SADECE DÜŞÜNÜN...26...

Özgür DENİZ - 05.10.2020

Ulan Türklük’le, İslam’la-Kur’an’la, Cumhuriyet’le, İman’la meydan okuyorum, hadi insan evladı iseniz, bu olgular temelinde serdettiğim düşünceleri insanca, namusluca cerhedeniz, şiddete, kuvvete, haksızlığa, hukuksuzluğa meyletmeden. Hadi kafanızı ortaya koyarak cerhedip ıskat ediniz bendenizi. O zaman önünüzde diz çökmezsem ve sonsuza dek suskuya mahkûm etmezsem kendimi namerdim. Kafanıza da mı güvenemiyorsunuz? Yoksa sizin Milliyetçiliğinizin de, Cumhuriyetçiliğinizin de, İslamcılığınızın da, Cemaatçiliğinizin de içine tükürürüm. Zaten eğer olguların gerçek mahiyetlerine göre mevcut durumumuzu teşrih masasına yatırsak neticede Türklük’le, İslam’la, Cumhuriyetle, İmanla hiçbir iltisakınızın olmadığı Allah, Muhammed, Kur’an ve Büyük İnsanlık şahit olsun ki aşikâr olacaktır. Bu yüzden de böylesi bir meydan okumaya cevap veremezsiniz elbette. Devletse hepimizin devleti, hukuksa hepimize eşittir herhalde. Eşit değilse de hukukunuzun da içine tükürürüm. Vatansa hepimizin vatanı, dinse hepimizin dini, cumhuriyetse hepimizin cumhuriyeti, bayraksa hepimizin bayrağı, ki bunlara Tanrı şahidim olsun ki sizlerden daha bağlıyım, daha fazla sahip çıkıyorum, nihayetinde size ait şeyler değiller ve bendeniz de sizden izin alıpta bunlara sadık olacak değilim yahut sizlere göre kendimin görecek değilim veyahut ona göre kendimi ortaya koyacak değilim. Ki, nihayetinde küfretmiyorum, terörist değilim, darbe havariliği yapmıyorum. Tek bir cana kıymadım, kıyanın da… Her hâlükârda gideceğim bağımsız mahkemeler herhâlde vardır ve herhalde bana ayrımcılık yaptıracak kadar şerefiniz çürümemiştir. Öyle bir şey olursa zaten varlığınıza da, şerefinize de, adaletinize de tükürürüm ve sizler birer zalimden başka bir şey değilsinizdir. Ki, haddizatında bu mülahazalardan dolayı böyle bir yola yeltenecek kadar da düşük değilsinizdir galiba, yoksa gülünç olursunuz. Zira bendeniz öylesine böyle söylüyorum yani bu kadar düşükseniz böylesi bir adil yargılama olur herhalde diyorum.  İslam’a bakıyorum İslam’la alakanız yok, Türklüğe bakıyorum Türklükle alakanız yok, Cumhuriyete bakıyorum Cumhuriyetle alakanız yok, İman’a bakıyorum İman’la alakanız yok, peki sizin neyle alakanız var? Sizlerin tek bir şeyle alakanız var; menfaatle.  Kalıplarınıza yazıklar olsun! Şöyle baksak kallavi insanlar gibi görünürsünüz ama o kadar küçüksünüz ki, görebilmek ve fark edebilmek kifayet edecektir bunu anlamaya.

 

Bizler bakar körler olduğumuz için bizleri çok kolay bir şekilde sihirbazca marifetlerine inandırabilmektedirler. Haddizatında hakikat o kadar basit ki, sebep ve sonuç o kadar berrak ki ama öyle bir çorba yapıyorlar ki ayırın ayırabilirseniz. Tıpkı, her şeyi çoğaltarak içinden çıkılmaz hale getirdikleri gibi ve halkında bir türlü anlamadığı için anlamak uğruna hep bunlara başvurmak zorunda kaldığı gibi. Böyle olunca da ancak bunların izah ettikleri minvalde anladığı ve nihayetinde uyutulduğu gibi. Maalesef yukarılardan belirlenen ve bize indirilen doğrularla yaşamaya alışmışız. Misal; adam alıyor eline sazı, başlıyor çalmaya ve söylemeye, Liberalizmden, Neo Liberalizmden, Postmodernizmden, Demokrasizmden vb. dem vuruyor ve iri ama boş laflar ediyor. Her yönde, her olayda böyledir bu. Bana ne lan senin izm’lerinden? Niye insanca olguyu, olayı, sebebi, sonucu berrak bir şekilde ortaya koymuyorsun? Oysa sebep ve sonuç o kadar belli ki. Öyle iri ama boş laflarla izaha lüzum yok. Haaa o zaman halk uyanıverir de mi? İşte orada durup düşünmek gerekir. Kafaları uyandırmaya gerek yok, her şeyi sarih bir şekilde izhar ederek de mi? Çorba yapalım ki, karışık içsinler ve kafalar da kalplerde hep bulanık kalsın, ayıklamakla uğraşsınlar dursunlar ne söylenmek isteniyor acaba diye. Böylesi bir kahpeliğe ne lüzum var? Ondan sonra güya bir fikrin insanıymış gibi sunarlar kendilerini böyleleri. Fikrinin içine tüküreyim senin, daha fikrini onurluca savunacak cesaretin yok pezevenk. Basit bir misal verelim burada, şöyle ki; diyelim ki yoksulluk var, yoksulluk bir olgu değil mi? Yani belirli sebeplerin malum sonucu değil mi? Aynen öyle. Yani sonuç mu? Sonuç. Peki, bu sonucu doğuran sebep nedir? Gayet açık; israf, haksız kazanç, sömürü, mülkün birkaç elde temerküz etmesidir değil mi? Kesinlikle öyle. Basit ama geniş şekilde de izah edilebilir yine. Bugüne kadar filhakika malum sonuçtan ve sebeplerinden defaatle bahsettik. Durum bu kadar sarihtir yani. Şimdi bunu öyle lafı dolandırarak, güya akademik laflar üfürerek, türlü türlü izm’lerle, halkın anlamadığı kavramlarla izah ve izhara ne gerek var? Çık, halkın anlayacağı dilden, sonucu da, sebebi de, çözümü de insan evladı gibi izah ve izhar eyle. Neyden korkuyorsun? Ki, çendan halk gerçeği bilir ve yapması gerekenin de ne olduğunun farkına varır ama bu birileri için tehdittir, tehlikedir değil mi? Aydın değilsiniz pezevenkler. Namussuzunuz, şerefsizsiniz. Bilgiçlik taslayan küstahlarsınız.

Tarih: 05.10.2020 Okunma: 404

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?