Hiç akletmiyor musunuz? Biraz
akletsek, kendi kafamızla akletsek, nasıl olur? Yani birilerinin düşünmenizi
istediği gibi değil de, hissettiğiniz gibi düşünün. Nasıl görüyorsanız ya da
nasıl görmeniz isteniyorsa öyle görmeyin. Bi de taaa arka planına bakın. Ya da
şöyle mi desek, kafanızda ki gözünüzle değil de kalbinizde ki gözünüzle bakmayı
ve görmeyi mi deneseniz acaba? Sığ ve teğet geçmeyin, dip derinliklerine değin
dalmaya cesaret edin. Var mı o cesaret? Bir şey anlamıyoruz demeyin, yeterki
samimiyetle düşünün, siz düşündükçe aklınızı kuşatan ve gözünüzün önüne çekilen
perdeler kendiliğinden yok olacaktır ve hiç ummadığınız düşünceler önünüze
dökülecektir. Aldanmamak için düşünmeye cesaret edin ama kendi aklınızla!
Şimdi insan nedir? Tüm
mevcudiyetimizle odaklanıp bakıyoruz, hissediyoruz, algılıyoruz, düşünüyoruz.
İnsan diye bir varlığı görüyoruz. Yani kendisine insan deniyor. Bir yönüyle
düşüncesidir değil mi insan? Çünkü düşünebildiği için diğer varlıklardan
ayrılır. Sadece düşündüğü için de değil, düşüncesini pratikleştirdiği içinde.
İnsan düşündüğü için konuşur değil mi? Konuşan bir varlıktır da aynı zamanda ve
bu yönüyle de ayrılır diğer varlıklardan. Beyin verilmiş düşünsün diye, dil
verilmiş konuşsun diye, gövde verilmiş eylesin diye değil mi? Böyle olduğunu
düşünüyorum. Yani düşünüyorum işte. Demek ki düşünce diye bir şey var. Ama asıl
olan münhasıran düşünmek midir? İçgüdüsel olarak hayvanlara da düşüncenin
verildiğini düşünüyorum. Ya da bünyelerinde düşünmeye tekabül edecek bir
yetinin mündemiç olduğunu farz ediyorum. Şimdi asıl olan düşünmek midir
demiştik. Hayır değildir. O zaman dil ve gövde anlamsız olurdu. Öyleyse insan
düşünüp, yorum yapmakla mükellef değil münhasıran. Hangi zaviyeden bakarsanız
bakınız bu böyledir. Piyasaya bakıyoruz. Sürüyle kafa görüyoruz değil mi? Hadi
biz kahir ekseriyeti diyelim, boş kafa. Düşündüklerini sanıyorlar, mütemadi
yorumlar yapıyorlar değil mi? Hayır hepimiz bunu müşahede ediyoruz yani öyle
değil mi? Ekranlarda boy boy sulanmış, çürümüş yahut artık asıl işlevini
göremez hale gelmiş kafalar görüyoruz. Peki, o kadar konuşmalara, yorumlara
rağmen ne olmaktadır hayatta? Hiçbir şey. Hayır, bugüne kadar aynı minvalde yol
alındı, değişen ne? Demek ki, mühim olan
konuşmak, yorum yapmak değildir. Asıl mesele değiştirmektir. Kendini, çevreni,
toplumunu, hayatı, dünyayı. Nesini mi değiştireceğiz diyorsunuz? O zaman
konuşmaya gerek yok zaten. Biz konuşanları bir şey sanıyoruz, konuştuklarına da
ciddi önem atfediyoruz. Niye? Çünkü biz okumadığımız için, onların
konuşmalarını farklı algılıyoruz, şuna bak ya neler konuşuyor diyoruz. Oysa bir
şey konuştuğu yok pezevengin. Kapitalizm, zaten bol bol üfürmek için imkân
tanıyor ve onlarda bundan istifade ediyorlar, zira zaten ona çalışıyorlar.
Halka da şöyle yansıtılır bu durum; baksanıza herkes istediğini söylüyor,
fikrini açıkça deklare ediyor, demek ki hürriyet var. Halkta buna inanır,
aldanır, doğru sanır. Aldanma, yalan. Oysa doğru değildir, bu. Nasıl mı? Çünkü
kapitalizmin çarkını duraklatmayacak yöndedir düşünmeler, konuşmalar. Kapitalizmin
işine geleni söyleme özgürlüğüdür özgürlük denilen şey. Ama ona dokunamazsınız.
Ona gerçekten, insan gibi dokunduğunuz zaman hemen hedefe konursunuz. Ya sürgün
edilirsiniz, ya zindanlara atılırsınız, ya büyük paralarla kendi dünyanıza tard
edilirsiniz yahut yok edilirsiniz. Binaenaleyh piyasada ki fikir fahişelerine
inanıp aldanmayın. Çıkıp diyorlar mı ki, bu düzen bozuk düzen, bu düzen insani
değil, bu düzen hakça değil, yeni bir düzen kurulmalı, kapitalizmin gerçeği
şudur, taktiği şudur, stratejisi şudur, işte bu düzeni ayakta tutan arka planda
ki netameli gerçekler şunlardır? Hayır demiyorlar, diyemezler. O zaman bunlar
kahpedir, bunlar inanılmayacak tiplerdir, bunlar kapı kullarıdırlar. Lütfen
kendi kafanızla düşünmeye cüret ve cesaret edin! Ve artık değiştirin bir şeyler, değişmesi
gereken şeyleri, bir şey yapın ama öyle bir şey yapın ki artık yeni bir şey
olsun yaptığınız. Mesela, şeytan sizi bir daha Allah ile aldatamasın asla.
Şimdi her yerden söz diye laf
kalabalığı fışkırıyor mu? Kesinlikle evet. Güya söz söylediklerini sanıyorlar
ama laf kalabalığı yapıyorlar pezevenkler. Bendeniz kızıyorum arkadaş. Ki,
zaten kendi adıma konuşuyorum. Ama aynı zamanda düşünülsün de istiyorum. Çünkü
gözümüze gösterilenin ardında çalınan şey tüm boyutlarıyla insanlığın
hayatıdır; teriyle, yaşıyla, kanıyla, emeğiyle, hayalleriyle, düşleriyle,
umutlarıyla, yarınlarıyla. Gizemli konuşmalar yaparak sizin gerçek mevzulara
kör kalmanızı sağlıyorlar. İşte bilmem şu işin arkasında şu varmış, işte bilmem
şu şuradan niçin alınmış, işte şöylemişte, bilmem böyleymişte. İşte dünyayı
yönetenler, şu tezgâhı tertipleyenler Rothschilmişte, Rockefellermişte. Bana ne
lan namussuz? Sen insan ol, şeytana sana bir şey yapamaz. İnsan olma,
bahanelerin ardına gizlen. Bendeniz asıl sorunların konuşulmasını istiyorum
arkadaş. Dünya nasıl değişecek? Mevcudun sorunları neler, gelmesi gereken
nedir, gelecek olan neyi getirecektir? İnsanlık nasıl bir yol takip edecektir?
İnsanlığı aldatanlar kimlerdir, nasıl aldatmaktadırlar? Sömürü gerçeği nedir
her boyutuyla ve nasıl yok edilebilir? Adalet nedir, insanlık adalet için ne
yapmalıdır, adalet nasıl ikame olunacaktır? Adaleti yok eden sebepler nelerdir?
Yani müşahhas sorunlar ve o sorunların nasıl çözüleceği konuşulmalıdır. Daha
açıkçası fikirler üzerinden müzakereler yapılmalıdır. Ki, insanlık aydınlansın,
uyansın, gerçeği ve önünü görsün. Bu tür şeyler en uç noktalarda bile böyle
maalesef. Günübirlik politik muhavereler, müzakereler, teatiler. Hadi lan
ordan, sonra da kallavi şeyler konuşuyormuş gibi tavır takınmayın. Bizi aldatıyorlar ve uyutuyorlar!
Mesela; merak ediyorum.
Aydınlatılmakta isterim. Kur’an’da tespih çekin, sarık takın, cinleri şöyle
kovun mu vurgulanır bitevi yoksa adalet ve ahlak mı? Yahut namaz, oruç gibi
şeyler bağımsız mı vurgulanır yoksa yanlarına bir şeyler mi eklenmiş halde vurgulanır?
Peygamberin kavgasında asıl zorlandığı yerler nerelerdi? Kendi cephesinde en
çok mukavemet edilen yerler nerelerdi düşmanlarınca? Kardeşim bendeniz çok
farklı bir dürüstlük arıyorum. Çok farklı ciddiyet ve samimiyet aradığım gibi.
Sizlerin gözünüze tali konuları yaklaştırıyorlar ki sizler asıl konuları
görmeyin ve tali konularda boğulun birbirinizi yiyin ve bu arada kapitalizm de
sizlerin kavganızdan parsayı toplasın. Bir yer değil her yer aynı kardeşim ve
her yer arka planda birbirlerinin müzahirleri. Ama sizler sahipsizsiniz. Ya
niçin bir şeyh ya da âlim çıkıpta bitevi şu duayı okursan şöyle olur, şunu şu
kadar söylersen böyle olur der de, niye tek bir kez bile çıkıp ahlakın nasıl
olacağından, adaletin nasıl tatbik edileceğinden, Peygamberin gerçekte neyle
kavgası olduğundan bahsetmez? Yahut mütemadiyen namazdan bahseden bir âlim ya
da şeyh niçin adalet konusunda, haksızlıklar konusunda, gerçek ahlak konusunda
çıkıp onurluca saf hakikatleri ve devasa yanlışları dile getirmez?
Bahsediyorlar mı? Lütfen bana da söyler misiniz? Dinlemek isterim çünkü. Gerçeği
arıyorum kardeşim gerçeği ve gerçeği insanca haykıranı.
Mesela din neyi emrediyor ya da neye
önem veriyor yahut bitevi tekrar ettiği nedir? Uzatmayacam, hülasa yapacam. Din
zalime ve zulme başkaldırmayı, ona karşı hakkı haykırmayı emrediyor değil mi? Bunu
gerek Kur’an’dan, gerek Hz. Muhammed’in hayatından, gerekse Dört Halife’nin
yaşamlarından mülhem söylüyorum.
Sömürüye son vermeyi, mazlumun yanında durmayı söyler değil mi? Emeğe
değer verir. Faşizmin her nev’ine karşı çıkar. Herkesi eşit kabul eder. Kadın
erkek ayırmaz. İkisine de aynı görevleri yükler. Kibri ve üstünlüğü reddeder ve
Allah’a savaş açılmış gibi görür bu tür şeylere tevessül etmeyi değil mi? ilme
sonsuz kıymet verir ve yönlendirme yapar. Aklı kullanmayı ister. Tabiatı temaşa
etmemizi ister, bir nevi bilme yönlendirme yapar değil mi? Adil şahitler olmayı
emreder. Hürriyete sonsuz önem verir mesela. Allah ahlakı ile ahlaklanmayı
ister. Din ne diyor, ne demek istiyor, dinin yönü neresidir? Biz dini mi
yaşıyoruz ya da yaşadığımız şey nedir? Hiçbir olguyla aldatılmak istemiyorum.
Bir şeyin gerçeğinin gizlenmesinden ve gizleyenlerden tiksiniyorum. Ben her şeyin
gerçeğini arıyorum ve istiyorum kardeşim. Kendi basit aklımca da düşünmeye
çalışıyorum.