ALOOO DUYAN VAR MI?...

Özgür DENİZ - 18.09.2020

‘’’’İnsanlara, öyle bir zaman gelecektir ki, sadece hilekârlar yakınlaşacak, sadece günahkârlar akıllı sayılacak, sadece insaflı kimseler güçsüz görülecektir.’’’’ Hz. Ali

 

Helak olacaksınız oğlum! Hem de her şeyinizle; varlıklarınızla, makinelerinizle, malikânelerinizle, kasalarınızla, mekanizmalarınızla vb. Uyarıldınız dinlemediniz, uyarılmaktasınız dinlemiyorsunuz. Böyle bir şey kabil değil diye düşünüyorsunuz olmayan aklınızla. O zaman pisliklerinizde boğulun demekten başka yol bırakmıyorsunuz bize. Beyinsiz olduğunuz için durumun vahametini algılayamıyorsunuz. Kallavi yerlerde oturunca, kallavi servetlere malik olunca, kallavi payelere kavuşunca, enformasyon çöplüğünden ziyadesiyle behre sahibi olunca doğal olarak her şeyi anlayanlar olduğunuzu sanıyorsunuz. Yanılmaktasınız, yanılıyorsunuz ama bunu acı bir şekilde öğreneceksiniz. Felaket yaklaşmakta adım adım. Konumlarınız gereği algılayabileceğinizi hatta algılayabildiğinizi sanıyorsunuz ama ahmaklığınız aksinin gerçek olduğunun farkına varmanızı engelliyor. Konumun, servetin, kudretin, apoletin zekâya delalet etmediğini fehmedecek kadar zeki değilsiniz hatta hiç zeki değilsiniz ve hatta aptalın tekisiniz. Akıl; bir dinin müntesibi, bir milliyetin mensubu, bir yapının üyesi, bir benzerinizin aşığı olmakta değildir. Akıl kafadadır. Ama bunu idrak edecek akıldan mahrumsunuz. Bu yüzden de bildiğiniz gibi yaşayıp gidiyorsunuz. Umursamıyorsunuz, aldırmıyorsunuz, çünkü kirli ve kanlı çıkarlarınız gözlerinizi körleştirmiş, vicdanlarınızı nasırlaştırmış, zihinlerinizi çölleştirmiş. Kendi derdinize düşmüşsünüz, hiçbir beis görmüyorsunuz çıkarlarınız için herkese ait olan değerleri harcamakta. Öyle ahlaksız, haysiyetsiz ve zalim yaşıyorsunuz ki, hiçte böyle olmadığınızı sanıyorsunuz, çünkü aynaya bakmaya cesaretiniz yok. Öyle sekter, aptal, alık ve bönsünüz ki, böyle olduğunuzun bile farkında değilsiniz. Maddenin her şeyi çözeceğini zannediyorsunuz. Maddeye malik ve hâkimsiniz ya, artık sorun yok diye düşünüyorsunuz. Her şeyi fizikten ibaret görüyorsunuz. Her şeyin bir metafiziğinin de olabileceğini akıl edemiyorsunuz. Burada ki kıldan ince, kılıçtan keskin noktayı ihsas etmekte güçlük çekiyorsunuz hatta ihsas etmekte istemiyorsunuz, belki ihsas edecek zekâdan yoksunsunuz. Ki, münhasıran zekâdan değil, tüm ulvi hasletlerden yoksunsunuz. Öyle görünüyor gibisiniz ama insan da değilsiniz. Bazen bazı şeyler sebepsiz düşüverirmiş gibi olur ama niye böyle olduğunu asla anlayamazsınız; ulan dersiniz sapasağlam şey bir anda küt diye gidiverdi, nasıl olabilir böyle bir şey dersiniz, apışır kalırsınız ama oluverir işte, anlamakta aciz kalırsınız, çünkü anlayacak derinlikte bir zekâdan yoksunsunuzdur. İnsanları cahilleştirdiğiniz, körleştirdiğiniz, sağırlaştırdığınız, hissizleştirdiğiniz, düşüncesizleştirdiğiniz için mutlu mesut yaşayıp gideceğinizi sanırsınız, hiçbir şeyin size dokunmayacağını varsayarsınız, nasıl olsa kimsenin gelip sizden hesap soramayacağını, size güç yetiremeyeceğini varsayarsınız ve istediğiniz velakin istenmeyen her şeyi yaparsınız ama unuttuğunuz bir şey vardır ve unuttuğunuz yerden vurulursunuz. Mahvettiniz her şeyi oğlum! Çiğnediniz, çürüttünüz, gömdünüz. Pisliklerinizi gömdüğünüz ve çürüttüğünüz toprak zehrini kusuyor şimdi, bağrına doldurduğunuz pislikleri üzerinize boşaltıyor ve boşaltacak da. Bitmedi oğlum, bitmedi ve bitmeyecek, akın akın gelecek ve gömecek sizi, gömdüğünüz ne varsa. Bunun kabil olmadığını, bu tür şeylerin deli saçması şeyler olduğunu sanıyorsunuz değil mi? Öyle sanadurun! Gömdükleriniz acı bir intikam alacak, bekleyin ve görün, elbette göreceksiniz, isterseniz beklemeyin. Artık iyice körleştiğiniz için göremiyorsunuz. Şeylerin başkaldırılarının ve isyanlarının sessiz çığlıklarını işitmiyor sağırlaşan kulaklarınız, nasırlaşan vicdanlarınız yüzünden hissetmiyorsunuz üzerinize gelen ayak seslerini felaketlerin. Siz pisliksiniz ama temiz kalanları suçluyorsunuz. Mesela bendeniz (((mutlak masumlar, ezilenler, güçsüz insanlar))) pislik oluyorum, siz de tertemiz. Bendenizi kolayca suçlayabildiğiniz ve bendenizin de suçsuz olduğumu ispat edecek kudretim olmadığını bildiğiniz için kendinizin temiz olduğunuzu ve öyle kalacağınızı düşünüyorsunuz. Bendenizde tek bir pislik bulamayacağınızı çok iyi biliyorsunuz ama bulmuş gibi davranıp kendinizi teskin etmeye yelteniyorsunuz. Kendinizin dışında ki herkese karşı böylesiniz. Bundan mutluluk ve huzur çıkarmaya tevessül ediyorsunuz. Güçlü olduğunuz için temiz olduğunuza inanıyorsunuz. Güçsüzler toptan suçludurlar, çünkü güçsüzlükleri onların doğal suçlu olmalarını sağlıyor diye düşünüyorsunuz. Oysa bendenizin tek pisliğim yok (((zaten pislik yapacak gücüm de yok))) ama siz tüm mevcudiyetinizle pisliksiniz. Kokuşmuşsunuz ve bu milleti de, bu ülkeyi de kokutmuşsunuz. Bitmiş abi bu ülke! Şerefli kim var burada? Bana tek bir tane şerefli İslamcı, Türkçüsüyle Kürtçüsüyle tek bir tane Milliyetçi, tek bir tane Solcu, tek bir tane Kemalist gösterebilecek var mı? Tabi burada safi şereften bahsediyoruz. Yani bir insanın hakkını hiçbir şatta ve koşulda (((imkânı varken dahi))) yemekten hayâ eden, kendi hakkını aradığı kadar başkasının hakkını da behemehâl aramaktan zerre tereddüt etmeyen, hakkı kıvırmadan ve evirip çevirmeden dürüstçe ve pervasızca haykıran, haksız olan kendinden bile olsa haksız olanın o tiksindirici yüzüne karşı sen haksızsın diyebilen, burada konuşulduğu gibi politik arenada da insan evladı gibi her şeyi apaçık haykıran vb. davranışlarda bulunanlardan söz ediyoruz. Çünkü safi şeref bunu iktiza eder. Kim diğerinden farksız? Halk için çalışan bir tek kişi, yapı, fraksiyon gösterebilir misiniz? Bendenizin hakkımı arayan ve savunan kim var? Hadi bir kişi gösterin. Bir tek âlim, şeyh, aydın, politikacı, gazeteci, akademisyen vb. gösterin. Gösterin ve utandırın beni hatta göstermezsiniz dediğim ama gösterdiğiniz için yüzüme tükürün. Peki, bendenizin (((mutlak masum, ezilen, güçten mahrum insanlar))) hakkımı aramak ve savunmak konumunda olan, konumunun gereğini yapmıyorsa şerefsiz değil midir? Evet şerefsizdir. Velakin şerefsiz olan bendeniz oluyorum ve bendeniz gibiler oluyorlar. Samimiyetsizliğin, tutarsızlığın, yalanın, riyakârlığın, sahtekârlığın, ciddiyetsizliğin ülkesi olmuş burası. Sanki orman kanunları egemen burada, sözü geçen geçene, gücü yeten yetene. Aloooo duyan var mı? Vekili sapık, başkanı sapık, şeyhi sapık bir ülke burası. Yalan mı? Sizin şerefinize tüküreyim! Polisi güçsüz, hâkimi aciz, savcısı iradesiz bırakılmış, gazetecisi korkutulmuş, politikacısı kuklalaştırılmış, âlimi şarlatan olmuş, şeyhi ahlakını kaybetmiş, aydını dalkavukta level atlamış bir ülke. Mesela politikacılar niçin hiç suçlu olmazlarda suçlu hep halk olur? Halk niçin vekil seçer? Niçin gücü olmayan çok kolay suçlanır da güçlü biri hiç suçlu olmaz? Niçin alttakiler en ufak bir sorunda anında tecziye edilirler de üsttekiler hep hatalı olurlar ve hatalar hoş görülmelidir niçin? Niçin halk isyan ettiğinde önüne din konur da, egemen zulmettiğinde dinden ayrı tutulur? Niçin devlet, millet münhasıran birileri için önemli olmalıdır ve münhasıran birileri (((onlarda gariban, güçten kuvvetten yoksun, emeğinin karşılığını bile almaktan mahrum olanlar))) sahip çıkmak zorundadır bunlara? Asıl sahip çıkması gerekenler kimlerdir? Ve nasıl sahip çıkılır bunlara? Sahip çıkılmasını isteyipte sahip çıkması gerektiği halde sahip çıkmayan kimdir, necidir? Sizlere inandığımızı mı zannediyorsunuz? Yemin ediyorum tek birinize bile inanmıyoruz. Size inanmam demek kendime inanmamam demektir, şerefimi ve namusumu kaybetmem demektir. Çünkü inanılacak kadar asil ve soylu değilsiniz. Bizim haklarımıza çökmüş ve utanmadan yiyen çapulcularsınız. İnanın ki, o yedikleriniz midenize zehir olacak ve bir gün kusacaksınız. Söylediklerimize karşı söyleyebilecek bir sözünüz var mı hatta bir sözünüz var mı? Yok, olamaz ve olamayacak. Sizin olsa olsa boş laflarınız, lakırdılarınız olur, zaten başka neyiniz olacaktı, boz gezenin boş kalfalarısınız. Rant peşinde koşan, insanların haklarına göz diken alçaklarsınız. İnsanın sözü olur, çünkü söz insana aittir. Çünkü biz haklıyız siz haksız, biz suçsusuz siz suçlu, biz namusluyuz siz namussuz, biz dürüstüz siz sahtekâr. Alındınız mı? Canınız cehenneme!

 

‘’’’Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât, bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde.’’’’ Ziyâ Paşa

Tarih: 18.09.2020 Okunma: 381

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?