SADECE DÜŞÜNÜN...24...

Özgür DENİZ - 03.10.2020

Düşün ve sor be insançocuğu! İnsansın sen insan. İnsan gibi yaşamak hakkın var. İnsanlık onuru diye bir şey var be. Cebine üç kuruş girince ve o üç kuruşun götürdüğü yere kadar gidince yaşadım sanıyorsun. Oysa sen bir tutsaksın. Hiçbir hürriyetin yok. Hiçbir hakkın yok. Hadi dışarıya aktarsana içindeki en doğal hislerini, beyninde ki düşüncelerini. Hadi mutlak doğal olarak tenkit etsene seçtiklerini ya da yanlarına gelince hakkı haykırsana yüzlerine. Hadi istesene gerçek anlamda hak ettiklerini. Yapabilir misin? Yapamazsın, yaptırmazlar ama istediğin gibi yaşadığını sanırsın, bu gerçeği bile bile. Oysa alkışlamayı bilirsin değil mi ve onu da marifet sanırsın? Gün gelip karşında diz çökeneler, gün gelip karşılarında diz çöktürüyorlar ve sen burada ki paradoksu bile idrak edemiyorsun, hatta bundan gizli bir haz alıyorsun, dalkavukluk yüreğine işlemiş. Hak ediyor musun sana hak görülen yaşamı? Önüne gelene tapınmaktan başka bir halt bilmiyorsun. Önündeki sana ihanet ediyorsa peşinden ayrılmakta tereddüt etmeyeyim demiyorsun. Niye yanlış yapana, yalan söyleyene eyvallah ediyorsun? Niye göz göre göre hayatını felç ettiriyorsun? Niçin yaşıyorsun sen dünya? Hiç mi insanlık onurun yok? Her şeyi sineye çekiyorsun ve tolere ediyorsun. Niye ve ne uğruna Tanrı aşkına? Oysa hakkını aramalı ve insanlığını hatırlamalı, insan gibi yaşamak uğrunda onurlu kavganı vermelisin. Kullara kulluk etmemelisin, kendi kendinin efendisi olmalısın, tüm efendilere hastır çekmelisin. Olguları öyle bir deşifre etmelisin ki, o olguları hiçbir kimse istediği gibi olaylaştıramamalı, senin bunu fark edeceğini bilmeli, anlamlı ve korkmalı bundan. Ama başkaları korkacağına sen korkuyorsun ve dehşetli korku sarmalında tükenip gidiyorsun. Yazık günah değil mi?

 

Bugün insançocuklarının yarınlarına matuf en büyük tehditlerin, bugün olduğu gibi yine insançocuğu üzerinden geleceği aşikârdır. Bizler bu gerçeği mutlaka fark etmek ve tedbir almak zorundayız. Alıyor muyuz? Umursayan kim? Nasıl olsa zarar görecek olanlar ayıklanması gerekenler değil mi ya (((belki de elan hayatlarımızı perişan etmekte olan virüsten umulan şeyde böyle bir şeydi)))? Çünkü bu dünyada ki her türlü kötülük insan eliyle işlenmektedir ve yine bundan zararı insançocuklarının kendileri görmektedirler. Yani bir nevi insan insanın kurdu olmuştur yaşadığımız dünyada. Ki, ne zaman böyle değildi? İnsançocuğu maalesef bozulmuştur ve canavara dönüşmüştür. Daha fazla mülkü, daha fazla gücü, daha fazla imkânı eline geçirmek ve her şeyi tekeline alıp insanlık üzerinde egemenlik kurmak için elinden geleni ardına koymamaktadır. Dünyanın şartları ve koşuları da buna müsaittir, çendan teknoloji tavassutu ile bu yol kendisine açılmaktadır. Bugün sermayeyi inhisarlarına alanlar, bunun yanında teknolojik araçlara da malik olabilmektedirler kolayca ve bu da dilediklerince hareket etmelerine imkân tanımaktadır. Böylece kendilerini müstağni görenler, insanlık üzerinde istedikleri şekilde tasarrufta bulunabilmektedirler. Peki, bizler bu dünyayı daha dengeli kılmak için ve bozulan dengeyi yeniden yerine oturtmak için ne yapmalıyız diye soruyor muyuz kendi kendimize? Umurumuzda mı? Çünkü herkes dengesizlikten kazanıyor ve güç kesbediyor ve dahi hükmediyor dengesizliğe istinat ederek. Yazıklar olsun ervahımıza!

 

Her şey gelişmektedir ama insan bir türlü aynı düzeyde gelişememektedir. Peki, bu nasıl olabilmektedir? Arkasında kasıt mı vardır bunun? Maddi bağlamda terakki kaydettikçe, manevi bağlamda tedenniye ve tereddiye sürüklenmekteyiz. Nasıl izah edilebilir bu paradoks? Suçlu kimdir? Üstelikte bunca gelişmeye rağmen maddi bağlamda da insanlar arasında uçurumlar meydana gelmektedir. Niçin dengesizliği besliyoruz da, dengeli bir hayat için çaba göstermiyoruz? Çünkü gücümüzü ve gücümüzden mütevellit hegemonyamızı kaybetmek istemiyoruz. Bu yüzden de dengeli, ölçülü, adil bir hayatı istiyormuş gibi görüntü veriyoruz ama gerçekte reddediyoruz ve gerçekleşmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Sahtekârız, riyakârız, münafığız. İnsanlık ne kadar terakki kaydediyormuş gibi bir görüntü veriyorsa haddizatında o kadar tedenni etmektedir. Bu belki fark edilmektedir, belki fark edilmemektedir ama kuvvetle muhtemeldir ki fark edilmektedir, velakin işe yaradığı ölçüde eyvallah edilmektedir. Burada insanlık nerededir? Bu gidişatın sorgulanması gerekmiyor mu? Nasıl bir hayat yaşıyoruz, bu hayatın temelini kim atmıştır ve kime göre atılmıştır o temel? Sömürmeye odaklı bir hayat mı yoksa paylaşmaya odaklı bir hayat mı? Hangisi müreccah olmalıdır insanlık nazarında? Yaşadığımız dünyada, üstelikte farkında olarak ve hissederek yaşadığımız hayatta, maddi bazda ne kadar terakki kaydedilmişse, bu terakkiden mütevellit gücü inhisarlarına alanlar o oranda zalimleşmişlerdir maalesef. Bu ne acı bir durumdur değil mi? yoksa bize tatlı mı gelmektedir?  Bunca bahsettiğimiz tüm pisliklerin, kötülüklerin zalimliklerin arka planında böyle bir mevcut durum yok mudur? Sorunları çözeceğimize, sorunları deşifre edenleri yok etmek istiyoruz alçakça, müptezelce. Sonra da insanlık için çalışıyoruz oluyoruz. Tabi yersek! Yiyoruz…

Tarih: 03.10.2020 Okunma: 347

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?