Şimdi, insan, toplum, politik yapı
olarak meflûç bir topluma geldiğinin söylendiğini ve bunun da aksini iddia
etmenin kabil olmadığını söyledik de mi? Çünkü iki tarafın da kayıtlarını temel
alarak söyledik bunu. Birileri var diyor ama O’ndan iz taşımıyor, birileri var
diyor ama O’nu reddediyorlar. Şimdi burada tüm boyutlarıyla içinde bulunduğu
yapının detayları hakkında bir şeyler söylemek istemiyorum. Merak ediyorsanız
gidip hayatını okuyacaksınız. Hülasa olarak; içine doğduğu yapı, gerek insan,
gerek toplum, gerek politik boyutlarıyla cahil bir toplummuş yani hakikatten
yana cahil, behresiz bir toplum. Doğru mu bu? Tüm tetkiklerimiz neticesinde
ifade ediyoruz ki; doğru. Ama O ne yapmış? En temelden, dipten, özbenlikten
başlayarak o toplumu mutlak hakikat olarak gördüğü ve bildirmekle
görevlendirildiği kelimelerin gücüyle tek bir nokta kalmayıncaya değin tamamen
değiştirmiş de mi? Gördüğümüz resim bu. Çağlar gerisinden çağlar ötesine
taşınan ve reddi imkânsız gerçeklik bu değil mi? Evet bu, aksini söylemek zor
yani, çok zor. İçine doğduğu yapıyı tolere etmiş mi? Zamanla değişir deyip
beklemiş mi, hiçbir rahatsızlık duymadan yaşayıp gitmiş mi? Muayyen bir güç
kesbedinceye değin şöyle yaşayayım da sonra böyle yaşarım demiş mi? Teklif
edilmeyen bir şey kalmamış ama o kabul edip geri çekilmiş mi? Hepsine hayır
diyoruz. Evet diyen varsa da lütfen buyursun ifade etsin, ispat etsin diyoruz. Bana
şu hayatta, Muhammed’i bir kişi gösterseniz olur mu lütfen? Ahlaki olarak, dil
olarak, ekonomik olarak, adalet olarak, merhamet olarak, maddi yaşam olarak,
hülasa; eylem olarak. Hayır, reddedenlerden değil, kabul edenlerden, reddeden
zaten reddediyor, iz taşımasını bekleyemeyiz ondan değil mi? tolere etmediğin
bir şeyin bir örneği olamazsın zaten ve bu gayet tabidir de. Şimdi çok fazla
uzatmak istemiyorum ama bir sözle nokta koymak istiyorum, tabi düşünmek için,
aklımız kadarıyla.
‘’’’Ey insanlar!
Görüyorum ki, evleriniz Rum Kayser’in
evlerine,
Lükse hayranlığınız Kisra‘nın
tutumuna,
Servet peşinde koşmanız Karun‘un
anlayışına,
Saltanatınız Firavun‘un saltanatına,
Nefisleriniz Ebu Cehil‘in nefsine,
Gururunuz Ebrehe‘nin gururuna,
Yaşayışınız Sefihlerin yaşayışına
benziyor
Allah için söyleyin!
Muhammedî olanlar nerede?’’ Yahya bin Muaz (r.a)
Lafla peynir gemisi yürümüyordu ve
tarihin tekerleği dönmüyordu değil mi? Yanlış mıyım? Yanlışsam insanca çıkıp
söylersiniz, pislikleşmeye, tiksindirici olmaya lüzum yok değil mi? Bendeniz ve
gibiler, Allah ile, Muhammed ile, Kur’an ile aldatılmıyorsak yani hülasa; bizim
üzerimizde dini afyon gibi kullanamıyorsanız bu bizim suçumuz değildir. Hem sizin
beceriksizliğinizdir hem de bizim kör olmayışımızdır. Anladınız mı? Çünkü ancak
ya kendiniz kadar cahil olanları ya da kendinizden daha ahmak olanları
aldatabilirsiniz.