NE EZİLEN, NE EZEN, İNSANCA HAKÇA BİR DÜZEN...18...

Özgür DENİZ - 18.08.2020

İçine atıldığımız dünya değirmeninde öğütülüp gidiyor ömrümüz. Bir varmışsın, bir yokmuşsun gibi sanki ömür dediğin. Nice insanları öğüttü dünya, nice insanları yuttu toprak. Yine de devam etti yaşam ve devam ediyor, edecek. Vay be, geldik gidiyoruz. Hayal kırıklığı ile geçti gitti koca bir ömür. Dünyaya gelmenin bir zamanı var mıdır ya da zaman hep aynı zaman mıdır bilinmez ama sanki zaman bize, biz zamana tersmişiz gibi geliyor. Yenemediğimiz kesin gibi ama galiba yenik düştük zamana. Düzenin çarkların da kırıla döküle ne kavgalar verdik, ne sürgünleri yaşadık ama bu düzenin çarklarında öğütülmedik. Gerçi uğruna kavga verdiklerimize de hora geçmedi yaptıklarımız.  Surda bir gedik açtık mı bilmiyoruz. Boşa mı kürek çektik yoksa doldurduğumuz bir boşluk oldu mu, doldurabildik mi? Fakat acı ektiğimiz tek bir gönül evi olmadığı kesin. Bilakis acıları dindirecek bir merhem olmaya gayret ettik daima, her boyutuyla gücümüz kifayet ettiğince. Ezilenlerin safında ve sınıfında olduğumuz için, kimsenin ezilmesinin suçlularından biri sayılmayacağız en azından. Kimsenin, şöyle böyle insanlar yüzündendir çektiğimiz tüm acılar derken, acı çektiren tarafta görülmeyeceğiz, sayılmayacağız. En azından buz gibi bir suratla veda etmeyeceğimiz, ağlayarak geldiğimiz dünyadan gülerek gideceğimiz bir gerçek olarak öylece ortada duruyor. Düzenin dümen suyunda gidip, ihanet ettiğimiz, yaşamak sevincini çaldığımız, aşına zehir kattığımız, rızkına engel olduğumuz tek bir insan olmaması bile büyük bir kazanım. Düzenin köpeği olup, kapısında yallanıp, insan olanların üzerine çullanmadık çok şükür. Düzeni tanıdıkça düşmanı olduk, böyle olmayı şeref bildik, bu hal üzereyken de veda edeceğiz. Düzenin zalimliğine, suçlarına, günahlarına ortak olmadık hiçbir dönemde, badema olmayacağız da. Bu yüzden kalbinde inkisara sebep olduğumuz tek bir insançocuğu yoktur. Hatırlandığımızda hep iyi hatıralarla hatırlanacağız kuvvetle muhtemel. İşte böyle kardeş; insan geldiysek, insan gitmek gerek deyil mi? Mezarımıza tükürülmesin, güller dökülsün, şayet bir gün uğranılırsa. Binaenaleyh, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çatısı altında görev yapan her bir insana sesleniyorum, bahusus adalet çarkının başında olanlara sesleniyorum, lütfen adaletten sapmayınız. Suçlara, günahlara ortak olmayınız, ortak olmayı reddediniz. Ortak olduğunuz günahlardan, suçlardan dolayı tövbe ediniz ve her şeyi itiraf ediniz. Tek bir masumun günahını almayınız. Suçsuz birini suçlu gibi yargılamayınız. Kudretli, servetli, şöhretli, silahlı yerlerden talimat gelirse de, görev yerinizin değişmesi pahasına hatta sizde baki olmayan canınızın pahasına adaletten taraf olunuz. Çünkü adil olması gerekenler de adaleti çiğnerlerse, insanlığın nasıl bir acıyla, zulümle karşı karşıya kalacağı tahmin edilemez. Ki, her şeyi yerle yeksan eyleyen, gerçek mizanı da, düzeni de bozan, harap eden adaletsizlik değil midir? Efendilerin emir eri, kapı kulu olmayınız. Bu düzenin köpeklerinin köpeği olmayınız. Bu dünyada fani olduğunuzu unutmayınız. Yaptığınız bir kötülüğü tek bir kimse bilmese bile siz bileceksiniz ve vicdanınızda bir leke olarak hep kalacak. Ve o lekeyi son nefesinize kadar duyumsayarak yaşayacaksınız. Nasıl katlanacaksınız? Tanrı’ya inansanız da, inanmasanız da; Tanrı var diyorsanız da, yok diyorsanız da mutlaka bir hesap olacak. O hesabı nasıl vereceksiniz? Tüm bunları bırakın, gittikten sonra geride kaldığınız kadarıyla nasıl anılacaksınız? Yüreklerde bıraktığınız en küçük acıyla hiç kuşkunuz olmasın. Hiçte sandığınız gibi değil yani. Bu düzen sizleri kötülüğe bulaştırıyor, suç işlemeye alıştırıyor. Bulaşmayın ve alışmayın. Yaralı bir vicdandan yükselecek ahı hissedin, o ahın dünyanıza nasıl ineceğini düşünün. Nasıl inmekte olduğunu görün. Maalesef elbirliğiyle bu kahpe, kalleş, vahşi, faşist ve emperyalist düzenin kuklaları olduk ve insanlığa tarifi ve telafisi mümkün olmayan acılar çektirdik. Namussuz aydınlar, dalkavuk alimler, yalan makinası gazeteciler, şerefsiz basın, sahtekar şeyhler, menfaatlerinin meftunu olmuş cemaatler, rant peşinde koşan politikacılar, şeytanlaşmış politika, hepiniz evet hepiniz elbirliğiyle bu düzenin kuklası oldunuz ve tek bir gün bile insanlıktan taraf olmadınız, yüz güldürmediniz. Eğer kalan tek bir gününüz, yaşayacağınız kısa da olsa zamanınız varsa şayet, yaptığınız kötülükleri telafi etmeye hasredin derim, becerebildiğiniz kadarıyla, geç ve güç olmadan, son pişmanlık fayda etmez, etmiyor, etmeyecek. Bu düzen, sizin, kendi yarattığınız cehennemde yanmanıza yol veriyor ama anlamıyorsunuz. Birgün herkesin önüne söylemediği gerçekler konacak ve herkes söylemediği o gerçeklerle yargılanacak! O gerçekler ki, bu dünya da söylemeyenleri güldürdü ama o gerçeklere muhtaç olanları da öldürdü, günü geldiğinde bugün gülenler ölecek, ölenler de gülecek elbette.

Tarih: 18.08.2020 Okunma: 397

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?