DİN...

Özgür DENİZ - 28.08.2020

Bizler yerleşik ve gelenekselleşen din algımıza göre bakıyoruz her şeye ve kararlarımız da bu yönde oluyor. Hayatımızı etkileyen ve şekillendiren de bu minvalde ki düşüncelerimiz oluyor. Çünkü dinin ne olduğunu bilmiyoruz. Bize bildirildiği haliyle biliyoruz. Çünkü dinde bir bilenin olduğunu varsayıyoruz ve bu varsaymamız dini bizatihi kendimizin öğrenmemizin önünde aşılmaz bir handikap teşkil ediyor, böylece de bildiklerini sandıklarımızın bildirdiklerine göre biliyoruz. Nihayetinde de, bir bilen olduklarını sandıklarımızın zavallı kulları ve köleleri olarak sefil bir şekilde yaşayıp gidiyoruz. Yani bidatler, hurafeler içinde boğuluyoruz. Bu da herkesin bir tanrısını ortaya çıkarıyor ve kuşkusuz bunun sonucunda ortaya tanrılar savaşı çıkıyor. Bizler de kendi ellerimizle yarattığımız tanrıların savaşlarının gönüllü kurbanları oluyoruz. Onlardan koparsak yok olacağımızı sanıyoruz. Bu yüzden de bitevi bocalayıp duruyoruz. Hatta din gerçek haliyle bu yüzden hayatımızda yok. Güya bir dinimiz var ama var diye bildiğimiz dinimiz gerçekte ise yok. Şöyle alemi temaşa ettiğiniz vakit karşımızda duran insanlığın bir dininin olduğunu söyleyebilir misiniz? Kesinlikle böyle bir şey söyleyemezsiniz. Zira yok. Bildiğimiz din bir afyondan ibarettir ama bilmediğimiz din ise bizi afyonlayan dine karşı bir panzehirdir. Ama ne de çok afyonlanan var velakin panzehire koşan tek bir insanteki yok. Biz Tanrı’nın bizim bir dinimiz olup olmadığına bakacağını sanıyoruz, oysa Tanrı bizim dinimize değil yaptıklarımıza bakacaktır. Çünkü bizlerin kim olduğumuzu ortaya çıkaran dinin kendisi değildir, bir insan olarak ortaya koyduğumuz eylemlerimizdir. Çok daha derinlerde inanışımızda değildir mesele, ne yaptığınızdır, nasıl yaptığınızdır, niçin yaptığınızdır, kim adına yaptığınızdır. Tanrı yaptığınıza bakar. Gerçek, inanışınız değildir, söylediklerimi yapıp yapmadığınızdır der Tanrı. Siz dünyadasınız ve tek başınasınız. Her zaman beraber değiliz ve siz her an bir eylem içindesiniz, sürekli Beni değil yapacaklarınızı düşünüyorsunuz. Ben, sizlere, gönderdiğim yerde yaşamınız için yol gösterici araçları verdim. Yol belli, yol işaretleri belli. Sonunuzu kendiniz belirleyeceksiniz diyor Tanrı. Yani ey insan denilen varlık; dünyaya atılmışsın ve tek başınasın. Her şeyi kendin yapacaksın, her engeli kendin aşacaksın, her zaferi yalnız kazanıp yalnız kutlayacaksın. İnsanlar niçin bitevi savaşıyorlar ve birbirlerini yok ediyorlar? İnsanlar niçin savaşmalıdırlar? Önemli olan barış mıdır yoksa savaş mı? İnsanlara iyilik için mi yoksa din için mi savaşması söylenmiştir? Çünkü savaş öldürür, yok eder; barış ise var kılar, yaşatır. İnsan tek başınadır bu dünya da ve kavgasını da tek başına vermektedir. Acıların dili, dini, kimliği yoktur. Acı her yerde aynıdır ve aynı hissedilir. Bu yüzden de acı çekenin dinine bakılmaksızın uzanan el olunabilmelidir. Din nedir öğrendiğiniz vakit, tüm düşünceleriniz değişecektir. Ve ilk terk edeceğiniz de din diye inandıklarınızdır. Bunun için de din tüccarlarını ve bezirgânlarını çok iyi tanımalısınız. Düşünceleriniz değişince tüm hayatınız da baştan sona değişecektir. İşte bunun sonucunda varacağımız yer; devrim olacaktır. Önce içsel, sonra dışsal…

 

ÜÇ SÖZ:

 

‘’’’Gençler! Bu Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak sizlersiniz. Cumhuriyet, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.’’’’

 

Mustafa Kemal ATATÜRK

 

‘’’’Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için, insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterli.’’’’

 

Karl MARX

 

‘’’’Her şeyi SORGULA.’’’

 

Karl MARX

Tarih: 28.08.2020 Okunma: 355

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?