Gözümün önünde zalimlerin
(((politikacısı, sanatçısı, sporcusu, şarkıcısı, artisti ve daha nicesi)))
şenlik yapmaları ve insanlığın acımasızca bir yaşamın pençesinde kıvranması
kanıma dokunuyor arkadaş. Düşünsenize eviniz var, bir zalim gelip evinize
çöküyor ve sizi dışarı atıyor, kendisi sizin olan eve giriyor ve o, sizin
evinizde gönlünce yaşarken, siz dışarda acı içinde kıvranıyorsunuz. Evinize ait
her şeyi onlar tayin ediyorlar. Evinizin tüm odalarına çöreklenmişler,
çökmüşler ve kaldırmanız artık kabil değil, çünkü güç aracı gibisinden şeylerde
(((silahı, kanunu, yasası ve nicesi))) onların emrinde. Zaten artık bir evinizde
yok, münhasıran toprakta çalışıp üretecek ve ürettiklerinizi efendilerin
sofrasına sunacak bir öküz konumundasınız. Yaşamak gibi bir hakkınız yok,
payınıza çalışmak düşürülmüş eşşek gibi. Ne düşünüyorsunuz? Emeğinize çökmüşler,
ekmeğimize el koymuşlar. Ya bana bir cevabınız olmalı ya da susup
oturacaksınız. Buna hiçbir cevabınız yok mu efendiler? Buna bir çözüm öneriniz
yok mu? Siz niye varsınız, niye yaşıyorsunuz o zaman? Bostan korkuluğu musunuz?
Din niye var o zaman? Bana masal anlatmayın. Bana dini anlatın. Yahut bana
düşünceniz her ne ise onu anlatın. Çünkü masallarınızdan, mavallarınızdan,
martavallarınızdan bıktım, tiksiniyorum. Bana bir kahpe müzahir olacak, halka
ait olanı ona ve evlad-ı iyaline peşkeş çekecem. Var mı lan böyle bir adalet?
Nerede hak, nerede hukuk? Sanki vatan babalarından kendilerine tevarüs etmiş
bir çiftlik, kendileri de çiftliğin ağaları, halkta maraba. Her şey ağaların
iki dudağı arasında olup bitiyor, kendileri keyif yapıyor, çevreleri bal tutup
parmaklarını yalıyor, halkta yalanıyor. Kardeşim inandığınız gibi yaşamadığınız
düşüncenize kimseyi inandıramazsınız (((ister din, ister ideoloji ne fark
eder?))). Herkes kendi aralarında kendi çıkarları için dövüşüyorlar. Bizi
düşünen kim? Biz kimiz ki öyle de mi?
Abicim şimdi herkesin elinde ya da
kafasında bir şeyleri var mı? Var de mi? Var yani, gözümüz görüyor. Birilerinin
elinde serveti (((nasıl kazanıldığı, nereden kazanıldığı, haram mı helal mi
olduğu, hangi aracılar aracılığıyla kazanıldığı, hangi güçler kullanılarak
kazanıldığı, servet olgusunun gerçek mahiyetinin ne olduğu ayrı bir mevzu)))
var de mi, birilerinin kafasında da düşünceleri var de mi? Gelelim sadede,
öyleyse; servet sahibi servetini nasıl gönlünce kullanıyorsa, düşünce sahibi de
düşüncesini gönlünce kullanır, kullanmalıdır değil mi? Ama öyle olmuyor işte
velakin olmalıdır. Servet sahibi kompradorlar servetleri vasıtasıyla
dildiklerince dem sürüyorlar, gönüllerince yaşıyorlar, kimse bir şey demiyor,
kimse karışmıyor hatta herkes onlara özeniyor ama iş düşünceye gelince herkese
bir haller oluyor. Ulan pezevenk, madem öyle, niye böyle? O istediği gibi
kullanıyor da, diğeri niçin kullanamıyor? Diğeri de kullanmalıdır,
kullanabilmelidir. Neyden korkulmaktadır? İnsanca ve namusluca kullanılıyorsa
kime ne zararı vardır? Elbette bunları laf olsun kabilinden soruyoruz, zira
korkuluyor ki zihne hapsedilmek isteniyor düşünceler. Her türlü pezevenge
hürriyet ama düşünceye zindanlar. Tükürürüm böylesi melanete. Ama hapsetmeyeceğim
kardeşim. Beynimde dursun diye düşünmüyorum, paylaşmak için düşünüyorum, bir
önemi vardır yoktur bilmem, bir şey ifade eder etmez bilemem, etkisi olur olmaz
bilemem. Ama paylaşmadan duramam, durmayacağım. Ne yapacaksınız? Yargılayacak mısınız? Hangi yasayla, kanunla,
hukukla? Diyelim ki yargıladınız, hangi yasa, kanun, hukuk bendenizi haksız
sizi haklı çıkarır? Bendeniz her daim haklı olurum, sizse haksız ama güç sizde
olduğu için haklı siz haksız bendeniz olurum. Ya vicdanın anayasası ne olacak
şerefsiz köpekler? Bendeniz sizlere boyun eğmeyeceğim, çünkü babalarınızın
çiftliklerin de yaşamıyorum, eğer ki burası bizim babalarımızın çiftliği
diyorsanız da, bendeniz de derim ki; öyleyse bendeniz de vatan hainiyim derim
lan o kirli ve mikrop suratlarınıza haykırarak.