SADECE DÜŞÜNÜN...33...

Özgür DENİZ - 12.10.2020

Ancak selim akıl sahipleri iyice düşünüp anlarlar. Öyle değil miydi yoksa? Hadi öyle değil deyin, hadi inkâr edin yüreğiniz yetiyorsa. Hadi vurun, hakikati söylediğimiz için. Belki hakikatten de bihabersiniz, ki bihabersiniz, çünkü hakikate bigânesiniz. Münhasıran kendinizin inhisarında olduğunu sanıyorsunuz değil mi tüm insanlığı ihata eden olguların? Niye? Çünkü çoğunluğun elinden aldınız o güzelim hakikatleri ve o hakikatleri tahrif ederek cehalete mahkûm ettiniz onları, onlarda umursamadı bunları ve malum oldu sonları. Ama bakınız herkes için öyle değilmiş işte. Kendileriyle kazandığınız olguların bile cahili ve yabancısısınız. Bir bilen diyor ki; siz kimsiniz, bildiğiniz ne, hadi anlatın da öğrenelim. Hayır, siz bilmiyorsunuz ama bilinmesin de istiyorsunuz. Münhasıran afyon gibi kullanmak niyetindesiniz olguları. Uyuşturmak, uyutmak, sömürmek istiyorsunuz. Çünkü bilmenin tehlikeler yaratacağını çok iyi ihsas ediyorsunuz, ki ancak bunu yapabilirsiniz zaten. Zira öyle alışmışsınız ki, ahlaksızca, namussuzca, şerefsizce, izzetsizce yaşamaya ve onursuzca yaşatmaya, bundan geri dönmek istemiyorsunuz. Vicdan temelinde değer yargıları üretip, o yargılara göre hayatları biçimlendirmek işinize gelmiyor. Çünkü değeriniz yok, değeri olmayanın değerle işi olur mu? Değer olduğunda değersiz olan hayat bulur mu? Hangi akılla hareket ediyorsunuz? Ne iyiyle kötüyü, ne güzelle çirkini, ne doğruyla yanlışı, ne hak ile batılı, ne haksız ile haklıyı tefrik edebilecek kabiliyetiniz ve yetiniz yok ama akıllıyız diye arz-ı endam eylersiniz halk toprağında. Bilgiçlik taslamaktan başka bir halt bilmezsiniz. Gerçek bilgi ortaya konunca da kıvranır durursunuz, susturma yolunu ararsınız. Hani akl-ı selim sahibi olmalıydık? Yoksa sahtekârlık mı yapıyordunuz böyle söylerken?

 

Bakınız efendiler! Benim önüme hakikat neyse onu koyun. Ben hakikati istiyorum, sadece hakikati. Yalanlarınıza tükürüp geçiyorum. Hep söyledim bir daha söyleyeyim, hayatlarımız yalanlarla çalındı ve her şeyimiz. Bu yüzden yalandan tiksiniyorum, yılandan korkmadığım kadar yalandan korkuyorum. Keza riyakarlıktan da tiksiniyorum. Yapmadığınız şeyi bana yap demeyin, pezevenklik etmeyin. Sen domuz gibi ye, ben it gibi kıvranayım, bir de buna şükredeyim öyle mi? Öyle güzel laf söylerdim ki, ki elbette günü gelince söyleyeceğim, neyse geçeyim. Ve aptalda değilim, emin olun çok iyi fark ediyorum her şeyi. Hamdolsun bir aklım var. Çünkü önceliğim hakikattir. Şayet benim önüme hakikatten önce Müslümanlığınızı koyarsanız, Türklüğünüzü koyarsanız, Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ü koyarsanız, sözde İman Davanızı koyarsanız işte buna itiraz ederim. Çünkü ben sefil bir köle değilim yahut bu olguları önüme koyduğunuz zaman kötülüğünüz varsa onu görmeyecek kadar alık ve bön değilim. Kardeşlik ayakları da koku artık, ona da bakıyor değilim. Yalancıysanız, isterseniz Hira Dağı kadar Müslüman, Tanrı dağı kadar Türk olunuz, isterseniz Mustafa Kemal Atatürk için ölünüz, zerre miskal umurumda olmaz. Haaa bu demek değildir ki, sizlerin umurumda olmamanız mezkûr olguların da umurumda olmayacağı anlamına gelmez. Bunu söylememe lüzum yok ama anlayacak akılda sizde yok o yüzden izah etme lüzumunu görüyorum. Ki, bu olgular sizlerin tekelinde olan olgular da değillerdir. Ve sizler bu olguları dillerinize pelesenk ettiğiniz için her ne pahasına olursa olsun sizlerin peşlerinize takılacak kadar geri zekâlı biri de değilim. Öyle ben nasılsa Müslüman’ım ne yaparsam yapayım, nasıl yaşarsam yaşayayım bu insan bana eyvallah eder ve ne söylersem inanır, ben nasılsa Türk’üm ne yaparsam yapayım, nasıl yaşarsam yaşayayım bu insan bana eyvallah eder ve ne söylersem inanır, ben Atatürkçü’yüm ne yaparsam yapayım, nasıl yaşarsam yaşayayım bu insan nasılsa bana eyvallah eder ve ne söylersem inanır, öyle ben nasılsa İman Davası güdüyorum ne yaparsam yapayım, nasıl yaşarsam yaşayayım bu insan bana eyvallah eder ve ne söylersem inanır diye düşünmeyin, vallahi etmem ve inanmam. Öyle bedavadan kimse kimseyi uçurmaz. Haddinizi ve hududunuzu bileceksiniz, aldatmayacaksınız. Sen her şeyi yap, ben de bu nasıl olsa şöyle deyip senin kuyruğunda dolanayım öyle mi? Sürüleştirdiklerinizden değilim bunu asla unutmayın! O zaman onur nerede kaldı, şeref nerede? O zaman onurlu yaşam arayışında ki samimiyet ne olacak? Layık olduğum hayatı arıyorum ve bunda sonsuz samimiyim. Öyle zehri şifa diye içemem ve Allah ile aldatmanıza eyvallah edemem. Öyle layık olduğum hayatı arıyorum deyipte, aradığım hayata mugayir hareket edecek ve arayışıma darbe vuracak kadar onursuz değilim. İçimde de arıyorum, dışımda da. Hak ettiğim neyse onu istiyorum, verilmiyorsa sabredecek değilim, sabretmemek imansızlıksa eyvallah olsun. ben isyan doğmuşum, isyanla büyümüşüm ve isyanımla ölüp gideceğim. Ama asla eğilmeyeceğim, eyvallah etmeyeceğim, it gibi yaşamaya razı gelmeyeceğim, zehri şerbet diye içmeyeceğim.

Tarih: 12.10.2020 Okunma: 419

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?