Ey zalimler! O yaktığınız gencecik
hayatlar, kendi ellerinizle işlediğiniz kötülükler yüzünden sefalete ittiğiniz
ve aç bıraktığınız karınların uğultusu uykularınızı bölecek, günü geldiğinde
yakalarınıza yapışacaklar, adaletin sahibine; adalet istiyoruz diye
haykıracaklar ve merhametle değil adaletle yargılanacaksınız. Bilir misiniz
adaletle yargılanmanın ne demek olduğunu? Vay be, ne biçim bir hayat yaşıyoruz
ya, üstelikte kendi dünyamızda. Ondan sonrada sabır nedir bilmeyenler sabrı
tavsiye edecekler, acı nedir bilmeyenler acıya katlanmayı öğütleyecekler, biz
de mal gibi inanıp eyvallah edecez öyle mi? Öyleyse insanlığıma tüküreyim. Yazık,
günah değil mi? Niye böyleyiz biz? Huzurlu, mutlu, güzel bir yaşam yaratamaz
mıyız? Yaratırız ama istemeyiz, çünkü o zaman yaşayacak alan bulamayız değil
mi? Herkes eşit olursa, biz nasıl olacakta daha eşit olacağız öyle de mi? Kardeşçe
yaşamamız niye mümkün olmuyor? Niye hep nefretle yaşıyoruz da, sevgiyle yaşamak
aklımıza gelmiyor? Niçin çalışan hakkını alamıyor, niçin devasa bir dünyada
çalışacak alan bulunmuyor? Hep böyle gebererek mi yaşayacağız? Nedir bu senlik
benlik kavgası, nedir bu zalim savaşlar, nedir bu haksız paylaşım davaları?
Niçin haksızlık yapıyorsunuz? Niçin yoksullar hep ağlıyorlar, niçin yalanların
at koşturduğu meydanlarda gerçekler gülemiyor? Niçin, niçin, niçin? Mazlumlar,
masumlar, günahsızlar acılar içinde kıvranırken gülmekten de mi utanmıyorsunuz?
Üstelikten her şeyiyle zengin bir ülkenin topraklarında. Eee tabi semirilen,
sömürülen bir ülkede komprador pezevenklerden bize ne kalır ki değil mi? Tüm
bunları göre göre nasıl oluyor da rahat bir şekilde yaşayabiliyorsunuz? Neyimiz
eksik? Eksik olan bir şeyimiz yok ama dert dolu bir hayatımız var. Herkes
birbirini yiyor. Herkes yalancı olmuş. Herkes dünyanın peşinde koşarken basıp,
çiğneyip, ezip geçtiklerini düşünmüyor bile. Güçsüzü sonuna kadar eziyoruz,
güçlü önünde diz çöküyoruz. Yutuyoruz, yutuyoruz, yutmaya doyamıyoruz. Birazda
aç sabahlayanları düşünelim demiyoruz. Onlara şerefsizce tavsiyede bulunuyoruz,
hayâ etmeden, hicap duymadan. Her olguyu tahrif ediyoruz ve yeniden bize
kazandıracak şekilde tanımlıyoruz. Hayır, istesek güzel bir dünya, barış dolu,
iyilik dolu, sevgi dolu, kardeşlik dolu bir dünya yaratamaz mıyız? Bunu
yapabilecek potansiyelimizin var olduğuna inanıyorum ama mesele kullanmak
istemekte değil mi? Kim kullanacak, kullanmak isteyene kim yol verecek?
SADECE DÜŞÜNÜN...31...
Özgür DENİZ - 10.10.2020
Tarih: 10.10.2020
Okunma: 357
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.