Hani önsel yahut sonsal
tanımlamalardan bahsettik ya, eğer o tanımlamaları sahiplendiklerini söyleyenler
ve o tanımlarla merbutiyetleri olduğu iddiasında olanlar gerçekten samimi
iseler, hem vallahi, hem billahi, hem tallahi halkın hazinesinden o kadar maaş
alamazlar, halkın meclisinden o ücrete yiyip içemezler hatta hiç yiyip içemezler,
halkın hazinesinden dilediklerince yolluk alıp kafalarına göre seyahat
edemezler, halkın hazinesinden kafalarına göre bina ve araç kiralayamazlar, halkın
meclisi o kadar yoğun kişiden teşekkül etmez. bu ülke aptal değil ki o kadar
boz gezenin boş kalfasına ihtiyaç duysun. Onlar önce kendilerini idare etmeyi
öğrensinler. Bendenizin üç kuruş etmeyen boş beyinlere ihtiyacım yok, onları
besleyecek kadar da zengin değilim. Zaten zengin olanları bir de ezilen sınıf
besliyor, böyle dünyanın taaa… Cesaretiniz ve haysiyetiniz ve dahi eyvallah edebilecek
yüreğiniz varsa daha sayayım mı neler olduğunu ve neler olamayacağını? Ata
dinine göre milleti yaptıklarına alıştırmışlar yaşayıp gidiyorlar kafalarına
göre, kimse de gerçeği bilmediği ya da merak etmediği için öylece eyvallah
ediyor, ta ki kendisi de bir gün gelir de kaynağın başına oturur mu acaba diye.
Ne müptezelce bir telakki değil mi? Yemin ediyorum mideler haramla dolu değilse
Türk’te, Müslüman da, İnsan da, İmanlı da, Cumhuriyetçi de değilim. Buyurun
ispat edin hepsinden vazgeçiyorum. Allah, Muhammed, Kur’an ve Büyük İnsanlık
şahidim olsun ki, Büyük İnsanlık Yasalarına da, Kutsal Yasalara da mugayirdir
bu, ahlaksızlıktır, adaletsizliktir, zulümdür. İndi mülahazalarımmış gibi
görünse de arka planında herkesi ihata eden tüm yasalarca da destek bulur bu
mülahazalarım. Öyle lafla peynir gemisi yürümez bebeğim ve herkeste her şeye
inanmaz kolayca. Ancak cahilleştirdiğiniz kitleleri kandırıp
sürükleyebilirsiniz peşinizden. Gelmeyen de tabi olmak zorunda diye
düşünürsünüz, çünkü kanunların gücüne sığınırsınız, zira güveneceğiniz dolu bir
kafanız, sahih bir düşünceniz ve kallavi insanlığınız, onurlu duruşunuz yoktur.
Hey yavrum hey, halk bi uyanık ve
akıllı olacak ki, yemin ederim kaçacak delik ararsınız. Yemin ediyorum
hiçbirinizin (((politikacısı, aydını, sanatçısı, şeyhi, âlimi, gazetecisi,
akademisyeni vb.))) yüzünüze bile bakmaz. Hz. Ali’nin dediği gibi midelerinize
inmiş, analarınızın sütüne karışmış dahi olsa o mideden ve o sütün içinden
çıkarılıp alınır o haksızca ve haram yolla oralara indirdikleriniz. Ama halk
garibim ne yapsın, her tarafını demir ağlarla kuşatır gibi kuşatmışsınız
kanunlarla. En ufak bir şeyde indiriyorsunuz tepesine tepesine. Bunu da
insanlık sanıyorsunuz, kuvvet sanıyorsunuz. Bu insanlık mı, kuvvet mi lan?
Yazıklar olsun size. Yemin ediyorum tiksiniçsiniz. Vallahi çok basit ve küçük
insanlarsınız. Size insan nazarıyla bakmıyorum bile. Ben utanıyorum be bunları
söylerken. Yani gücünüz de ancak güçsüze yetiyor zaten. Güçlü karşısında süt
dökmüş kediye dönüyorsunuz. Şimdi bendeniz onuruyla yaşayan bir vatandaşımdır
ama küçücük bir söz etmişimdir hemen canıma okursunuz de mi ama birisi hainin
önde gidenidir velakin kasası doludur, ne yapabilirisiniz ona? Hiçbir şey,
bilakis önünde eğilirsiniz, hizaya geçersiniz değil mi? Ama siz insansınız. Siz
insansanız ben hayvanım hem vallahi, hem billahi, hem tallahi. Madem öyle
kallavi insanlarsınız, o zaman insanlık için yaptığınız çok büyük şeyleri
gösterin bana. Var mı gösterecek bir şeyiniz? Ancak kallavi paralar alıp,
kasalarınıza koyup, yatlarınız da, katlarınız da yiyip, içip, eğlenip, saltanat
sürüp, yatıp uyumayı bilirsiniz. Sonra da toplumun içine sanki yunmuş,
yıkanmış, arınmış gibi çıkar, kendinizi insandan saydırırsınız metazori olarak.
Yüz yok ki, kızarsın!
Şimdi ölüm diye bir şey var de mi?
Kabul ettik, idrak ettik mi? Anlıyoruz de mi? Anlıyoruz deyipte sonra
sahtekarlık yapmayın. Çünkü anlamanın bir eylemi olur. Ve ölmeyecek kimse yok
de mi? Ölüm, ince bir çizgidir hem de öyle ince çizgidir ki, tam o çizginin
üzerinde zerre eşitsizlik olmaz. Ağalık, beylik, efendilik, paşalık, kölelik,
yoksulluk, zayıflık diye bir şey hayal olur. Her ölen aynı yere konur. Ve orada
ki börtü böcek; şu efendi, şu köle, efendiyi rahatsız etmeyelim demez. Burnu
büyük, suratı kibir abidesi olanlarında her tarafını delik deşik ederler. İster
miyiz normalde bunu? İnsan olan için sıkıntı olmaz ama mütekebbirler
hazzetmezler. Ama işe yaramaz. Ezdikleriyle, tezyif ve tahkir ettikleriyle aynı
yerdedirler ve aynı muameleye tabidirler. İmdat çığlığı yükseltemezler. Duyan
olmaz. Duyulsa da cevap veren olmaz. Verilen cevapta istenen olmaz. Doğru de mi
tüm bunlar? Sıkıysa yalanlayın ama dile getirilmesinden rahatsız oluyorsunuz
eminim. Ölüm eşitler, daha fazla eşit olanlarla, hiç eşit olmayanları. Tozunuz
bile kalmaz. Elimizden tutacak kimse bulunmaz. Peki, madem böyle bir gerçek
var, niçin bu dünyadayken haddinizi bilip, insan olup, namusluca yaşamazsınız
behey zalimler? Tanrı, nasıl olsa sizleri eşitleyeceğim, eşitlenmeden
eşitleniniz demiyor mu? Hani inanıyordunuz yahut hani insandınız. Gerçekten hiç
mi korkmuyorsunuz yoksa dünyanın köpeği mi oldunuz? Vallahi inanıyorum diyen
yahut insan olan korkar. Fildişi kulelerde de yaşasanız, şatolarda da hüküm
sürseniz, ferrariye de binseniz hiçbir ayrıcalığınız olmayacak. Peki, nedir bu
kendini müstağni görmeler? Nedir bu başı göğe değiyormuş, ayağı yeri deliyormuş
gibi yaşam sürmeler? Çünkü gerçekten inanmıyorsunuz. İnanıyormuş gibi yapıp
dünyalık elde ediyorsunuz. Daha hangi işaret verilecek? Açık açık
uyarılıyorsunuz, bakınız bir felaket geliyor ve hepinizi yamultuyor,
hiçbirinizin konumuna bakılmıyor, hepinizi birlikte yutuyor, öyleyse bu hale
düşmeden, olmanız gereken hale dönün deniyor haddizatında. Bu gerçekler edebiyat
yapmak için değildir, yaşamak içindir. Tozunuz göğe savrulacak, zerresini bile
bulamayacaklar.