SADECE DÜŞÜNÜN...31...

Özgür DENİZ - 10.10.2020

Ey zalimler! O yaktığınız gencecik hayatlar, kendi ellerinizle işlediğiniz kötülükler yüzünden sefalete ittiğiniz ve aç bıraktığınız karınların uğultusu uykularınızı bölecek, günü geldiğinde yakalarınıza yapışacaklar, adaletin sahibine; adalet istiyoruz diye haykıracaklar ve merhametle değil adaletle yargılanacaksınız. Bilir misiniz adaletle yargılanmanın ne demek olduğunu? Vay be, ne biçim bir hayat yaşıyoruz ya, üstelikte kendi dünyamızda. Ondan sonrada sabır nedir bilmeyenler sabrı tavsiye edecekler, acı nedir bilmeyenler acıya katlanmayı öğütleyecekler, biz de mal gibi inanıp eyvallah edecez öyle mi? Öyleyse insanlığıma tüküreyim. Yazık, günah değil mi? Niye böyleyiz biz? Huzurlu, mutlu, güzel bir yaşam yaratamaz mıyız? Yaratırız ama istemeyiz, çünkü o zaman yaşayacak alan bulamayız değil mi? Herkes eşit olursa, biz nasıl olacakta daha eşit olacağız öyle de mi? Kardeşçe yaşamamız niye mümkün olmuyor? Niye hep nefretle yaşıyoruz da, sevgiyle yaşamak aklımıza gelmiyor? Niçin çalışan hakkını alamıyor, niçin devasa bir dünyada çalışacak alan bulunmuyor? Hep böyle gebererek mi yaşayacağız? Nedir bu senlik benlik kavgası, nedir bu zalim savaşlar, nedir bu haksız paylaşım davaları? Niçin haksızlık yapıyorsunuz? Niçin yoksullar hep ağlıyorlar, niçin yalanların at koşturduğu meydanlarda gerçekler gülemiyor? Niçin, niçin, niçin? Mazlumlar, masumlar, günahsızlar acılar içinde kıvranırken gülmekten de mi utanmıyorsunuz? Üstelikten her şeyiyle zengin bir ülkenin topraklarında. Eee tabi semirilen, sömürülen bir ülkede komprador pezevenklerden bize ne kalır ki değil mi? Tüm bunları göre göre nasıl oluyor da rahat bir şekilde yaşayabiliyorsunuz? Neyimiz eksik? Eksik olan bir şeyimiz yok ama dert dolu bir hayatımız var. Herkes birbirini yiyor. Herkes yalancı olmuş. Herkes dünyanın peşinde koşarken basıp, çiğneyip, ezip geçtiklerini düşünmüyor bile. Güçsüzü sonuna kadar eziyoruz, güçlü önünde diz çöküyoruz. Yutuyoruz, yutuyoruz, yutmaya doyamıyoruz. Birazda aç sabahlayanları düşünelim demiyoruz. Onlara şerefsizce tavsiyede bulunuyoruz, hayâ etmeden, hicap duymadan. Her olguyu tahrif ediyoruz ve yeniden bize kazandıracak şekilde tanımlıyoruz. Hayır, istesek güzel bir dünya, barış dolu, iyilik dolu, sevgi dolu, kardeşlik dolu bir dünya yaratamaz mıyız? Bunu yapabilecek potansiyelimizin var olduğuna inanıyorum ama mesele kullanmak istemekte değil mi? Kim kullanacak, kullanmak isteyene kim yol verecek?

Tarih: 10.10.2020 Okunma: 361

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?