İçine atıldığımız dünya değirmeninde öğütülüp gidiyor
ömrümüz. Bir varmışsın, bir yokmuşsun gibi sanki ömür dediğin. Nice insanları
öğüttü dünya, nice insanları yuttu toprak. Yine de devam etti yaşam ve devam
ediyor, edecek. Vay be, geldik gidiyoruz. Hayal kırıklığı ile geçti gitti koca
bir ömür. Dünyaya gelmenin bir zamanı var mıdır ya da zaman hep aynı zaman
mıdır bilinmez ama sanki zaman bize, biz zamana tersmişiz gibi geliyor.
Yenemediğimiz kesin gibi ama galiba yenik düştük zamana. Düzenin çarkların da
kırıla döküle ne kavgalar verdik, ne sürgünleri yaşadık ama bu düzenin
çarklarında öğütülmedik. Gerçi uğruna kavga verdiklerimize de hora geçmedi
yaptıklarımız. Surda bir gedik açtık mı
bilmiyoruz. Boşa mı kürek çektik yoksa doldurduğumuz bir boşluk oldu mu,
doldurabildik mi? Fakat acı ektiğimiz tek bir gönül evi olmadığı kesin. Bilakis
acıları dindirecek bir merhem olmaya gayret ettik daima, her boyutuyla gücümüz
kifayet ettiğince. Ezilenlerin safında ve sınıfında olduğumuz için, kimsenin
ezilmesinin suçlularından biri sayılmayacağız en azından. Kimsenin, şöyle böyle
insanlar yüzündendir çektiğimiz tüm acılar derken, acı çektiren tarafta
görülmeyeceğiz, sayılmayacağız. En azından buz gibi bir suratla veda
etmeyeceğimiz, ağlayarak geldiğimiz dünyadan gülerek gideceğimiz bir gerçek
olarak öylece ortada duruyor. Düzenin dümen suyunda gidip, ihanet ettiğimiz,
yaşamak sevincini çaldığımız, aşına zehir kattığımız, rızkına engel olduğumuz
tek bir insan olmaması bile büyük bir kazanım. Düzenin köpeği olup, kapısında
yallanıp, insan olanların üzerine çullanmadık çok şükür. Düzeni tanıdıkça
düşmanı olduk, böyle olmayı şeref bildik, bu hal üzereyken de veda edeceğiz.
Düzenin zalimliğine, suçlarına, günahlarına ortak olmadık hiçbir dönemde,
badema olmayacağız da. Bu yüzden kalbinde inkisara sebep olduğumuz tek bir
insançocuğu yoktur. Hatırlandığımızda hep iyi hatıralarla hatırlanacağız
kuvvetle muhtemel. İşte böyle kardeş; insan geldiysek, insan gitmek gerek deyil
mi? Mezarımıza tükürülmesin, güller dökülsün, şayet bir gün uğranılırsa.
Binaenaleyh, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çatısı altında görev yapan her bir
insana sesleniyorum, bahusus adalet çarkının başında olanlara sesleniyorum,
lütfen adaletten sapmayınız. Suçlara, günahlara ortak olmayınız, ortak olmayı reddediniz.
Ortak olduğunuz günahlardan, suçlardan dolayı tövbe ediniz ve her şeyi itiraf
ediniz. Tek bir masumun günahını almayınız. Suçsuz birini suçlu gibi
yargılamayınız. Kudretli, servetli, şöhretli, silahlı yerlerden talimat gelirse
de, görev yerinizin değişmesi pahasına hatta sizde baki olmayan canınızın
pahasına adaletten taraf olunuz. Çünkü adil olması gerekenler de adaleti
çiğnerlerse, insanlığın nasıl bir acıyla, zulümle karşı karşıya kalacağı tahmin
edilemez. Ki, her şeyi yerle yeksan eyleyen, gerçek mizanı da, düzeni de bozan,
harap eden adaletsizlik değil midir? Efendilerin emir eri, kapı kulu olmayınız.
Bu düzenin köpeklerinin köpeği olmayınız. Bu dünyada fani olduğunuzu
unutmayınız. Yaptığınız bir kötülüğü tek bir kimse bilmese bile siz bileceksiniz
ve vicdanınızda bir leke olarak hep kalacak. Ve o lekeyi son nefesinize kadar
duyumsayarak yaşayacaksınız. Nasıl katlanacaksınız? Tanrı’ya inansanız da,
inanmasanız da; Tanrı var diyorsanız da, yok diyorsanız da mutlaka bir hesap
olacak. O hesabı nasıl vereceksiniz? Tüm bunları bırakın, gittikten sonra
geride kaldığınız kadarıyla nasıl anılacaksınız? Yüreklerde bıraktığınız en
küçük acıyla hiç kuşkunuz olmasın. Hiçte sandığınız gibi değil yani. Bu düzen
sizleri kötülüğe bulaştırıyor, suç işlemeye alıştırıyor. Bulaşmayın ve
alışmayın. Yaralı bir vicdandan yükselecek ahı hissedin, o ahın dünyanıza nasıl
ineceğini düşünün. Nasıl inmekte olduğunu görün. Maalesef elbirliğiyle bu
kahpe, kalleş, vahşi, faşist ve emperyalist düzenin kuklaları olduk ve insanlığa
tarifi ve telafisi mümkün olmayan acılar çektirdik. Namussuz aydınlar, dalkavuk
alimler, yalan makinası gazeteciler, şerefsiz basın, sahtekar şeyhler,
menfaatlerinin meftunu olmuş cemaatler, rant peşinde koşan politikacılar,
şeytanlaşmış politika, hepiniz evet hepiniz elbirliğiyle bu düzenin kuklası
oldunuz ve tek bir gün bile insanlıktan taraf olmadınız, yüz güldürmediniz.
Eğer kalan tek bir gününüz, yaşayacağınız kısa da olsa zamanınız varsa şayet,
yaptığınız kötülükleri telafi etmeye hasredin derim, becerebildiğiniz
kadarıyla, geç ve güç olmadan, son pişmanlık fayda etmez, etmiyor, etmeyecek.
Bu düzen, sizin, kendi yarattığınız cehennemde yanmanıza yol veriyor ama
anlamıyorsunuz. Birgün herkesin önüne söylemediği gerçekler konacak ve herkes
söylemediği o gerçeklerle yargılanacak! O gerçekler ki, bu dünya da
söylemeyenleri güldürdü ama o gerçeklere muhtaç olanları da öldürdü, günü
geldiğinde bugün gülenler ölecek, ölenler de gülecek elbette.
NE EZİLEN, NE EZEN, İNSANCA HAKÇA BİR DÜZEN...18...
Özgür DENİZ - 18.08.2020
Tarih: 18.08.2020
Okunma: 397
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.