Ey insançocukları! Kaynağım halk
toprağı ve o toprağa serilmiş insanlık sofrasıdır. O sofraya oturmuş bir
insantekiyim ve hayatı boyunca doğal gözlem yapmış biriyim, okuduklarım ayrıdır
elbette ve onlar herkesin ulaşabilecekleri kaynaklardır. Yani asıl kaynağım ve
aracım bellidir. Bu yüzden ne kaynağım tükenir ne aracım yanıltır beni. Elbette
insanım, hatalarla, günahlarla, yanlışlarla malul biriyim. Velakin ne şeytanım
ne de melek, sadece bir insanım yani ne mutlak günahkârım ne de mutlak günahsız
ama tövbekâr bir insanım. Aracım doğal gözlem olduğu için kahir ekseriyetle tespitlerimde,
teşhislerimde, çıkarımlarımda ve önerilerimde isabet ederim. Çünkü
yaşanmışlıklardan, yaşananlardan, yaşadıklarımdan mülhem söylerim söylediklerimi.
Tecrübe diye bir şeyin ışığıdır bendenizin yolumu aydınlatan. Hani demiş ya Üstat
Peyami Safa; tecrübe en büyük öğretmendir diye, işte o misal. Binaenaleyh
serdettiklerimi cerhetmek öyle kolay değildir hamdolsun. Ha bu övünülecek bir
şey midir? Elbette gurur duyulabilecek bir şeydir. Çünkü sağlam zemine
basıyorum bir şey söylerken, inanarak bulunuyorum bir iddiada bulunurken. Yani
müfteri olmadan bir iddiada bulunmak ve doğruluğundan emin olarak bir şey
söylemek ve iddialarını ve söylemlerini kati hüccetlerle (((hele bu hüccetler
bizatihi görülen, dokunulan, hissedilen, yaşanılan, farkında olunan, algılanan
bir hayatın içinden süzülmüş ve mutlak gerçekliği olan hüccetlerse))), destekleyebileceğine
inanmak insana güven verir. Olguların ne olduğunu sarih bir şekilde talim
ettikten sonra, her daim nasıl olaylaştıklarını ve olguları olaylaştıranların
kişiliklerini, olguları nasıl anladıklarını ve nasıl anlattıklarını,
izledikleri yöntemleri, taktiklerini, hedeflerinin ne olduğunu ve hedeflerine
varmak için nasıl bir yolu takip ettiklerini, insanlara bir şey söylerken nasıl
ve hangi niyetle ve hangi üslupla söylediklerini, söylediklerini ne derece de
yaşadıklarını, aldatmaya çalıştıklarında bunu nasıl yapmaya çalıştıklarını
gözlemledim bitevi. Her alanda amansız paradokslarla yüz yüze geldim. Tanımadığım,
bilmediğim, gözlemlemediğim fraksiyon, klik, grup kalmadı. Birileri hakkında
karar verirken buna göre karar verdim yani menfaatlerime ve kafama göre değil.
Tanrı’ya hamdolsun ki, hayatımın hiçbir anında hiçbir şey için çıkarlarıma göre
hareket etmedim, tavır belirlemedim, davranış sergilemedim. Ortaya koyduğum her
fikir, ulaştığım her çıkarım, önerdiğim her tedavi yöntemi tecrübelere istinat
ederek tezahür etmektedir. İşte hakikati aramamın, hakikate talip olmamın,
aldanmaktan nefret etmemin, aldatandan tiksinmemin en büyük nedeni budur.
İnsanlığın da aldanmasını istemiyorum ve bundan böyle de bir daha asla
aldanmaması için tecrübelerimin ışığında naçizane fikirlerimi serdetmeye
çalışıyorum. Elbette çapım belli ama umuyorum ki, insan kardeşlerim bendenizi
mazur görmektedirler. Çünkü münhasıran tecrübelerimin ışığını yansıtmaktayım,
haddimi ve hududumu aşmamaktayım. Ki, haddizatında böylesi bir ödev herkesin
üzerine vazife bileceği ve deruhte etmekten imtina etmeyeceği bir ödev
olmalıdır, münhasıran birilerinin değil. Çünkü bir hayat yaşıyoruz ve o hayatı
insanca, onurluca yaşayalım istiyoruz değil mi? Birilerinin kuyruğunda
dolaşarak, kapı kulluğu yaparak, köleliğin zilletine katlanarak değil. Mazide
kalan hayallerin nostaljisiyle uyuşturularak değil. Kimliklere bakıp üstünkörü
güvenerek değil, eylemlere bakıp bizatihi şahit olarak. Ki, üstelik hesabı
verilecek bir hayattır bu hayat? Bu yüzden de özgür ve bağımsız bir insan
olarak ve kimseden müsaade almam gibi bir durumun olmadığının farkında ve bilincinde
olarak naçizane yapmam gereken ne ise onu yapıyorum, bunda da ayıplanacak yahut
garipsenecek bir durum olarak görmüyorum. Kendi halinde, fani bir dünyada
seyr-ü sefer halinde bulunan fani bir insançocuğuyum işte. Geldik, yaşıyoruz ve
gideceğiz; gelip, yaşayıp, gidenler gibi ve gelip, yaşayıp, gidecek olanlara da
miras olarak onurla, şerefle, haysiyetle, hissiyatla, hassasiyetle, mesuliyetle
yaşanmış bir hayat kalsın istiyorum! Güzel insanların iyi atlara binip
gittikleri gibi bir hoş sada bırakarak çekip gitmek. Arkalarında aydınlığı,
umudu, bilim ışığını, her şeye sevgiyi bırakarak iyi atlara binip çekip giden
güzel insanlara selam olsun. Elbette insanca özgürlüğe kavuştuğumuz gün o güzel
insanları da yazacağız.
SADECE DÜŞÜNÜN...41...
Özgür DENİZ - 24.10.2020
Tarih: 24.10.2020
Okunma: 362
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.