İnsan, düşünebilen, akıl ve irade sahibi, sosyal bir
varlıktır. Bir aile, topluluk veya halk içinde yaşamak ister.
İnsanların sınırsız olan ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik faaliyetler, bir sosyal bilim dalı olarak ekonomiyi ortaya çıkarır.
Sosyal, toplumsal bir varlık olarak insan, üretici veya tüketici olarak genel ekonominin bir parçasıdır. Ekonomik faaliyetler, üretim tüketim, dağıtım, ticaret, değişim ve dönüşüm gibi bölümlere ayrılır. Bir kentte, bölgede, ülkede veya dünyanın herhangi bir yerinde ekonomik anlamda meydana gelen bir gelişme doğrudan veya dolaylı olarak bütün insanlığı ilgilendirir.
Buna rağmen insanlar çoğu zaman dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelişmelere duyarsız veya ilgisizdir. Fakat meydana gelen gelişmelerden ne zaman olumsuz olarak etkilenmeye başlamışlarsa, feryat etmeye, bağırıp çağırmaya başlarlar. Bunun en yakın örneği, geçtiğimiz ekim, kasım ayından beri zengin-fakir, genç-yaşlı, kadın-erkek, siyah-beyaz-kırmızı-sarı demeden insanlığın başına bela olan korona (covid19) salgınıdır.
Ölümcül korona virüsünün kime, ne zaman, nasıl bulaşacağı belli değildir. Çoğu zaman bulaşıcı hastalığa yakalanmamak amacıyla alınan yasak ve tedbirler bir işe yaramamakta, insanları çaresiz bırakmaktadır. Bu nedenle dünyanın en gelişmiş ve refah düzeyi yüksek ülkelerinden, en geri kalmış ülke ve toplumlara kadar herkes, korona salgın hastalık tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Şimdiye kadar korona virüsüne yakalanan insan sayısı dünya genelinde 10 milyonu, ölenlerin sayısı 500 bini geçmiş bulunuyor. Tehlike büyüktür. İşin şakaya alınacak bir tarafı yoktur. İnsanlar bu virüs ile birlikte yaşamanın veya hiç yakalanmamanın çaresini bulmak zorundadır.
Ülkelerde ekonomik gelişme ve büyüme, üretim, tüketim ve kamu harcamalarından oluşur. Kamu kurumlarının halkın hizmetine sunmak üzere yaptığı alt ve üstyapı tesisleri büyümenin bir göstergesidir. Kişilerin veya kuruluşların üretim ve tüketim harcamaları da bir büyüme şeklidir. Örneğin bir kişinin evinin önünde, tarlasında meyve, sebze yetiştirmesi, aile ekonomisine olduğu kadar ülke ekonomisine de bir katkıdır. Bunu büyük ölçekte ve ticari anlamda yaparsa iş biraz daha değişir ve para kazanmaya başlar. Büyümenin en sağlıklı olanı budur.
Ekonominin bir de tüketim boyutu vardır. Tüketim, kişi veya kuruluşlar tarafından üretilen mal ve hizmetleri satın alınmasıdır. İhtiyacınız olan mal ve hizmetleri paranız varsa gidip alırsınız. Ama satın alacağınız mal veya hizmet için kaynağınız yeterli değil ise bir yakınınızdan yardım ister veya bir bankaya borçlanırsınız. Bankanın işi size para satmak ve faiz almaktır. Bunun devleti veya özeli yoktur. Bunun en son örneği, kamu bankalarının konut, taşıt, tatil ve mobilya için kredi paketleri sunmalarıdır.
Vatandaş bu kredi paketlerinin büyüsüne kapılmışken satıcılar da fırsatı kaçırmıyor, ellerindeki mal ve hizmetlerin fiyatlarını katlıyor, uçuruyorlar.
Bir daire almak için devlet bankalarından birine gittiğinizde size şöyle bir tablo sunacaklardır.
İkinci el konutlarda 180 ay (15 yıl) vadeli %0,74 faizli, 200 bin lira kredi kullanan kişi, aylık 2.014 lira aylık taksitler halinde toplam 364 bin 527 lira ödeyecek. 120 ay vadeli olursa aylık 2.521 lira taksitler halinde 304.133 lira ödeyecek. 60 ay vadeli olursa, aylık 4.140 liradan toplam 250 bin lira ödeyecektir.
Yine ikinci el konutlarda 300 bin lira kredi için %0,74 faizli 180 ay vadeli aylık 3.021 liradan toplam 546.312 lira ödeyecek, 120 vadelide aylık 3.781 liradan toplam 456.154 lira ödeyecek, 60 ay vade olursa aylık 6.210 liradan toplam 374.954 lira ödemesi gerekecektir.
Değeri 200 bin lira olan bir daireyi, kredi faizleri düştü diye 380 bine çıkaran biriyle anlaştınız. Bu daire alım-satım vergisi ile size 400 bine mal olacaktır. 100 bin lira peşin verdiniz, 180 ay vadeli 300 bin kredi çekmişseniz, daire size 100.000 + 546.312=646,312 lira mal olacaktır. Bir de 180 bin satıcı kazığı yemiştiniz.
Yetkililerin bu duruma çekidüzen vermeleri, halkın bu şekilde ezilmesine engel olmaları gerekir. Fırsatçıların 200 bin lira olan bir daireyi nasıl 380 bine, 50 bin 60 bin liralık bir aracı 100 bine, 120 bine nasıl çıkardıklarının hesabının sorulması beklenir. Ama serbest piyasa şartlarında buna imkân yoktur.
Hayırlı alışlar ve satışlar olsun. Kolay gelsin bakalım.