OLMASAYDI BÖYLE...

Özgür DENİZ - 01.07.2020

A,B, C, D Partilerinin herhangi birinden olanlar, A, B, C, D Partilerinin herhangi birinin egemenliğinde, A, B, C, D Partilerinin herhangi biri yanlış yaptıklarında, yapılan yanlışlara tereddütsüz ve onurluca karşı dursalardı, gerektiği zaman acımadan tenkit etselerdi ve uyarsalardı, haksızlığa uğrayanların haklarını dürüstçe savunsalardı, insanlığın aleyhine olan hataları A, B, C, D Partilerinden herhangi biri için bizden diye görmezlikten gelmeselerdi ve lüzumlu lüzumsuz alkışlamak yerine hem kendilerinin hem de başkalarının haklarını savunup arasalardı, güç sizde değil bizde ve bizim dediğimiz olacak demeyi bilselerdi; bu ülke bu halde olmazdı, herkes tümden kaybetmezdi, hiçbir insanteki acılardan acılara sürgüne mahkûm kalmazdı, kaybolan yıllarımız olmazdı, gençliğimiz yaşanmadan geçip gitmezdi, sevinçlerimiz uçup gitmezdi, umutlarımız savrulup gitmezdi, acılar suratlarımıza yapışıp kalmazdı. Hayatın tadına vara vara, her rengi doya doya yaşardık. Barış, kardeşlik, özgürlük, eşitlik, sevgi, güven, doğruluk, onur dolu bir ülkede onurlu insanlar olarak yaşardık, yaşamak sevincini iliklerimize dek duyumsayarak doya doya yaşardık. Bir çiçek bahçesi kadar muhteşem, her bir çiçek kadar özgür olurduk. Ki, biz partilere değil partiler bize hizmet için vardılar, üstelikte ebedi değildiler ama biz ebedi olanlardık. Bizler asıldık, onlarsa vekildiler ama onlar seçilince kendilerini asıl olarak görüp, bizim kaderimizi çizmeye yeltendiler her devirde hem de bizlere bile danışmadan. Ayrıca her biri diğeri için; onlar şöyle yaptı, bizde yapacağız diyemezlerdi ve yaptıklarını haklı çıkaramazlardı ve yaşamak sevinçlerimizi çalmak için bahaneleri de olmazdı. Biri geldiğinde münhasıran kendi tarafı için değil her taraf için çalışmak, hizmet etmek zorunda kalırdı, böylece kazanan tüm ülke ve tüm toplum olurdu, nihayetinde tüm topluma barış egemen olurdu, bir taraf değil her taraf gülerdi. Ama her devirde onlar yaptı bizde yapacağız dendi ve böylesi bir devirdaimle sürdü gitti politik kavgalar ve kazanan onlar oldular, kaybedense bizler olduk. Biz onlara omuz verip yükselttik, onlarsa bizlere çelme takıp düşürdüler ve üzerimize basa basa yürüdüler gittiler. Aklıma geliverdi: Bir Ahmet Kaya’yı bile doya doya yaşayamadık bu ülkede. Savunmamız mı gerekirdi Ahmet Kaya’yı? Hayır, ama özgürce dinleyebilirdik, zevk alabilirdik müziğinden, müziğinin tınılarını duyumsayabilirdik, farklılıktan haz alabilirdik, yine kendi ülkesinde müzik yapmasına imkân tanıyabilirdik. Doğru ya da yanlış, gönüllü ya da gönülsüz bu toprakları terk etmeyebilirdi. Ha elbette haklarını, haklı taraflarını da savunabilirdik, yanlış yönlerini de tenkit edebilirdik ama yine de onun farklılığına saygı duyarak. Şayet sevmediğimiz tarafı varsa da reddedebilirdik ama olmadı, yapamadık, yaptırmadılar. Böylesi hazin durumları bu ülkede her kesimden nice sanatçılar yaşamıştır maalesef. Ve bizler böylesi durumları hep kanıksadık, hiç itiraz etmedik. Bir yaşamı bize zehir ettiler. Umutlarımız, düşlerimiz, hayallerimiz uçup gitti karanlığın ortasında. Niye, niçin, nasıl böyle oldu? Hep böyle mi olacak, böyle mi gidecek? Birinin diğerinde umudunu yitirdiği ve insanca yaşama hasret kaldığı bir ülkenin insanları olarak mı yaşayıp gideceğiz? Oysa düşman bildiğinin (((ki, dil ve hürriyet varsa düşmanlık tüm topluma matuf tertip edilmiş bir suikasttır))) hakkını savunduğun kadar insansın ve onurlu bir yaşamı hak edersin. Yazık! Ne diyordu bir müziğinde Ahmet Kaya: Sordum bir gün Suphi’ye; -söylediklerini niye anlamıyorum? Diye: -Bildiklerini dedi yüzleştir hayatla ve sınamaktan korkma, doğruyla yanlışı o zaman ayırabilirsin ve onu anlayabilirsin.

 

PİSLİKSİN

 

Bastığın toprağı, içtiğin suyu, soluduğun havayı, aydınlığın olan güneşi yani sana her şeyi bolca sunan doğayı kirletmekten hazer ve hayâ etmeyecek kadar şerefsiz, soysuz, ahlaksız ve rezilsin insan diye bilinen yaratık. Üstelik onun üzerinde yaşayan diğer varlıkların da yaşam haklarını çalacak kadar zalimsin. Sen gerçekten insan mısın? Hiç hicap duymuyor musun, o taktığın eldiveni ve maskeyi doğaya bırakmaktan hatta o doğanın açık ve gizli hazinelerini tahrip etmekten sefil mahlûk? O sana ekmek verdi, su verdi, nefes verdi, hayat verdi, sen ona hak ettiğini vermedin. Sen çekildin doğa güldü, sen yeniden içine girdin doğa ağlamaya başladı. Niye elinin değdiği yer zehirlenir ki?

 

LANET OLSUN

 

Küçücük gençleri görünce insan dayanamıyor. Gariplerim yıllarını veriyorlar. Ter, yaş, belki kan döküyorlar. Emek ve efor sarfediyorlar. Dersler için ciddi maddiyattan feragat ediyorlar. Düşüne düşüne ne geceleri uykusuz geçiriyorlar. Gelip masumiyet içinde sıralara oturuyorlar. Ahhh o soruları çözerken ki hallerini hayal etmeye, tasavvur etmeye çalışıyorum da insan bir acayip oluyor. Kim bilir ne düşler kuruyorlardır. Analar, babalar, kardeşler ve bilumum akrabalar ne dualar ediyorlar. Hangi sebeple olursa olsun, hangi düşünceyle ve saikle teşebbüs edilirse edilsin, kim böylesi bir şerefsizlik yaparsa yapsın ve hangi sınav olursa olsun, sınav sorularını bilinçli, şuurlu bir şekilde ve olan bitenin farkında olunduğu halde çalanlara lanet olsun. O pezevenklerin vicdanları kurusun. Masivaya ve maveraya dair her şeyin laneti o sınav hırsızlarının üzerine olsun. Ve bu soruların çalındığını bile göre, bu temelde meslek edinipte, o mesleğin parasıyla doyan, ikramlarda bulunan ve ailesini doyurana da yazıklar olsun. Akıtılan terin, yaşın, kanın ve sarf edilen emeğin karşılığı nasıl ödenebilir ki?

Tarih: 01.07.2020 Okunma: 378

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?