Tanrı’m! Şimdi, Seninle konuşmaya
çalışacağım ya,
Biliyor musun?
Çokları tahammül edemeyecekler
Olamaz diyecekler
Nasıl olabilir, bu ne cüret diyecekler
Sen kim oluyorsun diye söylenecekler
Sen onları değil onlar Seni yarattılar
ya!
Senin söylemediklerini söyleyerek
kazanıyorlar ya dünyanda
Senin var olduğunu söyleyerek
Ama yaşamlarıyla söylediklerini inkâr
ederek varlıklanıyorlar ya
İşte onlar bir hoş olacaklar
Onlar Seninle konuşmak isteyipte
Konuşmaya yüzleri ve cesaretleri olmayanlardır
Onlar Sana dilleriyle inanıp
gönülleriyle inanmayanlardır
İnançları boğazlarında kalanlardır
Huzuruna çıkmaktan korkanlardır
Seni aldattıklarını sanıp
aldatamadıklarını bilenlerdir
Belki de bunu bile bilemeyecek kadar
cahillerdir
Bu yüzden de Seninle kimsenin
konuşmasını istemezler
Çünkü kendilerinin şikâyet
edilmesinden korkuyorlar
İstemiyorlar da zaten Seninle
konuşulmasını
Hatta Seni tanımamızdan bile
korkuyorlar
Seni tanımamız için yaptıkları tek bir
şeye şahitliğim olmamıştır
Çünkü Seni tanırsak kendilerini
tanımayacağımızdan ödleri patlıyor
Senin söylediğini yapmayanlar zaten
nasıl tanımış olabilirler ki Seni?
Tanımadıklarını da tanıtamazlar değil
mi?
Senin istediğini bile istemek, hatta
yapmak yasak dünyanda biliyor musun?
Senin söylediklerini bir tarafa
koysak, yarattıklarını bir tarafa
İnanır mısın Tanrı’m başlarını
kaldırabilecek yüzleri yoktur
İşte sorun da burada
Seni tanıyormuşuz gibi yapalım
Tanımıyormuşuz gibi de yaşayalım
istiyorlar
Böyle yapıyorlar ve saygı bekliyorlar
Seni tanımamızdan korkuyorlar
Ama kendilerini de tanıyalım
istiyorlar
Seni tanımasam onları tanır mıydım ki
acaba Tanrı’m?
Tanrı’yı tanımayan tanrıları nasıl
tanıyabilir ki?
Kalpleri bilen Sensin
Öyle diyorsun, kalpleri evirip çeviren
olduğunu söylüyorsun
Göreceksin itham etmekten de imtina
etmeyecekler
Tanrı’sız demekten çekinmeyecekler
Seni kendilerinden daha iyi tanıdığımı
bilemeyecekler
Ki, tanımasam bile o hürriyeti tanıyan
da Sensin
Seni tanımamak suç mu Tanrı’m?
Evet, belki cezası var ama o ceza Sana
ait
Kendilerini tanrı sananlara değil
Ama bunu anlayamayacak kadar ahmaklar
Umursadığımı düşünecekler kendilerini
Konuşamadığım Seni nasıl anlayacağımı
söyleyemeyecekler ama
Oysa ben hep Seni anlamaya çalışıyorum
Varlığını duyduğum ama tanımadığım Seni
Onlarsa değil Seni, beni bile
anlamıyorlar
İnanır mısın Tanrı’m Sensiz daha
rahatmışım sanki?
Her şey Seninle başladı gibi
Ben Seni bulunca
Ya da bulduğumu sanınca
Bulduğum ya da bulduğumu sandığım Seni
tanıyınca
Dünyana dair her şey aşikâr olunca ya
da aşikâr olmuş gibi sanınca
Binlerce sorular ortaya çıkınca
Beynimi kuşatan sorular sonucunda
Her şeyin gizemli olduğunu anlayınca
Bir hoş oldum dünyanda
Bir an da boş oldum dünyanda
Sandım ki her şey olduğu gibi
görünecek
Tüm karanlıklar berrak bir aydınlığa
bürünecek
Dünyamı saran şüphe bulutları
dağılacak
Aksine daha yoğunlaştı gibi ne varsa
bende Senden
Senden şüphe etmediklerini iddia
ediyorlar Sana inandıklarını söyleyenler
Ama dediklerini de yapmıyorlar
Aslında şüphe etmiyorlarmış gibi
görünüyorlar
İnanır mısın kalplerini açıp baksak
şüpheyle doludur
Sen de bunu biliyorsun
Çünkü yaptıklarını görüyorsun
Seni Tanrı’mız olarak kabul edelim ama
Seninle konuşmayalım istiyorlar
Zira onlar Seni aldattıklarını
sanıyorlar
Sen hani dünyayı onlara
bırakıvermişsin ya
Ve onlar sanki Senin dünyanın tek
sahipleri ya güya
Ve Sen onları sanki vekil tayin
etmişsin ya Kendine
Bu yüzden kendilerini Senin yerine
koyuyorlar ya
Böyle olunca da Senin adına karar
verebileceklerini sanıyorlar
Ve kenara çekilmişsin gibi
algılanıyorsun ya
Böyle isteyenler Seni yok sayanlar da
değil ha
Ki, böyle olduğunu da biliyorsun
Seni var sayanlardır böyle olsun
isteyenler
Senin adaletini isteyemiyorum dünyanda
Verdiğin hürriyet bende yok
Sahi bunları Seni tanımayanlar mı
yapıyor?
Tam tersi Tanrı’m tam tersi
Sahi nimetlerini birilerine mi ayırdın
sadece?
Cennetini ve cehennemini kimlere
ayırdığını söyledin mi?
Ayırdığına inanıyorlarmış gibi yaşıyorlar
da o yüzden sordum
Cennetlik olduğunu sananlar cehennemlik
gibi
Cehennemlik denilenler cennetlikmiş
gibi sanki
Ama birilerini ille de cehenneme atmak
gibi inat ediliyor
Sen kesin sonucu bildirmediğin halde
Bildirmedin değil mi Tanrı’m?
Biliyor musun Tanrı’m?
Sen yoksun desem ama kötülükleri
onaylasam benden iyisi olmaz dünyanda
Senin var olduğunu söylesem ama
kötülükleri de lanetlesem benden kötüsü olmaz
Böyle ama Tanrı’m
Niye böyle Tanrı’m?
Sen ki Tanrı’m!
Okumak diyorsun
Düşünmek diyorsun
Sormak diyorsun
Akıl diyorsun
Emek diyorsun
Çalışmak diyorsun
Direnmek diyorsun
Mücadele diyorsun
Merhamet diyorsun
Adalet diyorsun
Eşitlik diyorsun
Hürriyet diyorsun
Paylaşmak diyorsun
Diyorsun değil mi Tanrı’m?
Demeseydin olmazdı zaten
Ve biliyorsun da neyin ne olduğunu
değil mi?
Sana kim inanıyor Tanrı’m?
Bunu ancak Sen biliyorsun
İnanıyorum diyenlere inanmıyorsun
biliyorum
Çünkü gerçeği sadece Sen biliyorsun
Sağlam inançlı olduğunu söyleyenin
bile cehennemlik olabileceğini söylüyorsun
Çünkü söylemekle eylemenin apayrı
olduğunu biliyorsun
Senin verdiğini, verdiğinin elinden
alan Sana inanıyor olabilir mi?
Senin dediklerini yapanlar Tanrı’sız
olabilir mi?
Senin dediklerini yapmayanlar
inandıklarını söyleseler de inanıyor olabilirler mi?
Tanrı’m! Tanıdığımı sandığım Seni
biliyorum
Bildiğimi sandığım Seni tanıyorum
gibiyim
Sen de yaratmış olduğun beni
biliyorsun
Ve bildiğin beni benden iyi tanıyorsun
Tanrı’m! Yine de kimsin, nasılsın?
Var mısın, yok musun?
Bir varsın, bir yoksun gibi sanki
Düşünüyorum yoksun gibi
Hissediyorum varsın
Ruhumdaki ve beynimdeki acıyı tarif
edemem
Etmesem de biliyorsun değil mi zaten?
Düşünülmeyen ama hissedilen misin?
Sen yokmuşsun gibi yaşanılan bir
dünyan var
Çünkü söylediklerini yapan tek kişi
yok yarattıklarından
Yapıyorlarmış gibi davrananlar var
Onları da davranışları yalanlıyor
Tabi onlar kendilerini aldatıyorlar
değil mi?
Çünkü Sen olunca her şey istenilen
gibi oluyor
Böyle olunca da varmışsın gibi
davranılıyor
Ama yokmuşsun gibi yaşanılıyor
Seninle yarattıklarını aldatıyorlar
Niye böyle oluyor Tanrı’m?
Oysa beyinde Senin eserin, kalpte
İkisi nasıl oluyor da böyle çelişkili
sesler gönderiyor?
Yoksun ama varsın mı ve yokluğunu var
sayarak avunanlar mıyız biz?
Varsın ama yoksun mu ve varlığını yok
sayarak yaşayanlar mıyız biz?
Niye böyle dünyan Tanrı’m?
Bu dünya Senin dünyan olamaz
Çünkü Sen yokmuşsun gibi yaşanılan bir
dünyan var
Senin dünyansa çok kötü bir dünya
Bu Senin kötü olduğunun ifadesi olamaz
elbette
Senin dünyan iyilik dünyası olabilir
ancak
Öyle değil mi ama?
Lütfen söyle Tanrı’m!
Oysa burada çok kötülük var
İkiyüzlülük, sahtekârlık, yalan dolan
dolu burası
Kan, gözyaşı, cinayet, sömürü, zulüm
dolu
Bunların olmadığı bir dünya yok mu?
Ya da dünya bunlardan arındırılabilir
mi?
Bunu yapmanın yolu yok mu?
Yolu varsa yapmak mümkün mü o yolla?
Mümkün değilse de yolun olmasının
anlamı nedir?
Mümkün değilse, bunlarla yaşamak mı, nasıl
yani?
Özellikle de Senin yanında olduğunu
söyleyenler niye böyleler?
Niye böyle insan diye yarattığın?
İnsanı böyle mi yarattın?
Neredesin Sen?
Karışmıyor musun hiçbir şeye?
İzliyor musun sadece?
Sonucu mu bekliyorsun?
Seni kullanıyorlar ve hiçbir şey
yapmıyorsun
Senin adına işlenmedik kötülük yok
burada Tanrı’m
Burada da sırlar mı saklı?
Niye hep gizemli her şey?
Beni özgür yarattın ama zincirlere
vuruldum dünyan da
Hem söylediğin özgürlüğün yok
Hem de özgürmüşüz gibi yaşamamız
bekleniyor bizden
Özgürlüğün çalınmış bizden Tanrı’m
Fakat özgürlüğün varmış gibi yaşayalım
ama nasıl?
Öyle diyorlar yok olabilir ama
varsayarak yaşayın
Ne verdiysen aldılar elimizden,
çaldılar bizden
Yoksa başından beri tutsak mıydık?
İnancın iyilik olduğunu söyle Tanrı’m
İnananlar kötü olamazlar de
Desen de dünyadan da her şey tersi
Tanrı’m
Kötü oldukları söylenenlerin iyi
olmayacağını söylemiyorsun anladığıma göre
İyilikle kötülüğün karıştığı bir
dünyadayım da
Sana inandığımı söylersem
Ama dediğini yapmazsam iyi sayar mısın
beni?
Hep söylediğini yapıyorsam da kötü
olabilir miyim?
Çünkü böyle bir durum var dünyan da
Seni var sayıp yokmuşsun gibi
yaşayanlar var
Seni yok sayıp varmışsın gibi
yaşayanlar var
Ama yokmuşsun gibi yaşayanlar iyi
oluyorlar da
Varmışsın gibi yaşayanlar kötü
oluyorlar
Sen mi böyle söyledin Tanrı’m?
Birilerinin kalbindesin gibi sanki
Birilerinin de sadece aklında
Aklında oldukların yokmuşsun gibi
yaşıyorlar
Kalbinde bulundukların varmışsın gibi
yaşıyorlar
Ben niye geldim buraya Tanrı’m?
Fırlatılıp atılmışım gibi hissediyorum
Niye böyle hissediyorum?
Çünkü yabancıyım buraya
Burası bana ne kadar yabancıysa
Gitmek için geldik evet
Çünkü gelirken verildi dönmeye davet
Yaşamadan mı gitmek gerek
Yaşamamak için mi geldik dünyana?
Öyleyse dünya niye dünya?
Yaşamak için geldiysek eğer
Yaşamadan gitmemek gerek
Böyle bir dünyada herhalde ölü gibi
yaşamamak gerek değil mi?
Yaşanmaz da değil mi?
Çünkü bir can varsa eğer bu ten de
O can o tenin yaşaması içindir
O tenin yaşam yeri de dünyadır
Niçin yaşamlarımız çalınıyor Tanrı’m?
Çalınırken de Senin adın kullanılıyor
Niçin hep anlaşılmaz kalıyor her şey?
Niçin saklanıyor gerçekler?
Niçin istenemiyor verdiklerin?
Senin verdiğini yarattıklarından
isteyemiyoruz bile
İsteyelim bir kere Tanrı’m?
Neler geleceğini görmek için
Peki, benim suçum ne Senin verdiğin
hakkı isterken?
Niye verdin ki o zaman Tanrı’m?
İstediğimde yaşayacağım bir hayatım
bile olmayacak biliyorum
O zaman neresi burası Tanrı’m?
Bunun ne demek olduğunu düşünmemek
elde değil
Biz neredeyiz ve bulunduğumuz yer
kimin Tanrı’m?
Ben bir şey anlayamıyorum Tanrı’m…!