FÜZELERE KARŞI AYAKKABI

İsmail Hakkı CENGİZ - 16.12.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.


Birkaç ay sonra 6 sene doluyor...

Amerika, Irak'a gireli...

Neden girmişti?

Bu talihsiz ülkeye “demokrasi” getirecekti!

Geçen süre içinde, neler getirdiğini bütün dünya gördü!

Tabii demokrasi kolay gelmiyor.

Sen iyi niyetle haklar, özgürlükler, serbestlikler, seçimler ...vs. demokrasinin nimetlerini getirmek istiyorsun!

Fakat seni anlayamayan, Irak gibi ülkenin halkları direniyor. Demokrasiyi ülkelerine sokmak istemiyor!

O vakit, ne yapacaksın?

Çaresiz, demokrasiyi, zorla yani, savaşarak ülkeye sokacaksın.

Bildiğiniz gibi, Amerika da öyle yaptı.

Çünkü Irak'a demokrasi getirmeye kararlıydı.

Füzelerle, bombalarla yolladı demokrasiyi.

Çok fedakarlık etti, gayet büyük masraflara girdi. Irak'a demokrasi getireceğim derken kendi ülkesindeki ekonomi iflas etti.

Gelin görün ki, nankör Iraklılar bu müthiş fedakârlığın kıymetini bir türlü anlamadı!

Baştan beri direndi. Halen direniyor ve bundan sonra da direnmekte azimli olduğunu her fırsatta gösteriyor.

* * *

Irak'a demokrasi getirmekte yeminli olan ülkenin başkomutanı Bush sık sık bağdat'ı ziyaret etti. Askerlerini cephede denetledi ve onları yüreklendirdi. Nihayet, demokratik seçimlerle kendisine verilen başkomutanlik görevinin süresi dolduğu için veda ziyaretine geldi.

Iraklılar ise dirençlerini en yetkili kişiye, en uygun zamanda gösterme fırsatını buldular.

Irak Başbakanıyla ortak basın toplantısı esnasında; Bush, ‘Irak savaşı gerekliydi’ ve ‘Irak savaşı henüz bitmedi’ ifadelerini kullanınca; El Bağdadiye TV muhabiri Muntadar El-Zeydi "Köpek, işte bu Irak halkının güle güle öpücüğü!" diye bağırdı ve ayağından çıkardığı ayakkabılarını peş peşe Bush’a fırlattı.

Böylece, Muntadar El-Zeydi, benzetmek gibi olmasın bizim Hasan Tahsin'imiz gibi tarihe geçti.


Hadise, bir bakıma, füzelere karşı ayakkabıyla karşılık verilmesiydi.

Bir manâda, Amerika'nın kahredici üstünlüğüne karşı, Irak Halkının direnme güç ve imanını simgeliyordu.

Esas olarak ise; “Amerika'yı ve onun başkanı Bush'u ayaklarının altındaki pislik olarak gördüklerini” ilân ediyordu.

* * *

Bush ise hakkındaki bütün “düşük zekâlı” iddialarına rağmen, her iki ayakkabı taarruzunu da isabet almadan atlatarak zekâsının o kadar da geri olmadığını gösterdi.

Hatta o gergin havada espri bile yaparak, aslında gizli bir “süperzekâ” olduğunu ispatladı!

Espri şöyleymiş: “Ayakkabılar 10 numara” demiş. Bu, ABD'deki, 10 numara ayak ölçüsü, bizim bildiğimiz 44 numaraya tekabül ediyormuş ama Bush “10 numara” derken, gazetecinin kendisine on üzerinden 10 verdiğini söylemek istemiş.

Muhteşem bir zekâ pırıltısı, değil mi?

Sonra...

Bu kadar yakın mesafeden yapılan bir taarruzu bile savuşturarak “iyi bir muharip” olduğunu ispat etti. Başkomutanlığı layıkıyla yaptığını kanıtlamış oldu.

En mühimi ise...

Kendisine saldırılan bir ortamda sükunetiyle, sevimli tavırlarıyla, hoşgörü ve anlayışıyla bir “demokrasi anıtı” gibi durdu.

İşte, Bush bu!

Pes doğrusu!

* * *

Üstatlardan

40 Yıllık Defolu

Harman yeri dişlediği bellidir her hâliyle!
Kötü fikir düşlediği bellidir her hâliyle!
Şöyle dikkatli bakınca, o meş’um suratına;
Ne şenaat işlediği, bellidir her hâliyle!
..

Ahmet Süreyya Durna, 2003



Önceki Yazılar

Tarih: 16.12.2008 Okunma: 738

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

elebk

06.11.2008 - 02:25

Hiç şaşırmam. Bağımsızlık medyanın en son tutunacağı bir olgu. Tesbitler çok yerinde. Elinize sağlık

elebk

06.11.2008 - 02:25

Hiç şaşırmam. Bağımsızlık medyanın en son tutunacağı bir olgu. Tesbitler çok yerinde. Elinize sağlık