Bu kahpe, kalleş ve vahşi düzen değişmez diyorsunuz deyil mi?
Bu düzenin köle efendileri de öyle diyorlar: biz hep kazanırız; biz kazanan
tarafız; biz değişmeyiz; silah bizde, servet bizde, kuvvet bizde, devlet biziz,
hayatı biz belirleriz, ömürleri biz tayin ederiz, bizim istemediğimiz hiçbir
şey olmaz, bize gücünüz yetmez; gelin bize evet deyin ve önümüzden çekilin,
bizi uğraştırmayın, sizde elinizdekini kaybetmeyin (((elimizde olan ne
varsa?))). Biz işimize bakalım, sizde yapmanız gerekenleri yapın, verdiğimizle
yetinmeyi bilin, yolumuza çıkmayın. Ölümü değil yaşamı seçin diyorlar (((hangi
yaşamsa ve ölüm neyse?))). Yaşadıklarımız hak ettiklerimiz diye düşünüyoruz
deyil mi? Peki hak ettiklerimizse, niçin onlardan istiyoruz, onların kapılarını
bekliyoruz vermeleri için? Niye onlara boyun eğiyoruz? Ya hiçbir şey böyle
deyilse... Ya bir kez değişirse, ya gerçekten değişebilirse ama bizim
düşüncemizin kötülüğü bize değişmez gibi gösteriyorsa... Bizim gördüklerimiz,
bildiklerimiz bizleri yanıltıyorsa, hiçbir şey gördüğümüz ve bildiğimiz gibi
değilse ve görmediklerimizi ve bilmediklerimizi görür ve bilirsek... Ya onların
da zaafı buysa ve biz buradan yürüdüğümüzde aslında her şeyin nasıl da spontane
değiştiğine şahit olacaksak... Ya onların aslında hiçte gördüklerimiz,
bildiklerimiz olmadıklarını anlayacaksak ve bizim kurtuluşumuzun ışığıysa tüm
bu yol işaretleri... Niye denemiyoruz? Gerçeği görürüz diye korkuyor muyuz?
Evet, gerçekten korkuyoruz. Çünkü gerçek korkutucudur. Yalan, suçlarımızı
unutturuyor bize deyil mi? Niye mi? Bilinmesi tehlikelidir zira gerçeğin.
Köleyi özgür, kendini efendi sananı köle yapar da ondan. Çünkü intikam
alacağımızı, hesap soracağımızı düşünüyorlar. Bu yüzden bizim gerçeği
görmemizden ve bilmemizden çok korkuyorlar. Her şeylerini kaybedeceklerini çok
iyi biliyorlar. Kimler geldi, kimler geçti, hiçbirisinin değiştirmeye gücü
yetmedi diyorsunuz deyil mi? Ya öyle değilse, ya onlar da düzenin etrafında
pervane oldularsa, ya onlarda bir fasit daire içinde dönüp durdularsa, hep
gösterilen yere baktılarsa, hep söylenileni doğru diye bildilerse, hep denenmiş
olanları yeniden denemeye tevessül ettilerse ve her şey bu yüzdense ne olacak?
Burasını düşünmek işimize gelmiyor deyil mi? Niye hayatımız hakkında ki kararları
kendimiz vermiyoruz da, hep başkalarına bırakıyoruz? Hayatımızla ilgili hangi
kararı kendimiz verdik bugüne kadar? Bu düzen hep iyi ama bu düzenin işine
gelmeyen ve kötü diye gösterdiği her şey kötü öyle mi? Niye hiç denenmemiş
olanı bilmeye, tanımaya ve denemeye çalışmıyoruz? Hayatımız da hiç
denemediğimiz, tanıma imkanı bulmadığımız, nasıllığını ölçüp biçip
tartmadığımız bir şey için nasıl olurda kötü diyebiliriz? Niye bilmemiz
gerekeni kendimiz bilmiyoruz da, birilerinin bildirmesini bekliyoruz? Ne verdi
bugüne kadar bu faşist ve emperyalist düzen size? Efendilerden ve
işbirlikçilerinden bir gün bile saygı ve sevgi mi gördünüz? Sizleri insan
yerine koydukları tek bir gün oldu mu? Yoksulluktan ve acıdan başka ne verdi
size? Vazgeçtiğiniz an kaybedecek olduğunuz zincirlerinizden başka ne bıraktı
sizde? Öyleyse nedir bu taparcasına bağlılık? Nedir bu anlamsız korku? Nedir bu
gizli derin sevgi? İnsan olduğunuzu hatırlayın ve yeniden insanlığınıza dönün
lütfen ve insanlık düşmanı bu düzeni yerle yeksan eyleyin.
NE EZİLEN, NE EZEN, İNSANCA HAKÇA BİR DÜZEN...16...
Özgür DENİZ - 16.08.2020
Tarih: 16.08.2020
Okunma: 428
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.