İhmal edilmiş, geri bırakılmış, hayatı boyunca çalışmış ama
ürettiği ne varsa çalınmış, kendi ürettiğinden hak ettiği payı hiçbir zaman
alamamış insanlarız. Hiçbir zaman hayatın hiçbir yönünde hak ettiğini bihakkın
alabilmiş insanlar değiliz. Bize ait olan ne varsa, hak etmedikleri, hakları
olmadıkları halde alanları, haklarımıza el koyanları, bizleri bile göre
soyanları tazim ve tebcil eylemişiz. Bizdendir diye bizden saydıklarımızın pisliklerini
görmezlikten gelmiş, onları daima onore etmiş ve bizleri soymaları için yol vermişiz.
Önümüze konulan kallavi laflara, cesametli olgulara inanmış, aldanmışız. Hiçbir
zaman eşit bile olabilmiş insanlar değiliz. Haddizatında yaşamı çalınmış
insanlarız. Boş laflarla, kof nutuklarla, kuru vaatlerle aldatılarak ömrümüz
geçti gitti. Geçip gitsin diyoruz, kendimize bir gram saygımız yok. Bizdense,
bizi aldatabilir diyoruz. Bir gün bile sormaya, sorgulamaya tenezzül etmedik
niçin ama niçin diye. Bir avuç azınlık, milyonların emeğini, ekmeğini, yarınlarını,
umutlarını, hayallerini, düşlerini, göz göre göre yaşamını çaldı, çalıyor,
çalmaya devam ediyor. Ve çaldıranlar, kendi elleriyle çaldırıyorlar. İnsan
kendine verilmiş olana bu kadar düşman olur ve elinde olandan bu kadar kolay
vazgeçer mi? Niye böyle oldu, böyle oluyor? Niye böyle yaptılar? Hangi hakla,
hukukla böyle oldu? Oysa bir ömrümüz vardı ve yaşamak için vardı, bir daha da
olmayacaktı. Feda etmek, feragat etmek için değildir. Çünkü gidişin dönüşü
olmayacaktı. Kin, nefret, düşmanlık, sömürü, zulüm, ölüm dolu bir hayatı hak
etmiyorduk. Nereye kadar, ne kadar daha böyle sürüp gidecek bu hayat?
Düşmanlıklarla, zulümlerle, ölümlerle rezil ediyoruz güzellik dolu güzelim
hayatı. Niye ve kim için feragat ediyoruz yaşamaktan? Değer mi? Böylesi bir
hayat yaşanmaya değer mi? Artık bir zaman sonra hiçbir şeyden haz alamaz
oluyorsunuz. Oysa bu hayatta barışta var, sevgi ve dostlukta var. Niye bu
toplumun yaşam standardını yükseltmiyoruz? Niye bu topluma hak ettiği yeri ve
hayatı sunmuyoruz? Niye bu topluma güzel bir hayat sunmak için düşünmüyoruz,
çalışmıyoruz, üretmiyoruz? Kusasıya kadar yemeye mi geldik buraya? Kara ruhlu
kara cellatlara daha kaç yaşam feda edeceğiz? Bir gramlık beyne sahip olanlar,
yaşamak nedir bilmeyenler, sevmekten anlamayanlar için daha ne zamana kadar
sevinçlerimizi erteleyeceğiz? Korku sopasıyla bizleri hizaya getirmekten başka
hiçbir şeyden çakmayanlara eyvallah ediyoruz gönüllü olarak. Kafası tehditten
başka hiçbir fikir taşımayan cahillerin, dördüncü tür yaratıkların oyuncağı
oluyoruz göz göre göre, bile isteye. Daha ne zamana kadar kaderimizi
başkalarının insafına terk edeceğiz? Niçin haklarımızı bilmiyoruz, aramıyoruz,
almak için yapacağımız bir şey varsa yapmaktan imtina etmemizin sebebi nedir?
Niye haklarımızı bizden zorla alanların karşılarına geçip; vermediğiniz şeyi
alamazsınız diyemiyoruz? Niçin namussuzlara karşı namuslu olmuyoruz? Niçin
namussuza karşı namuslu olandan yana tavır almıyoruz? Niçin namussuzlar kadar
cesur olmuyoruz? Bir avuç azınlığa feda mı ediyoruz bize armağan edilmiş
ömrümüzü? Ne uğruna? Bir hazine verilmiş ama kullanan, yaşayan sen değilsin.
Niçin peki? Yazmakta, yaşamakta zül geliyor böylesi bir hayatta. Çünkü hiçbir
şeyin anlamı yok!
DE ONA
O ki, birgün, bu dünyaya, isteyip istemememize bağlı
olmayarak, büyük kaderin tecellisi mucibince gelecek olursa yani meçhul olan
senden meçhul olan bilinir olacak olursa ve o geldiğinde yahut büyüdüğünde, ben
olmazsam yanında ya da olsam da yanında söz söyleyecek fırsatım olmazsa yahut
fırsatım olur ama o algılayıp anlayacak yetkinliğe erişmemiş olursa, benim için
de ki ona; bu ülkeyi çok sevdi, karşılık beklemeden sevdi, her şeyini bu ülkeye
verdi ama hiçbir şey almadı bu ülkeden, almak düşüncesi de olmadı zaten,
üstelik aldıkları da alındı elinden ve kahpece ihanete uğradı. De ona;
umarsızca, hesapsızca, sonunu düşünmeden de. Bilsin, unutmasın, uyumasın ve
hiçbir şey uğruna vazgeçmesin hayatından ve hiçbir hakkından feragatte etmesin
hiçbir şey uğruna. De ona, uğruna yaşamından vazgeçeceği hiçbir şey olmadığını
bilsin. Ölümü değil yaşamı yüceltsin ve yaşatmak uğruna yaşamak için ne
gerekiyorsa yapmaktan da geri durmasın. De ona; öğrensin, bilsin, anlasın
dediklerini. Hissetsin, demek isteyipte diyemediklerimi. Hissedebilirmişsin de
ona!