NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?...

Özgür DENİZ - 17.09.2020

‘’’’Zaman bozulunca, aşağılık insanlar efendi olur.’’’’ Hz. Ali

 

Saçma sapan bir hayatta savrulup gidiyoruz. Niye, nasıl, niçin böyleyiz, ne sormak mümkün ne de cevap vermek. Sorduğun zaman ayrı bir tehlikesin, cevap verdiğin zaman zaten artık yoksun. Bu hayatta ya kaçak yaşamak zorundasın ya da dünyaya mazgallardan bakmak kaderindir yahut ot gibi, it gibi yaşamaya razı geleceksin. Birbirine saygı duyarak düşünce paylaşmak mı? Ne mümkün. Birbirimizi, birbirimizi itham etmek, yargılamak, jurnallemek için dinliyoruz; anlamak, ölçüp, biçip, tartıp, kıyaslayıp, doğruyu bulmak için değil. Ki, doğru nedir ki, merak eden kimdir ki doğruyu? Önyargının tutsaklarıyız, anlamak ve fikrimizi paylaşıp doğruya ulaşmak için dinlemiyoruz. Ki, filhakika, zaten artık böyle bir şeyi ihtiyaç bile hissetmiyoruz. Çünkü düşünmek diye bir dert sahibi değiliz. Planlı, programlı, sistemli bir şekilde cahilleştirilmişiz, cahilleştiriliyoruz. Çünkü cahilleştiğin kadar marabalaşırsın, ayakçı olursun, sünepeleşirsin, bilmem ne deposu olursun, sadece beslersin, büyütürsün. Cahilleştiğin derecede merakın, şüphen, sorun, sorgun yok olur ve mutlak itaat eden bir köle olursun. Cahilleştiğin derecede şerefin, haysiyetin, karakterin, onurun, insan olmanın bir anlamı kalmaz yanında. Cahilleştiğin derecede kör, sağır, hissiz, düşüncesiz olursun. Önümüze gelenin önünde eğiliyoruz, önümüze gelene inanıyoruz, önümüze gelene tüm mevcudiyetimizle teslim oluyoruz. Merak etmek, şüphe etmek, sormak, sorgulamak muhal ender muhal artık. Bu yüzden körüz ve gözümüzün önündekini görmüyoruz, bu yüzden sağırız ve kulağımızı zonklatan acı haykırışları duymuyoruz, bu yüzden vicdansızız ve bize çarpan ıstırapları hissetmiyoruz, bu yüzden düşüncesiziz ve yalanı, yanlışı fark ettiğimiz halde sormuyoruz, tenkit etmiyoruz, reddetmiyoruz. Acılar içinde kıvranıyoruz. Öyle bir hayata çatmışız ki, hayat hayata kurmuş pusu. Tek kişilik hayatlar yaşıyoruz, böyle yaşamak zorunda bırakılıyoruz. Çünkü başka opsiyon bırakılmıyor bize. Beyniniz hedefte, kalbiniz kapalı. Aklınız dipsiz kuyularda can çekişiyor. Duygularınız karaya vurmuş balıklar gibi. Bu yüzden okumaktan, düşünmekten, konuşmaktan, yazmaktan nefret eder hale geliyorsunuz. Hatta her şeyden nefret ediyorsunuz, insanlığınızdan bile tiksiniyorsunuz. Çünkü bu tür meziyetlerin zerre miskal kıymet-i harbiyesi olmayan topraklarda yaşıyorsunuz.  İmkânınız, gücünüz olsa, çekip gitmek istiyorsunuz, hiç kimsenin olmadığı, her bir kimsenin hiç kimse olduğu yerlere. Hatta yaşamaktan nefret ediyorsunuz. Kendi topraklarınızda insan gibi yaşayamıyorsunuz. Ne yerli yerinde olan bir şey var ne de hiçbir şey olması gerektiği gibi oluyor. Hayatın her alanında bir keşmekeş hâkim maalesef. Bölük pörçük bir hayatın mahkûmuyuz. Ömrümüz efendilere ipoteğe verilmiş sanki. Tabiatıyla bu da insanı feci şekilde kahrediyor. Söylediklerinize yanlış diyenden gelip yüzünüze yanlış olduğunuzu söylemesini bekliyorsunuz ama tecziye ile karşılaşıyorsunuz. Çünkü zaten düşüncesi olmayanın düşünceye düşünceyle cevap vermesinin kabil olmadığını akledemiyorsunuz bir an. Benim vergimle başkaları istedikleri gibi yaşıyorlar, bizse sefaletin dipsiz kuyularında duyulmayan haykırışlarımızla geberip gidiyoruz. Biz ödüyoruz, başkaları yaşıyorlar ve yaşatıyorlar. Bizim paramızla tafra yapıyorlar, kibir budalası haline geliyorlar, ahkâm kesiyorlar. Bizse kendi paramızla rezilce bir hayatın girdaplarında çürüyüp gidiyoruz. Bizim paramızla suçlular ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar, suçsuzlarsa demir korkuluklar ardında ömür çürütüyorlar, bizse ağzımıza kilit vurmak zorunda kalıyoruz. Öyle bir hayat ki, haddizatında cehennemden farksız ve öyle bir dünya ki, devasa bir zindandan farkı yok. Böyle olmadığını iddia edin, iddianızı ispat edin, serdettiğiniz fikirler cerh edilmesin, eğer önünüzde eğilmezsen dünyanın en şerefsiz ve namussuz insanı olduğumu tüm insanlığa haykıracağım ve yüzüme tükürülmesine eyvallah edeceğim. Tabi o yürekte kim var merak ediyorum. Her şey gözümüzün önünde olup bitiyor ama görmek istemeyenden daha kör kim olabilir ki? Her yerden beslenme yöntemleri fışkırıyor ama hangi parayla, nasıl, ne şekilde diye soran yok. İnsançocuğu bir dilim ekmeğe muhtaç ama âlem kaliteli beslenme yöntemlerini ve besin deposu olan nimetleri saymakla bitiremiyor. Herkesi kendileri gibi sanıyorlar bazıları. İnsan görünümlü yaratık, insançocuğuna ana, avrat, çoluk, çocuk dümdüz gidiyor, sonra tam alnından vuruluyor, beni niye vurdun diye soruyor, başkaları da vuranı infaz ediyorlar. Sen beni öldürürsen, ben seni nasıl yaşatabilirim ki ve sen yaşamayınca ben nasıl sorumlu olabilirim ki? Böyle pespaye bir hayatın içinde kahrederek yaşayıp gitmekten daha acı ne olabilir ki? Polisler yüreklice vazifelerini ifa edemiyorlar, bir suçluyu yakalıyorlar, bir kodamandan bir telefon geliyor ve suçlu avukatıyla kahkahalar atarak ve kendisini tutuklayan polisin yüzüne sırıtarak çekip gidiyor. Savcılar, hâkimler yüreklice karar veremiyorlar, verdikleri bir kararın ucu eğer bir kodamana dokunuyorsa bir dakikada bozuluyor o karar, kahrolsan ne çare. Katillerle, canilerle dip dibe yaşıyorsun ama düşünen insandan kaçıyorsun. Her yerde, her alan da böyle yürüyor işler. Torpilin yoksa tenceren kaynamıyor. Torpilin yoksa, akıttığın terin, döktüğün yaşın, verdiğin emeğin hiçbir değeri olmuyor. Sonra sev deniyor, sev ne varsa. Tabi her şeyi sevecek bir yüreğe sahip olmayınca nefret ediyorsun nefret etmen gereken her şeyden. Böyle bir dünyada, birileri domuz gibi yaşarlarken, büyük çoğunlukta sefaletin şarkısını söylüyor haliyle. Hayvandan da aşağıdayız! Hani koyun, kuzu neyse, ta ki domuz hayvanından bile. Hadi değiliz deyin ve iddianızı ispat edin ve ben de öyleyiz diyeyim ve iddiamı ispat edeyim, tek bir tane şerefli ve namuslu insan var mı bu müzakereyi yapabilecek? Piyasadaki kallavi yallar için havlayan itlerle karıştırarak hemen hodri meydan demeden önce düşünün derim… Tabi bir de özgür meydan isterim!

Tarih: 17.09.2020 Okunma: 452

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ. Hakkı Cengiz

17.09.2020 - 16:59

Her bir cümlen yumruk ağırlığında... Her biri ayrı ayrı tartışma konusu... Birini seçeyim: "Her yerden beslenme yöntemleri fışkırıyor ama hangi parayla, nasıl, ne şekilde diye soran yok." Ne diyeyim? Gülelim mi ağlayalım mı? Yine de nefret yok... Yine de sevgi var! Aydınlığınla aydınlatmaya devam! Var ol kardeşim. Yazıyı Twitter''da paylaştım. Selâmlarımla...

Özgür Deniz

17.09.2020 - 19:19

Tüm kalbimle bilincimle sonsuz teşekkürler ve kalben bilmukabele İnşaAllah saygıdeğer Paşam. Derin saygılar.