluyorsunuz? Oysa şu ruy-i zemin, nice
insan doğanların, insan olanların, insanca yaşayanların ve insanca kalmayı
başaranların yazdığı destanlara şahitlik etmiştir ve bizler de böylesi
insanların varisleri olarak önümüzde duran tüm zorlukları aşacak, barikatları
yaracak, zincirleri kıracak, zorlukları yenecek azme, kararlılığa, cesarete,
kudrete ve koşullara sahibiz ama ne kendimizi biliyoruz ne de sahip
olduklarımızı ve hatta ne de nereye gitmek, varmak istediğimizi. Bir
bilinmezlik cehenneminde tükenip, yok olup gidiyoruz, hiçbir yaraya merhem
olamadan, hiçbir rüyamıza kavuşamadan. Kahrolasıca, melun para babalarının,
komprador pezevenklerin soygun ve sömürü düzenlerinin zavallı ve sefil
kurbanları olmaktan kurtulamıyoruz bir türlü. Çürümüşüz, kokmuşuz, çöplüğe
atılmayı bekliyoruz. Veyl olsun! Artık kimliklere bakmayı ve kimliğe göre tavır
belirlemeyi bırakın lütfen, davranışlara, yaşamlara, eylemlere bakın ve ona
göre tavır alın. Bilakis, şeytan sizi hep aldatmaya devam edecek hem de en hassas
olduğunuz noktadan. Oysa iyi iyidir, kötüde kötü, iyinin kimliği sorulmaz,
kötünün de. Eyvallah!
ÇÜRÜYÜŞ...64...
Özgür DENİZ - 30.06.2020
Tarih: 30.06.2020
Okunma: 432
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.