Düşünelim lütfen! Ama öznel dünyamızda
nasıl düşünüyorsak o düşünce tarzımızı bir kenara koyarak, nesnel temellerde ve
bağımsız olarak, önyargının ve koşulların gücüne teslim olmayı reddederek
düşünelim. Geçelim! Bir olay var farz edelim ki ve bu olayın iki tarafı var. Belki
daha fazla tarafları olan olaylarda olur ama kahir ekseriyetle olaylar iki
taraflıdır. Gündelik hayatın gerçeğidir bu. İki tarafında iddiaları olur.
Handiyse hayatın bütünü böyle bir şeydir. Kime inanmalıyız? Birine illa ki
inanacağız, inanırız değil mi ya da arafta kalırız ve hislerimize göre hareket
ederiz ama hislerimizde bile adaletten şaşmamalıyız, ya işte nolacak şöyle hissedivereyim
ve yine özünde istediğim gibi inanayım olmaz? Böyledir yani. Çünkü hayatta ki
tercihlerimizin yönünü bile tayin eden şey budur haddizatında birazda. Zira
olaylarda haklı tarafın yanında oluruz, olmalıyız yani, erdemli olmanın
muktezasıdır bu. Bilakis hak, hukuk, adalet diye bir gerçeklik vardır ve
tehlikeli bir alandır orası. Elbette insanlığımız ölçüsünde riayet ederiz
böylesi şeylere. Evet, önümüze iki veri konuyor ve bizim birine inanmamız
isteniyor değil mi? Ve her tarafta kendisine inanmamızı bekler, umar, öyle
ister. Hiçbirine de inanmayabiliriz ama illaki inanırız yani, o zaman hangisine
inanmalıyız? Elbette iddialara matuf beyyineleri de görmeliyiz önce değil mi? Mesela;
herhangi bir şey için herkese tevcih ettiğimiz yapmayın, etmeyin gibi şeyleri
kendimiz yapar edersek söylemimizin ne anlamı kalır, bu bizi riyakâr ve sahtekâr
yapmaz mı? Mantık bunu emreder yani, dürüstlükte bu yolu gösterir. Çünkü
ispatsız iddia boştur. Ayrıca niye bile isteye yanlış olana inanmayı tercih
edelim ki? İsterse iddiası boş ve çürük olan benimle aynı düşüncede olan olsun
bir şey farketmez. Benimle aynı düşünüyor diye kof iddialar ortaya atana
inanamam, yapamam yani bunu, çünkü insanım ve namuslu olmak diye bir şey var. Bunu
isterse çok kallavi konumda olan biri yapsın ne farkeder? Eğer bir iddia ortaya
atıyorsan, iddiana matuf beyyinelerin olmalı ve o beyyineler muhkem, sarsılmaz
olmalı ve karşı iddiaları da çürütmelidir. Öyle ben söylüyorum, söyledim sende
inanacaksın yok. Bendeniz o değilim en azından. Öyle durumlarda kardeş mardeş
tanımam, takmam, bendeniz kardeşe değil insan olana bakarım. Önüme deliller koyun
ve bendenizi ıskat edin. Çünkü bendeniz hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir
şartta ve koşulda tek taraflı bakmam, bakamam, bakarsam kendime ihanet etmiş
olurum, şerefimi yere düşürmüş olurum. Ortada bir olay varsa, tüm boyutlarıyla
ve her boyutun teferruatlarıyla olayı dip derinliğine değin tetkik, tahkik,
tahlil ederim, fasılasız sorular sorar, mütemadi sorgulama yaparım. Çünkü kolay
inanan birisi değilim. Tabiatım bu değiştiremem ki. Zira ortada duran hayat
bendenizin hayatımdır ve hayatımı öyle kuru gürültülere feda edemem. Zaten her
birimiz hayatımız için dövüşmüyor muyuz? Öyleyse? Eğer haklıysan, bendenize
gelip haklı benim deme bebeğim, haklıysan haklı olduğunu ispat et,
beyyinelerini koy önüme. Bendeniz septik hem de amansız septik bir insanım,
öyle kolay kolay inanmam. Ki, niye inanayım ki hemi? Her boyuttan bakarım,
sorular sorarım, cevaplar alırım, sorgulamalar yaparım, yeniden sorular sorarım
ve yine sorgulamalar yaparım, her detayı göz önünde bulundururum, olaya yönelik
tüm yazılıp çizilenleri çözümlerim. Çünkü inanacağım! Öyle benim din
kardeşimdir, ırk kardeşimdir, böyle ucuzluklara yeltenemem ve adaleti
çiğneyemem. İnanmak öyle basit bir şey değildir, arkasından o inançtan tevlit
olacak eylemler tezahür edecektir, o inanmaya göre tercihler belirlenecektir,
hayata matuf seçimler yapılacaktır, hülasa; bir kader çizilecektir. İşte buna
göre düşünmek icap etmektedir. Öyle bana inan demekle inanmak olmuyor bebeğim! Konumuna
güveniyorsan, o konumuna…
SADECE DÜŞÜNÜN...10...
Özgür DENİZ - 15.09.2020
Tarih: 15.09.2020
Okunma: 380
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.