Bakınız efendiler anlamıyorsunuz! İçi
boş önerilerde, tavsiyelerde bulunuyorsunuz. Bizim kuru gürültülere değil,
gerçekçi eylemlere ihtiyacımız var. Ciddiyetsizsiniz, samimiyetsizsiniz,
tutarsızsınız, riyakârsınız, sahtekârsınız. Biz beynimize yöneltmiş nutuklara
değil önümüze konulmuş ekmeğe inanırız. Bize yapma dediklerinizi yapıyorsanız
ve yine utanmadan karşımıza çıkıp aynı şeyi tekrar ediyorsanız kirli suratlarınıza
tükürmekten başka seçeneğimiz yoktur. Çünkü insanlığı ve insanlık ailesinin
büyük parçası olan ezilen emekçileri söylemler değil eylemler kurtaracak. Çünkü
sorunları çözüme kavuşturacak olan şey boş laflar değildir, dolu eylemlerdir. Söylemem
gerekenleri söylediğim zaman emin olun altından kalkamazsınız, kalkacak haliniz
olmaz, çünkü söyleyeceklerimin her bir harfi hakikatten bir cüz olacaktır. Öyle
toplumdaki kahir ekseriyete yedirdiğiniz palavralara benzemez söyleyeceklerim. Öyle
parayla konuşturduğunuz ve dillerine pelesenk ettikleri aynı şeyleri papağan
gibi tekrar edip duranların ve temcit pilavı gibi getirip önümüze koyanların
söylediği şeyler olmaz söyleyeceklerimiz. Öyleyse söyletmeyin beni. Bir şeyler
söylüyorsunuz ama ne söylediğinizi kendinizde bilmiyorsunuz. Çünkü meseleyi anlamaktan
yoksunsunuz. Ki, sizler içi boş odun kütüklerisiniz, kafanız da boş bir
tenekedir. Çok ses çıkarıyorsunuz ama hiçbir şey söylemiyorsunuz. Çok konuşuyorsunuz
ama yaptığınız hiçbir şey yok. Kutsal olgularla kolayca kanan saf ve cahil
insanları bulmuşusunuz kandırdıkça kandırıyor, yuttukça yutuyorsunuz. Çabuk
parlıyorsunuz ama çabuk sönüyorsunuz ve ısıtmıyorsunuz. Bizleri kandırmaya,
avutmaya, uyutmaya çalışıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Gelmeden gelmezseniz
gelmek zorunda kaldığınızda gelmenizin hiçbir anlamı olmayacaktır bilmiyorsunuz.
Bakınız her şeyi inhisarınıza geçirmişsiniz ama şunu yapın, bunu yapın, şöyle
yapın, böyle yapın demekten de geri durmuyorsunuz. Tüm arazilerin sahibi
olmuşsunuz, dilediğiniz kadar beton bina yapıp dilediğiniz ücrete satıyorsunuz.
Yaşam alanlarını bile zehirliyorsunuz. Herkese ait olan topraktan dilediğiniz
kadarını kendinize ayırıp bağla, bahçeyle donatıyorsunuz. Oysa beri tarafta insanların
oturacakları evleri, çalışacakları tarlaları, kazandıracak dükkânları, ısınacak
ateşleri, yiyecek ekmekleri yok hatta handiyse soluyacak havaları bile
kalmamış. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Sizler neyden bahsediyorsunuz? Her
şeyi ellerinize almışsınız dilediğiniz gibi kullanıp, dilediğinize peşkeş
çekiyorsunuz. Kimin mülkünü kime peşkeş çekiyorsunuz? Bir biriniz gelip
dilediğince dem sürüp gidiyor, bir biriniz gelip dilediğince dem sürüp gidiyor.
Böylece mülk kendi aranızda dönüp duran bir devlet ve sömürücü aracı oluyor.
Buna bir ömür eyvallah edip, sessiz mi kalınacağını sanıyorsunuz?
Yanılıyorsunuz. Peki, halk nolacak? Av halka yasak size serbest, gönlünce
eğlenmek halka yasak, dilediğince gezip tozmak size serbest, bağlara bahçelere
girmek halka yasak, bağ bahçe kurmak sizin hakkınız. Nasıl oluyor tüm bunlar,
herkese ait olan halk toprağının üzerinde? Bir ormanda bile özgürce dolaşmak,
serinlemek yasak halka ama ormanları yağmalamak sizlerin hakkınız. Her yeri
çitlemişsiniz ve çitlediğiniz yerleri korumak için yasalar çıkarmışsınız.
Paylarına ne düşmektedir ki, düşen payları ile özgürce yaşasınlar ezilenler,
emekçiler? Ne iş var ne de nimet? İşte, nimette size düşüyor. Dünyada boş yer
mi bıraktınız ki insanlar yaşam alanları bulabilsinler kendilerine? Her şeyi
sahiplenmişsiniz, sahiplendiklerinizi korumaları için silahlı güçler
oluşturmuş, kale gibi aşılmaz yasalar çıkarmışsınız. Kime sordunuz kanunları
çıkarırken? Benim adıma yasa, kanun çıkarıyorsunuz ama bana fikrimi
sormuyorsunuz. Nasıl oluyor da benim için oluyor bu? Fikir aldınız mı
yasalarınızı üzerlerinde tatbik edeceğiniz insanlardan? Biz bir şeylerin geleceğe
bırakılmasını istemiyoruz hemen bugün istiyoruz. Bugün aldıklarımızın üzerinde geleceğimizi
kendi özgür irademizle ve yaptığımız seçimlerle kendimiz kurmak istiyoruz. Biz
hemen bugün bize bırakılmış olan ve kendi ellerimizle ürettiğimiz her şeyden payımızı
almak ve insanca yaşamak istiyoruz. Bizler artık sahibi olacağımız ve
kendimizin de kullanacağımız şeyler yapmak istiyoruz. Biz sefaleti yaşarken yaptıklarımız
üzerinde birilerinin keyif sürmelerini içimize sindiremiyoruz. Yeryüzünde ne
varsa herkese eşit olarak verildi ve herkes adilce bölüşsün diye verildi. Münhasıran
sizlere verilmedi ve sizlerin hakkınız olduğu söylenmedi en güzel yaşamların. Çoğunluktan
alınıp azınlığa teslim edilmiş olanları geri istiyoruz. Ezilenlerden,
emekçilerden gasp edilen her şey sahibine iade edilsin ve herkese ait olan yine
herkese ait olsun istiyoruz. Bakınız hakkımız olmayana göz dikmiyoruz, hakkımız
olanı istiyoruz ama ne bir gram eksik ne bir gram fazla, hakkımız neyse o kadar.
Kazanacağız ve alacağız!
SADECE DÜŞÜNÜN...9...
Özgür DENİZ - 14.09.2020
Tarih: 14.09.2020
Okunma: 384
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.