SADECE DÜŞÜNÜN...41...

Özgür DENİZ - 24.10.2020

Ey insançocukları! Kaynağım halk toprağı ve o toprağa serilmiş insanlık sofrasıdır. O sofraya oturmuş bir insantekiyim ve hayatı boyunca doğal gözlem yapmış biriyim, okuduklarım ayrıdır elbette ve onlar herkesin ulaşabilecekleri kaynaklardır. Yani asıl kaynağım ve aracım bellidir. Bu yüzden ne kaynağım tükenir ne aracım yanıltır beni. Elbette insanım, hatalarla, günahlarla, yanlışlarla malul biriyim. Velakin ne şeytanım ne de melek, sadece bir insanım yani ne mutlak günahkârım ne de mutlak günahsız ama tövbekâr bir insanım. Aracım doğal gözlem olduğu için kahir ekseriyetle tespitlerimde, teşhislerimde, çıkarımlarımda ve önerilerimde isabet ederim. Çünkü yaşanmışlıklardan, yaşananlardan, yaşadıklarımdan mülhem söylerim söylediklerimi. Tecrübe diye bir şeyin ışığıdır bendenizin yolumu aydınlatan. Hani demiş ya Üstat Peyami Safa; tecrübe en büyük öğretmendir diye, işte o misal. Binaenaleyh serdettiklerimi cerhetmek öyle kolay değildir hamdolsun. Ha bu övünülecek bir şey midir? Elbette gurur duyulabilecek bir şeydir. Çünkü sağlam zemine basıyorum bir şey söylerken, inanarak bulunuyorum bir iddiada bulunurken. Yani müfteri olmadan bir iddiada bulunmak ve doğruluğundan emin olarak bir şey söylemek ve iddialarını ve söylemlerini kati hüccetlerle (((hele bu hüccetler bizatihi görülen, dokunulan, hissedilen, yaşanılan, farkında olunan, algılanan bir hayatın içinden süzülmüş ve mutlak gerçekliği olan hüccetlerse))), destekleyebileceğine inanmak insana güven verir. Olguların ne olduğunu sarih bir şekilde talim ettikten sonra, her daim nasıl olaylaştıklarını ve olguları olaylaştıranların kişiliklerini, olguları nasıl anladıklarını ve nasıl anlattıklarını, izledikleri yöntemleri, taktiklerini, hedeflerinin ne olduğunu ve hedeflerine varmak için nasıl bir yolu takip ettiklerini, insanlara bir şey söylerken nasıl ve hangi niyetle ve hangi üslupla söylediklerini, söylediklerini ne derece de yaşadıklarını, aldatmaya çalıştıklarında bunu nasıl yapmaya çalıştıklarını gözlemledim bitevi. Her alanda amansız paradokslarla yüz yüze geldim. Tanımadığım, bilmediğim, gözlemlemediğim fraksiyon, klik, grup kalmadı. Birileri hakkında karar verirken buna göre karar verdim yani menfaatlerime ve kafama göre değil. Tanrı’ya hamdolsun ki, hayatımın hiçbir anında hiçbir şey için çıkarlarıma göre hareket etmedim, tavır belirlemedim, davranış sergilemedim. Ortaya koyduğum her fikir, ulaştığım her çıkarım, önerdiğim her tedavi yöntemi tecrübelere istinat ederek tezahür etmektedir. İşte hakikati aramamın, hakikate talip olmamın, aldanmaktan nefret etmemin, aldatandan tiksinmemin en büyük nedeni budur. İnsanlığın da aldanmasını istemiyorum ve bundan böyle de bir daha asla aldanmaması için tecrübelerimin ışığında naçizane fikirlerimi serdetmeye çalışıyorum. Elbette çapım belli ama umuyorum ki, insan kardeşlerim bendenizi mazur görmektedirler. Çünkü münhasıran tecrübelerimin ışığını yansıtmaktayım, haddimi ve hududumu aşmamaktayım. Ki, haddizatında böylesi bir ödev herkesin üzerine vazife bileceği ve deruhte etmekten imtina etmeyeceği bir ödev olmalıdır, münhasıran birilerinin değil. Çünkü bir hayat yaşıyoruz ve o hayatı insanca, onurluca yaşayalım istiyoruz değil mi? Birilerinin kuyruğunda dolaşarak, kapı kulluğu yaparak, köleliğin zilletine katlanarak değil. Mazide kalan hayallerin nostaljisiyle uyuşturularak değil. Kimliklere bakıp üstünkörü güvenerek değil, eylemlere bakıp bizatihi şahit olarak. Ki, üstelik hesabı verilecek bir hayattır bu hayat? Bu yüzden de özgür ve bağımsız bir insan olarak ve kimseden müsaade almam gibi bir durumun olmadığının farkında ve bilincinde olarak naçizane yapmam gereken ne ise onu yapıyorum, bunda da ayıplanacak yahut garipsenecek bir durum olarak görmüyorum. Kendi halinde, fani bir dünyada seyr-ü sefer halinde bulunan fani bir insançocuğuyum işte. Geldik, yaşıyoruz ve gideceğiz; gelip, yaşayıp, gidenler gibi ve gelip, yaşayıp, gidecek olanlara da miras olarak onurla, şerefle, haysiyetle, hissiyatla, hassasiyetle, mesuliyetle yaşanmış bir hayat kalsın istiyorum! Güzel insanların iyi atlara binip gittikleri gibi bir hoş sada bırakarak çekip gitmek. Arkalarında aydınlığı, umudu, bilim ışığını, her şeye sevgiyi bırakarak iyi atlara binip çekip giden güzel insanlara selam olsun. Elbette insanca özgürlüğe kavuştuğumuz gün o güzel insanları da yazacağız.

Tarih: 24.10.2020 Okunma: 367

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?