Niçin sorumuzun muhatabı düzen ve ilk sorgulayacağımız yer
düzenin idamesinden nemalananlar olmasın? Bizi asıl perişan eden bu düzen, ama
biz, birbirimizi perişan etme kavgasını veriyoruz. Birbirimize gövde gösterisi
yapıyoruz ama bizi bize düşüren düzenin önünde diz çöküyoruz. Herkesinde
düzenin önünde diz çökmesini istiyoruz. Her şeyimizi düzene feda ediyoruz.
Bozuk düzeni hep birlikte düzeltelim, insanca ve hakça bir düzen kuralım ve
herkes insanca yaşasın diyemiyoruz bir türlü. Her devirde bizi birbirimize
kırdıran düzenin yardakçısı oluyoruz ve onun yaşaması için kendimizi harcatmaya
ve onun içinde birbirimizi harcamaya eyvallah ediyoruz. Düzen beni yanına
alsın, diğerlerine karşı beni desteklesin ve dönen benim çarkım olsun diye
bizden olanlara ihanet edip, düzenin köpekliğine soyunuyoruz. Bu uğurda da her
türlü değerimizden feragat edebiliyoruz zerre rahatsızlık duymadan. Niçin cesur
olamıyoruz? Niçin korkuyoruz ve kimden korkuyoruz? Korka korka yaşanır mı lan
bu hayat? Üstelikte bize ait olan topraklar üzerinde, bize ait olan hayatımızı
yaşamaktan ve hakkımızı aramaktan korkuyoruz. Ulan şerefsizlik etmiyoruz,
ihanetle işimiz olmaz ama korkuyoruz. Hangi şerefsizden, hainden korkuyoruz?
İnsan gibi yaşayanın ve insan gibi yaşamak için savaşanın kimden, neyden
korkusu olsun ki? Korku salan olursa da ona niçin insan nazarıyla bakalım ki?
Ulan bu düzen ki, sana seni yaşama hürriyeti tanımıyor. Ben buyum ve neysem onu
yaşamak istiyorum diyemiyorsun. Kimin toprağındayız biz ya? Kimin evindeyiz?
Bizim lan her şey bizim ve burada ne varsa bize ait. Hep kendi ikbalimizi ve
bekamızı mı düşünecez? Niçin hepimizi var kılacak şeyleri düşünüp, onların var
olması uğruna ne yapabiliriz diye düşünmüyoruz? Köpek gibi yaşıyoruz, insan
gibi yaşamak istiyoruz. Nedir lan bu riyakarlık? Ölelim daha iyi. Ama biz hep
birbirimizle kavga ettik, ettirildik. İnsanlığımızın önüne bir şey koydular ve
koydukları şeyle bizleri bize ait olmayan kavgaya soktular. Biz öldük onlar
yaşadılar. Onlar ne ter döktüler, ne yaş ne de kan döktüler ve ne de bir gram
emek vermediler ama yiyenlerde, soyanlarda, doyanlarda, yaşayanlarda onlar
oldular. Bizse ya öldük, kaldıysakta süründük ve böyle yaparak, yaptığımızla
ahmakça övündük. Çünkü böylesi bir yola taammüden sokulduk. Gerçeği değil
gösterileni görmemiz istendi bizden. Bilmemiz gerekeni değil bilmemiz isteneni
bilmeliydik. Zira ayrı olmamız ve birbirimizle kavga etmemiz isteniyordu,
birleşmemiz ve birleşik gücümüzle kahpe düzene karşı kavgaya girişmemiş
istenmiyordu. Atalım lan insan kimliğimizin önüne ne koydularsa ve bir kez de
olsa insan olarak görelim her şeyi ve insan gibi verelim kavgamızı. Şimdi
bizler kimiz, neredeyiz ve ne istiyoruz? Bu soruyu sormak hakkım ve özgürlüğüm
ey devlet ve ey zalimler, kan emici sömürgenler. Sormak hakkımı da mı engelleyeceksiniz?
Yüreğiniz yetiyorsa buyurun işte meydan. Biz insanız, dünyadayız ve bu dünyada
ki hakkımızı istiyoruz deyil mi? Yani bu dünyaya gönderilmişiz ki burada bir
hakkımız var. Ama hakkımız olan şey bizde değil. Ama bizim onda gözümüz var ve
olmalı da. Bundan doğal bir şey olamaz deyil mi? Bize ait olan her ne ise ve
kimde ise onu alacağız. Biz ne bir hırka ve bir lokma peşindeyiz, ne
başkalarının elindekinde gözü olanlarız, ne de hesabımızı yarıda kesip başka
zamanlara bırakanlarız. Hesap burada başladı burada da bitecek. Hesap
görülmeden defter dürülmeyecek. Boş ve ucuz vaatlerle, süslü hikâyelerle işimiz
yok bizim. Sefil bir şekilde yaşayıp sefalet içinde ölüp gidecek misiniz ey
mazlumlar, ezilenler, sömürülenler, aldatılanlar? Hakkınızı almayacak mısınız?
Bu toprakların her karışında bu topraklar üzerinde hayat süren her bir canlının
hakkı var. Kader deyip geçecek misiniz? Bunun kader olduğuna mı inanıyorsunuz?
O zaman o kafayı ve o kafayı saksıya çeviren düşünceyi değiştirin.
NOT:
Bahusus sevgili gençler! Her alanda kalite, öz hürriyet, iş, sağlık, güvenlik, onurlu yaşam, çağın gereklerinin farkında olarak insicamlı terakki, yaşamak sevinci gibi güzel düşleriniz varsa şayet, tüm bunlara kavuşmak ve bunları iliklerinize dek hissederek yaşamak için behemehâl cumhuriyetin ışığına sımsıkı sarılınız. Cumhuriyetten vazgeçmeyiniz. Aklın ve bilimin yörüngesinden sapmayınız. Bu istekler ne kolayca önünüze konan ne de isteyince verilecek olan şeylerdir. Ne de bir şeylere körü körüne bağlılıkla önünüze bir yerlerden düşecek şeyler değildir. Kendi azim ve iradenize ve onurlu mücadelenize, isabetli tercihlerinize, doğru kararlarınıza bağlıdır almak. Öyle iri ve beylik laflarla, kallavi ama kof nutuklarla teker dönmez, dönmüyor, dönmeyecek ve peynir gemisi yürümez, yürümeyecek. Sevgili gençler! Birbirinizin varlığına ve farklılığına saygı duyduğunuz ve varlıklarınızı, farklılıklarınızı korumak adına yaptığınız mücadele kadar onurlu ve mutlu yaşarsınız. Her çiçek farklı açar, her kuş farklı öter unutmayın ama mutluluk, güzellik bu farklılıklardan bir armoni teşekkül ettirebilmektir. Bunları yok etmek değil. Hiçbir şekilde, hiçbir şeyle aldatılmanıza fırsat vermeyin, müsaade etmeyin. Tabi karar, tercih, kader sizlerindir. Ya insanca yaşamak hakkı ya da birilerinin kuyruğuna takılıp ömür boyu sürünmek, yaşayamadan sefalet içinde çürüyüp gitmek!