Hayat boyu neyin peşinden koşturuyoruz? Kendimizi neye
adıyoruz? Yaptığımız onca şeyi ne uğruna yapıyoruz? Menfaatlerimiz değil mi?
Bir gün bile bir ideal edinip, o ideale adandığımız oldu mu, elbette canımız
pahasına, çünkü canından korkanın elde edeceği yegâne şey; köpeklik ve kuru bir
kemiktir? Buna delalet eden tek bir eylemimiz var mı gösterecek? Peki, niçin
ideallerimiz varmış gibi davranıyoruz da, o ideallerimizin peşinden
koşturmuyoruz, o ideallerimize adayacağımız bir şeyimiz yok, çendan küçücük bir
eylemimiz yok idealimizin varlığına hüccet kılacak? Ve ruhumuz da hiç acımıyor,
beynimiz hiç ağrımıyor bu durum muvacehesinde. Ama öyle bir ideal olacak ve
öyle bir adanış olacak ki, ondan zerre miskal farklı bir algılama tevlit
etmeyecek. Yani, ideallerin menfaatleri kurban edildiği hissi tebarüz
etmeyecek. Misal; bir menfaatimizi kaybettiğimiz zaman duyduğumuz acıyı,
küçücük bir çocuğumuz yitip gittiğinde duyuyor muyuz? Dilde duyumsamaktan
bahsetmiyoruz, gönüldeki duyumsamaktan bahsediyoruz, zira yapacağımız şeyi
ortaya çıkaracak olan acı; gönülde hissedilen acıdır. O çocuğumuzun yitip
gitmesine sebep olan caniyi nasıl insanlaştıramamışız, nerede hata yaptık acaba
diye yüreğimizde bir gram acı hissediyor muyuz? Menfaatlerimizi korumaya almak
için gösterdiğimiz gayretin binde birini çocuklarımızı korumak adına gösteriyor
muyuz? Çocuklarımızın yitip gitmemeleri için bir şey yapmaya çalışmıyoruz
niçin? Eğitemediğimiz insanlarımız için duyuyor muyuz, menfaatlerimizi
yitirdiğimiz zaman duyduğumuz acıyı? Hüccetimiz nedir? Menfaatlerimize matuf
yaptıklarımızı, söylediklerimizi, niçin insanlığın maruz kaldığı sorunları
çözmek adına yapıp söylemiyoruz? Menfaatlerimizi temin etmeye ve korumaya matuf
kanunlar çıkarmakta pek mahiriz, peki niçin öğretmenlerin hayatlarını ve
onurlarını yükseltmek için o kadar mahir değiliz? Çünkü öğretmenler umurumuzda
değil, çocukları umursamıyoruz, münhasıran umursuyormuşuz gibi yapıyoruz. Çevremde
onlarca öğretmen var, hiçbirisi de hak ettikleri hayatı yaşamıyorlar,
yaşayamıyorlar. İşim gereği eğitim camiasıyla illa ki bir araya geliyorum,
onları dinliyorum, hayatlarını görüyorum. Çünkü umursamış olsaydık,
menfaatlerimizden önce öğretmenlerimizin onurlu ve gururlu yaşamalarını ve
çocuklarımızın hayatlarını öncelerdik ve gerekeni yapmakta tereddüt etmezdik.
Menfaatlerimizi temin etmek adına çalıştığımız kadar çocukları korumaya
çalışsaydık bu kadar çocuk yitip gitmezdi. Menfaatlerimizi korumak adına
yaptıklarımızı, insanlığın sorunlarını çözmek adına yapsaydık, bugün insanlık
onuruna seza bir hayatın sahipleri olurduk. Hayatı kirleten, karartan, yok eden
caniler halk toprağında bu kadar rahat dolaşamazlar, insanlık sofrasına
kafalarına göre musallat olamazlardı. Bu tür ikilem oluşturan olayları
çoğaltabiliriz. Biz ömrümüz boyunca menfaatlerinin zebunu olmuş, menfaatleri
uğruna bedel ödemeyi tolere etmiş ama insanlık adına elini taşın altına
koymaktan çekinmiş, korkmuş, kaçmış sefilleriz. Zira her daim menfaatlerimizi
önceledik ama sorunlarımızı tali gördük, binaenaleyh sorunları yüreğimizde
hissetmedik, böyle olunca da samimi çözüm arayışından hep uzak kaldık. Ki,
menfaatlerimiz için kirletmediğimiz ve değerini düşürmediğimiz şey de kalmadı
maalesef. Yazıklar olsun! Gözleriniz görsün, yüreğiniz hissetsin sevgili genç
kardeşlerim ve asla aklınızı kiraya vermeyin.
MENFAATLER VE İDEALLER...
Özgür DENİZ - 14.07.2020
Tarih: 14.07.2020
Okunma: 471
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.